Arama

Kadın Sağlığı - Sayfa 16

Güncelleme: 25 Temmuz 2014 Gösterim: 319.861 Cevap: 357
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #151
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Cilde Göre Parfüm

Parfüm kullanımının ilk şartı, cildin tüm kokulardan arınmış yani temiz olmasıdır. Parfümünüzün daha kalıcı olmasını istiyorsanız duş veya banyo sonrasında sürün: gözeneklerin açık olması cildin kokuyu daha iyi emip tutmasını sağlar. Banyo sırasında parfümünüzün yan ürünlerini kullanmak da kokuyu katlayacaktır.
Sponsorlu Bağlantılar
Cilt tipi de parfümün kalıcılığıyla yakından ilgilidir. Yağlı ciltlerde parfümler daha kalıcıdır. Bu durumda cildiniz kuruysa daha fazla parfüm sürmeniz gerekir.
Cildin asit oranı da parfümün kalıcılığını etkiler:
- Asitli ciltlerde ağaçsı ve baharatlı kokular daha kalıcıdır.
- Asit oranı az ciltler (hassas ve kuru) ise çiçeksi kokuları daha iyi tutar.
Sıcak günlerde daha hafif parfümler kullanın. Parfümün kokusu sıcak ve nemde daha kuvvetlenir. O halde, daha baskın ve egzotik olanları sonbahar ve kışın, hafif olanları ise yaz aylarında kullanın.
Peki, sabah, öğle, akşam aynı şekilde mi parfümlenmek gerekir? Kesinlikle hayır. Parfümlendiğiniz anda etrafınızda yaklaşık 3 metre çapında bir koku çemberi oluşturursunuz. Bu nedenle bulunduğunuz ortamlar ve günün bölümlerini göz önüne alarak parfüm konsantrasyonlarıyla ve koku aileleriyle oynamanız gerekir.

Gündüz: Sabahın erken saatinde otobüste, metroda veya iş yerinde insanları rahatsız etmemek gerekir. Metro, otobüs gibi toplu taşım araçlarında, parfüm kokusu, hoş olmayan sonuçlar doğurabilir; örneğin, migreni tahrik edebilir, mide bulantısı, baş dönmesine neden olabilir. Sabah parfüm sürmek konusunda kararsız kalan ama iyi kokmayı da isteyenler için ideal olan, eau de cologne, eau de toilette ya da deodorant, krem gibi bir yan ürünle parfümlenmektir.Eğer sabahları parfüm sürmeyince kendini çıplak hisseden gerçek bir parfüm tutkunu iseniz, meyve koku ailesinden bir parfüm tercih edin.
Öğleden sonra: Öğleden sonra kullanılan parfümler her yere ulaşabilen, hayatın tatlılığını yansıtan parfümler olmalı. Çiçek veya meyve ailesine ait iyi yayılan ama ağır olmayan kokular seçin. İki ayrı parfüm kullanıyorsanız öğleden sonra daha vurgulu olanını tercih edin. Aynı parfümü kullanıyorsanız sabah eau de toilette, öğleden sonra eau de parfum kullanın.
Gece: Parfüm özünün kullanılacağı tek zamandır: ya şimdi, ya hiçbir zaman! Parfüm özleri saatler boyunca vücutta kalır, adeta ikinci deriniz olur. Koku aileleri içinde gece kullanıma en uygun olanlar, şık kıyafetlerle uyum sağlayan, iştahlı notalar içeren, gizemli, ipekli ve ağır kumaşlarla uyumlu olan şipre ve oryantal koku ailesine ait parfümlerdir.

Parfüm Seçimi ve Kullanımı
Parfüm kullanırken dikkat etmeniz gereken ilk şey, kullanacağınız miktar. Güzel kokayım derken girdiğiniz ortamı buram buram parfüme boğmayın. Bu her zaman itici bir imaj yaratır. Parfümünüzü yeterli miktarda, yalnızca çok yakınınızda bulunanların duyacağı kadar kullanmanız yeterli.

Kalıcı olması için
Parfümü vücudunuzun sıcak, kuytu bölgelerine sürmeniz hem kokunun kalıcılığını arttırır hem de kokunun hafif hafif, hoş bir şekilde yayılmasını sağlar. En ideal noktalar, kulakların arkası, boyun, bilekler ve göğüslerin arasıdır. Bu noktalardan geçen damarlar, her kalp atışınızda kokunun yavaşça yayılmasına yardımcı olur.
Parfümü, 15 cm. uzaklıktan püskürtmeli ve elle yaymadan, kendi kendine kurumasına izin vermelisiniz.

Koku seçerken...
Çeşitli markaların piyasaya sürdüğü, birbirinden çekici kokular arasından seçim yapmaya çalışmak, parfüm kullanmanın en zor yanı. Çiçek kokuları, meyve kokuları ve onlarca farklı bileşimdeki parfümden birini tercih etmek, sabırlı olmayı ve karar verirken acele etmemeyi gerektiriyor. Parfümün tene sürüldükten sonra, vücut ısısıyla beraber gerçek kokusuna ulaşması ve tende nasıl duracağının daha iyi anlaşılması için, bileğinize bir miktar sıktıktan sonra en az 3-4 dakika kendi kendine kurumasını ve tene iyice yerleşmesini bekleyin. Aynı anda birkaç parfüm denemek yerine, acele etmeden, kokuyu iyice hissetmeye çalışarak karar verin.

Serin ve kapalı bir yerde saklayın
Bir sürü para verdiğiniz parfümlerinizi bozulmadan kullanmak için saklama şartlarına dikkat etmelisiniz. Yüksek sıcaklık, nem ve doğrudan güneş ışığı parfümün bileşenlerinin kimyasal özelliklerinin dolayısıyla da parfümün kokusunun değişmesine neden olabilir. Bu yüzden parfümlerinizi serin ve kapalı bir yerde örneğin çekmecede saklayın.



Parfüm Serileri
Parfümler alkolün saflığına, öz yağların yoğunluklarına ve karışımlarını oluşturan notaların dağılımlarına göre konsantrasyon türlerine ayrılır. En fazla kullanılan 3 konsantrasyon, “parfum”, “eau de parfum” ve “eau de toilette”tir. Bunların yanı sıra, “eau fraîche”, “eau de cologne” ve yan ürünler olarak adlandırılan deodorant, sabun, vücut kremi, vücut pudrası, duş jeli serileri tamamlayan diğer konsantrasyonlardır.

Parfum (öz)
Parfümün özünü oluşturur. Parfüm yaratıcısının üzerinde çalıştığı kokunun kaynağıdır. Konsantrasyonlar arasında kokusu en kalıcı olandır. Rötuşsuz (yenilemeden) 4 ila 6 saat arasında kalıcıdır. Dikkat! Parfüm özleri oldukça yağlıdır; giysilerinizde leke bırakabilir.

Eau de parfum
Parfüm özüne çok yakındır. Parfüme oranla daha az kalıcıdır.

Eau de toilette
En hafif koku türüdür; fazla kalıcı değildir. Öz yağlar ile alkol saflığı açısından en düşük konsantrasyona sahiptir.

Bir seride bulunan parfum, eau de parfum ve eau de toilette aynı kompozisyona sahip olmayabilir. Parfüm yaratıcısı konsantrasyonlara hafiflik kazandırabilmek için, "parfum" içinde bulunan çok etkili bir notayı "eau de toilette"te kullanmayabilir. Parfümlerin yan ürünleri ile parfümlenmek de mümkündür. Sütler, losyonlar, parfümlü yağlar da 3 ila 8 saat arasında kalıcı; 1,5 metrelik bir çember içinde yayılıcıdır. Özellikle banyo yan ürünleri parfümün en önemli tamamlayıcılarıdır. Yan ürünler arasında en kokulu ve kalıcılar olanlar banyo köpükleri ve parfümlü vücut pudralarıdır.

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #152
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Diyet İlkeleri
Besin Çeşitliliği – Bir Öncelik!

Sponsorlu Bağlantılar
İlke 1: Çeşitli besinleri tüketin.

Çeşitlilik yaşamın tadıdır. Besin seçiminde çeşitlilik, hoşlanılan pek çok lezzeti tatmanızın anahtarıdır. Bu aynı zamanda iyi beslenme ve sağlığın temelidir. Vücudunuz her gün besin öğelerine ve diğer sağlıklı öğelere gereksinim duymaktadır. Yiyecek ve içeceklerin çoğu 1 den fazla besin öğesi içermekte fakat hiçbiri hepsini içermemektedir.

Vücudun gereksinimi olan besin öğeleri ve diğer sağlıklı öğeleri –yeterli miktarlarda –almak için Besin Piramidinden çeşitli besinleri seçin. Her gün önerilen porsiyon sayılarını göz önünde bulundurarak tüketin.

Besin Piramidini izleyin! Pratik öneriler içermektedir. Piramit, iki yaş ve üstü kişilere besin çeşit ve miktarları yönünden her gün yenmesi gerekenleri göstermektedir.

Sağlık İçin “Vücut Ağırlığı” – Besin - Aktivite İlişkisi

İlke 2: Yediklerinizi fiziksel aktivite ile dengeleyin-kilonuzu koruyun veya geliştirin.

Sağlıklı vücut ağırlığında mısınız? Fazla vücut yağı sağlığınız için iyi değildir. Vücut yağındaki artış ile yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, felç, diabet, bazı kanserler, artrit, solunum problemleri ve diğer hastalıklar için riski artırmaktadır.

Yetişkinlerin çoğu kilo kazanma konusunda bilgili değildirler. Fazla kiloluysanız ve özellikle sağlık sorunlarından birine sahipseniz en azından kilo kazanmama ve kilonuzu sürdürme konusunda önlem almalısınız. (Not: Kilo fazlalığı yağ dokusu fazlalığına bağlı olduğunda sorun yaratmakta, yoğun çalışma sonucu oluşan kas dokusundaki artışa bağlı olduğunda da artan kilo çoğu kas dokusu olduğu için sorun yaratmamaktadır.)

Kilonuzu çoğul yaklaşımla kontrol edin. Tükettiğiniz besinlerle aldığınız kalori veya enerjiyi; yapabilirseniz haftanın her günü veya en azından çoğu günlerinde 30 dakikalık egzersiz ile dengeleyin.

İlke 3: Tahıl ürünleri, sebze ve meyveden zengin bir diyet seçin.

Tahıl ürünleri, sebzeler (kurubaklagiller de dahil) ve meyveler-bu yiyeceklere diğerlerinden daha fazla gereksinimimiz vardır. Porsiyon ölçülerini Besin Piramidinden kontrol edin. Sağlık için yararlı olmalarına rağmen pek çok kişi tarafından yeterince tüketilmemektedir. Tahıl ürünleri, sebze ve meyveler pek çok besin öğesinin iyi bir kaynağıdır; vitamin, mineral, kompleks karbonhidratların (nişasta) yanı sıra, posa ve diğer sağlıklı besin öğelerini içermektedirler. Kurubaklagiller, proteinden de zengindirler. Sos eklemediğiniz, yağda kızartmadığınız, az yağlı pişirdiğinizde yağ içerikleri düşüktür. Sağlık için enerjinizin çoğunu tahıl, sebze ve meyvelerden sağlamalısınız.

Bu besinlerin sağlıkla ilgili diğer önemli yanı da kalp hastalıkları ve bazı kanserler gibi sağlık sorunları riskini azaltmalarıdır.

Bu besinlerden fazla tüketebilmek için ne yapabilirsiniz? Tabağı pay şeklinde bölümlere ayırıp %75'ini tahıl ürünleri, sebze ve meyve ile doldurun.

Yağ, Doymuş Yağ ve Kolesterolü Azaltma

İlke 4: Yağ, doymuş yağ ve kolesterolü az olan bir diyet seçin

Yağ sağlık için gerekli bir besin öğesidir. Enerjinizi vermesinin yanı sıra elzem yağ asitlerini içerir ve kanda A,D,E ve K vitaminlerinin taşıyıcısıdır. Fazla yağ, özellikle doymuş yağ ve kolesterol tüketimi, sağlığı olumsuz yönde etkilemektedir.

Yağdan zengin diyetin yüksek kan kolesterolü, şişmanlık, kalp hastalıkları ve bazı kanserleri içeren pek çok sağlık sorunuyla yakından ilişkili olduğu bilinmektedir.

Yağ ve doymuş yağı azaltmak-tamamen kesmek değil- sağlık için olumlu bir davranıştır. Yağsız et ve düşük yağlı besin seçmeyi öğrenin. Düşük yağlı pişirme yöntemlerini kullanmalı, fazla yağlı soslar ve süslemelerden, salatalardan uzak durun.

Şekerler – Aşırıya Kaçmadan Tüketin

İlke 5: Orta düzey şekerli bir diyet seçin.

Tükettiğimiz pek çok besinde şekerler bir veya başka şekilde – karbonhidrat olarak- bulunmaktadır. Besinlerdeki şeker iki kaynaktan sağlanmaktadır: (1)-doğal şeker, örneğin meyve ve süt ürünlerinde bulunan, (2)-sonradan eklenen şeker, lezzet için ya da işleme ve hazırlanma sırasında besine eklenmektedir.

Tahıl ürünleri, sebze ve meyvelerdeki kompleks karbonhidratlar sindirim sırasında şekere parçalanmaktadır. Tüm şekerler vücutta kaynaklarına bakılmaksızın benzerdirler ve aynı şekilde görev alırlar.

Karbonhidratlar (şekerler de dahil) vücudun temel enerji kaynağıdırlar. Şekerin orta düzey tüketimi yeterlidir. Özellikle enerji gereksiniminiz düşükse fazla tüketmemelisiniz. Şeker içeren bazı besinler enerji sağlamaktadır, fakat besin öğeleri yönünden yetersiz kalırlar ve hem şekerler hem de nişastalar diş çürüklerine de neden olurlar.

Diyette orta düzey şeker tüketimi için besin etiketlerindeki karbonhidrat bilgilerini okuyun.

Tuz ve Sodyum – Yine Aşırıya Kaçmadan Tüketim

İlke 6: Orta düzey tuz ve sodyum içeren bir diyet seçin.

Sodyum bir besin öğesi ve pek çok yiyeceğin doğal bir parçasıdır. Tuz, sodyum ve klordan oluşmaktadır. Besin öğesi olarak sodyum ve klor, vücudunuzun sıvı dengesinin sürdürülmesi ve kan basıncının düzenlenmesine yardımcıdır.

Bir çok kişide fazla sodyum vücuttan atılmaktadır. Fakat bazılarında kan basıncı sodyuma duyarlıdır. Bu kişilerde fazla sodyum tüketimi , şişmanlık, kalıtım veya yaşlılıkla birlikte yüksek kan basıncını oluşturmaktadır. Bu tip bireylerde sodyum ve tuz tüketimini azaltmak, yüksek kan basıncı riskini azaltabilmektedir. Orta düzey tüketim önerisi, kan basıncı sodyuma duyarlı olan ve bunun farkında olmayan kişiler için iyi bir yoldur. Sodyumun fazla tüketimi, kalsiyum gereksinimini artırabilir. Çünkü böyle durumlarda daha çok kalsiyum idrarla atılmaktadır. Sodyum ve tuzun orta düzey tüketimi için daha çok taze sebze ve meyve tüketilmelidir. Lezzet verici olarak baharatlar kullanılmalıdır. Besin etiketlerinde de sodyum ile ilgili bilgileri okumaya özen gösterilmelidir.

Alkollü İçecekler - Vazgeçin

İlke 7: Alkollü İçecek Tüketiyorsanız, Aşırıya Kaçmadan Tüketin

Alkollü içecekler, kalori verir fakat elzem besin öğesi sağlamaz, dolayısıyla vücut için besleyici değildir. Fazlası zararlıdır ve besleyici yiyeceklerin tüketimini engelleyebilir.

Alkollü içecek tüketiyorsanız, orta düzey tüketmelisiniz. Bunun açıklaması, kadınlar için günde 1 içki, erkekler için 2 içkidir. Alkollü içecekler yemeklerden zevk almayı sağlar ve bazı kişiler için orta düzey alkollü içecek tüketimi ile kalp hastalıkları riskinde azalma arasında bir ilişki olabilir.

Gerçekte alkollü içecekler risklidir. Alkol muhakeme gücünü bozar; kaza ve yaralanmalara neden olur. Bazı kişilerde alkol bağımlılığı oluşur. Fazla içme pek çok sağlık sorununa neden olur. Yüksek tansiyon, felç , kalp hastalıkları, bazı kanserler, doğumsal defektler, karaciğer ve pankreas hastalıkları gibi. Şiddet ve intihar gibi sosyal sorunlarla da ilişkisi vardır.

Çeşitlilik, Denge, Aşırıya Kaçmama

Besin çeşidi – denge ve orta düzeyle beraber – hem sağlıklı hem de hoşa giden yeme şeklinin köşe taşlarıdır. Günlük besin seçimi ile ilgili bu öneriler yaş, besin tercihi, enerji gereksinimi ve yaşam şekli göz önüne alınmaksızın tüm sağlıklı insanların gereksinimine uygundur. Gerçekte diyet ilkeleri çeşitliliği, dengeyi ve aşırıya kaçmamayı içeren 7 mesajla özetlenmiştir.

Besin seçiminde çeşitlilik. Besin çeşitliliği vücudun enerji , sağlık ve büyümesi için gerekli besin öğelerini sağlamaktadır. Vücudun gereksinimi olan tüm besin öğelerini içeren tek bir besin veya besin grubu yoktur. İyi bir sağlık için beş besin grubundan da besinler seçilmelidir.

Besin çeşitliliğini “beslenme koalisyonu” olarak düşünün. Bu ortaklıkta farklı besinler vücudun gereksinimi olan besin öğelerini sağlarlar. Çeşitliliğin sağladığı diğer kazançlar ise; farklı yiyeceklerin oluşturduğu, tat , doku ve renk çeşitliliği sonucu ana ve ara öğünlerde en üst düzeyde zevk almayı sağlamasıdır.

Besin seçiminiz daima dengeli olsun. Her besini ve besin öğesini fazla değil, yeterli tüketin. Yağ içeriği yüksek bir besin tükettiğiniz zaman, dengelemek için geri kalan zamanda düşük yağlı bir besin seçin. Kilo kontrolünü sağlamak için, yiyeceklerle aldığınız enerjiyi, fiziksel aktivite ile dengeleyin.

Porsiyon ölçüleriniz orta düzey olsun. Böylece sevdiğiniz tüm besinleri tüketmekten keyif alırsınız. Aynı zamanda yaşam boyu formda kalmayı sağlayan beslenme şeklini uygulamaya devam edebilirsiniz. Orta düzeyin diğer anlamı; enerji veya kaloriyi, tüketilen toplam yağ, doymuş yağ, kolesterol, şeker ve sodyumu kontrol etmek için besin seçimi yapmaktır. Alkollü içecek tüketiyorsanız önerilen yine orta düzeydir. Sağlığınız için çeşitliliği, dengeyi ve aşırıya kaçmamayı sağlamak için nasıl beslenilmelidir?

Her Yiyecek Uygun Olabilir !

Sağlıklı yeme planında tercih ettiğiniz tüm besinlerden hoşlanabilirsiniz. Başarılı bir tüketici olarak temelde çeşitliliği, denge ve aşırıya kaçmamayı göz önünde bulundurarak, her besini beslenme planına koyabilirsiniz.

Bilinçli Beslenme İçin Stratejik Planlama

Besin seçiminizi kontrol altına almak için en iyi zaman hemen hemen her zamandır. Hatta gerek duyduğunuzda beslenme şeklinizi değiştirebilirsiniz, fakat ne kadar erken yaparsanız sağlığınız için o kadar büyük katkı yaparsınız.

Şimdiki yaşam şeklinizi denetleyin. Neyi, ne zaman, niçin yediğinizi ve içtiğinizi izleyerek başlayın. Örneğin, aç olduğunuzda atıştırabilirsiniz veya hızlı bir yemeğe gerek duyduğunuzda kızarmış yiyecek sipariş edebilirsiniz. Beslenme tarzınızı ve alışkanlıklarınızı değiştirmek istediğinizde besin tüketiminizi kaydedin.

Hedef belirleyin. Amacınızı bilin ve gerçekçi olun. Bir besin veya alışkanlığınızı değiştirmek, onu tüketmemek demek değildir. Mümkünse orta düzeyde ve dengeli tüketmeye odaklanın.

Değişim için plan yapın. Büyük hedefleri bölün. “Daha iyi besleneceğim” gibi bir değişimi, daha küçük ve daha spesifik hedefe dönüştürmek için “Daha çok sebze tüketeceğim” demelisiniz. Ve hedefinize ulaşmak için yapmanız gerekenleri listeleyin. Örneğin,
Hedef: Az yağ tüketme

Adımlar: Düşük kalorili mayonez, yağsız et satın alma, kızarmış patates yerine fırınlanmış patates sipariş etme veya sipariş edilen kızarmış patatesi paylaşma.

Sabırlı olun. Yavaş yavaş değişiklik yapın. Sürekli değişiklik zaman alır, bağlayıcı ve cesaretlendiricidir. Sağlık hedeflerinin çoğu (örneğin kilo kaybı, kan kolesterol düzeyini azaltma) yaşam boyu sürmektedir. Başarılı olma birkaç ay veya daha uzun bir zaman alsa bile hedefe ulaşmada küçük adımların önemini hatırlayın.

İlerlemenizi izleyin. Yolunuzu kaybederseniz nerede kaybettiğinizi bulup, yeniden başlayın. Yapabilirsiniz.

Sağlık danışmanlarından yardım isteyin. Diyetisyenden değişim yolunuzda yardım isteyin.

Kendinizi ödüllendirin. Değişiklik zordur, bunu onaylayın. Kendi yaptığınızı beğenin, parkta yürüyün, yeni bir CD veya yeni bir araç gereç alın. İyi hissetme en iyi ödüldür.

Planınızı her ay veya ayda iki kez tekrar değerlendirin. Yaptığınız değişikliklerin hangisinin hedefinize uygun olduğunu gözleyin. Yeni hedefler yakalamaya uğraşın.

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #153
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Evliliğiniz Hastalanırsa…

“Eskiden hep ağlıyordum, şimdi artık hep gülebiliyorum”
Bu sözler sekiz yaşındaki küçük bir çocuğa ait. Sekiz yaşındaki M. öylesine dürüst ve akıllı ki. Belki de hiçbir anne ve babanın olmayacağı kadar. İlkokul üçe geçmiş ve son aylarda haftanın belli günleri, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ndeki küçük bir odaya gidiyor. Bu odada, anne ve babasının yanında olup, onlara destek veriyor. Daha küçük yaşında aile olmanın sorumluluğuyla tanışıyor.

Anne ve babası ile küçük M.’nin haftada bir kez sektirmeden geldikleri yer aslında bir merkez. Evlilik Danışma Merkezi’nin terapi odasındayız. Terapiyi yöneten kişi ise, merkezin sorumlusu Dr.Armağan Y.Samancı, M’nin ailesi 10 yıllık evli. Evlilikte danışmanlık alma ihtiyacının nereden doğduğunu soruyoruz kimlikleri bizde saklı çifte.

Eşlerden erkek olanı karısının da onayıyla sözcü oluyor. Problemler, kocaya göre klasik. Toplumumuzun klasik hastalığı.Anlaşamamak ve anlaşılamamak.

Başlıyor anlatmaya: “Ataköy’den geçerken büyük bir billbordtan böyle bir merkez olduğunu öğrendik. Buraya ilk, 1.5 yıl önce başvurduk. Sonra bir süre ara verdik. Şu anda 6’ıncı terapi seansı. Çok faydasını gördük ve herkese tavsiye ediyoruz. Şimdi, tabii ki buraya gelindiği zaman insan kendisini daha bir sorumlu hissediyor. Daha iyiye gitmek için çaba harcıyor. Buraya gelmemizin nedeni de, yapıcı düşünmek. Evliliğimizi iyiye götürmek”.
Küçük oğulları M ise, konuya öylesine büyük bir olgunlukla yaklaşıyor ki. “Benim açımdan da güzel. Eskiden hep ağlıyordum, şimdi gülebiliyorum. Benim için de bu terapi ortamı çok iyi oldu. Annemle babamla artık ben de daha iyi anlaşıyorum. Şimdi daha huzurlu ve daha mutluyuz” diyor.

Tekrar baba alıyor sözü. Bay M’nin en büyük şikayeti kadınların “dırdırcı” oluşu. “Türk toplumunda kadınların çenesi beni çok rahatsız ediyor. Büyük anlaşmazlıkların da nedeni bu bana göre. Çocukluğumda bir halam vardı. Rahmetli oldu. Küçük bir mahallede oturuyorduk. Biz sokakta oyun oynarken, o eniştemle geçerdi ve sürekli konuşurdu. Eniştemin sesi soluğu çıkmazdı. O zamanlar, başıma böyle bir şey gelmemesi için dua ederdim. Ama maalesef benim de başıma geldi. Hemen hemen herkesin başına geldiği gibi”.

Uzlaşma Yollarını Bulmak
Çiftin kadın tarafı erkeklere ilişkin şikayetlerinde neler düşünüyor acaba? O da 43 yaşında bir ev hanımı. Eşinin sürekli dırdır yapmasından şikayet ettiği için daha bir suskun belki de. Kadın, karşılıklı anlaşmazlıklar ve şikayetler üzerine bir hayli dertli. Evliliği, insanların birbirlerine katlanabilme sanatı olarak görüyor. Tavsiyesi şu: “Eski olayları sürekli düşünmezseniz, sorunlar büyümez. Biz uzlaşma yollarına gidilmesinde fayda olduğuna inanıyoruz. Uzlaşma yollarını Evlilik Danışma Merkezi’ndeki terapiler sırasında, Dr.Armağan Y.Samancı’dan öğrendik. Ama insanlar birbirleriyle uzlaşamıyorlarsa, ayrılmalarında fayda var.”

Söze terapistleri Dr.Samancı giriyor. “Çiftlerin büyük bölümü benzer problemler yaşıyorlar. Ama, çözüm sürecine girmiyorlar. Mutlu olmak, çözmek için bir hedef lazım. Israr etmek, ucunu bırakmamak. Bu hedefe doğru çalışmak lazım. Boşanmak hiçbir zaman çözüm değil ama insanlar sebat etmiyor. 20’li yaş kuşağı, hemen vazgeçiyor. Terapiler sırasında bazı arkadaşlarımız, çiftlere, sürekli bir şeyler salık veriyorlar. ‘Şöyle yapın, böyle yapın’ diye. Bu, çözüm getiren bu tavır değil. Konuşamıyoruz, iletişimimiz bozuk demek aslında hiç bir şey ifade etmiyor. Önemli olan işin duygusal temeli… Yoksa bu kadar kısa zamanda problem çözülmez. Haftada iki defa dışarı çık, yemeğe çık demekle olmuyor. Zaten yapı olarak, ailelerin çoğu, bir çok şeyi benim bildiğim kadar biliyorlar. Ama hissetmedikleri bir şey onları engelliyor. Temelde duygusallık olunca, bir şekilde mücadele gücünüz oluyor. Kazanıyorsunuz da. Sözkonusu çift, ilişkilerinde, birbirlerine ilişkin yeni bilgilere ulaşmışlar. Bütün sorunları, temelde bir şekilde korunmuş duygusallık sonucu çözmüşler anlaşılan. Bu duygusallık ve sevgi bağı, onlara mücadele gücü vermiş”.

Terapiden büyük fayda gören çiftin mutluluğu görülmeye değer. Kadın “Zorlukların olduğu döneme baktığımızda çok tuhaf geliyor” derken erkek “Geçen yıllara acıdığını” söylüyor.


“Bir evlenelim de görelim”
Dr.Samancı, evlilikte danışmanlık konusunda son derece duyarlı ve bir o kadar da dikkatli. Türkiye’de bu konuda yapılanların belli bir adımdan öteye gitmediğinden yakınıyor. Bu konuda gerçekten iyi ve özveriyle çalışan çok az evlilik ve aile terapisti olduğunu söylüyor. Dr.Samancı, işte tam bu noktada, ortaya çıkan bir kaostan sözediyor. “Aileler buraya son çare olarak geliyorlar. Konuyu bilmeyen terapist, yardımcı olmaya çalışıyor ama problem yoğunsa yetersiz kalırsınız. Buraya aileler, genellikle komplike problemlerle geliyorlar. Yeterince iyi yaklaşılmazsa, fayda görmediklerinde kopup gidiyorlar. Terapi bir şey vermiyorsa, boşanmak lazım diye düşünüyor çiftler. Bir insan, bir profesyonele başvurduğunda, hakikaten çok dikkatle ele almak lazım. Eğer, kişiler, yardımcı olamayacaklarını hissediyorlarsa, ‘ben bunu yapamam’ demeliler. Duygusal anlamda yetersizsiniz demek, karın doyurmuyor. Çünkü Türkiye’de insanlar, daha çok kendilerini evliliğin içinde buluyorlar. Çoğu zaman görücü usulüyle, ya da “yaşım geldi, tek maaşla geçinmek zor” gibi düşüncelerle… Biraz tesadüfi, biraz hasbelkader. Ama nasıl evlenirlerse evlensinler, insanlar, mutluluk arayışı içindeler. Bu hepimiz için sözkonusu. İlişkide de aranan o zaten. Huzur, sevgi, rahatlık, yumuşaklık. Ego, olgunlaşmışsa, insanlar bunu kendinden ve karşısındakinde arıyor. Dipsiz kuyu gibi mutluluk beklerseniz, içine atılanlar da bu kuyuyu hiçbir zaman doyurmaz. Eskinin evlilik klişesi artık yıkılıyor. İnsanlar evli olmak için evli kalmak istemiyor. Son 10-15 yıldan beri bu böyle. Hızla da artıyor. Eskiden evlenseler bile, artık sadece evli olmak için bunu sürdürmek istemiyorlar. Mutlu olmak istiyorlar. Bu da daha çok kadının talebi”.

Evlilik erkeklerin lehine
Dr.Samancı, tüm dünyada kabul edilen bir gerçeklikten sözediyor. Bu da, evlilik müessesesinin erkeklerin lehine olduğu. Evliliğin erkek için destekleyici, koruyucu, besleyici bir getirisi olduğunu belirten Dr.Samancı, öte yandan duygusal bir getirisi yoksa, sırtlanılması zor bir yük haline geldiğini anlatıyor. Özellikle kadınlar açısından. Kadınların evlilikte daha çok beklentiyle hareket ettiğini saklamıyor. Bunlar aslında insanların çok da farketmedikleri duygusal beklentiler. Erken evlenen insanlar, belli bir aşamadan sonra, çoluk çocuğa karıştıktan ve onları büyüttükten sonra, kendini düşünmeye başlıyorlar tabii. İşte d*****n kuyruğu da tam bu noktada kopuyor. Ama evlilik kurumu, yaşanan sürekli krize rağmen, ayakta kalmayı başarıyor. Dr.Samancı bunun sebebini şöyle açıklıyor:
“Bütün dünyada ülke sınırları değişir, ekonomik sistemler değişir, politik akımlar değişir. Ama evlilik kurumu, dünyadaki en eski müesseselerden birisi. Böylesine kalıcı olan müessese sayısı çok az. Bu sağlamlığı neye borçlu? Toplumların ayakta kalmak için evliliğe ihtiyacı var. Düzen oluşturmasına, çocuk yapmasına, biyolojik ihtiyaçların karşılanmasına birey ve toplumun ihtiyacı var. Bu böyle devam edip, gidecek”.


Ayrılmak veya ayrılmamak
Türkiye onbinde 50’lik boşanma oranıyla boşanma oranının hayli düşük olduğu ülkeler arasında yeralıyor. Batı, boşanma sorununu bize göre çok daha yoğun yaşıyor. Dr.Samancı Batı’daki yüksek boşanma oranının ortaya çıkardığı toplumsal sorunlara dikkat çekerek şunları söylüyor:
“Batıda boşanma oranı yüzde 3-4. Yüzde 3-4 dediğimiz zaman, büyük bir sonuç bu. İngiltere’de, ilk 10 yıl içinde evlenen çiftlerin yarısı boşanıyor. Korkunç bir rakam. Ayrılan, tek ebeveynli aileler doğuyor. Yapılan araştırmalar, boşanmanın çocuklar için hiç de uygun olmadığını gösteriyor. Orada da bir sürü sorun var. Arada çocuk kalıyor ve onu bir bombardıman şansı olarak kullanıyorlar. Boşanma eşittir çözüm değil bir kere. Tabii ki evlilik, ne pahasına olursa olsun korunması gereken bir kurum değil. Çiftler ayrılabilir de, önemli olan problemleri çözüp ayrılmak. Boşandınız, problemleri çözemediniz. Ne oluyor? Bir sonraki ilişkinize yansıyor. Bir, iki, üç evliliği olanlar var ve hepsinde de başarısız

Terapi son çare mi?
Evlilik terapisini son çare olarak gören çiftlere bir mesaj vermek son derece önemli. Çünkü, bu aslında pek de doğru bir tavır değil. Her çiftin böyle bir yardım almasının önemine değinen Dr.Samancı, son çare olarak görülmekten son derece rahatsız. Çiftlere her zaman böyle bir yardım almalarını tavsiye etmekten kaçınan Dr.Samancı, “Önce etraflarında güvendikleri, evlilikleri iyi olan, konuştukları zaman başka yerlere gitmeyecek insanlardan tavsiye almalarını istiyorum. Hakikaten denediler, olmuyor. Problemlar artıyor. O zaman, böyle bir merkeze başvurulmalı” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Çiftlere tek bir önerim var. O da, bu tür merkezlere mucizevi anlamlar yüklemesinler. Çözüm zaten merkeze gelmeden önce başlattıkları bir süreç ise, merkezler buna ivme kazandırabilir. Ben şunu çok rahat söylüyorum: İstesem çiftlerin evliliklerini devam ettirebilirim. Evliliklerini kurtarabilirim. Ama evlilikleri kurtarmak, bireyleri kurtarmak veya mutluluklarını sağlamak anlamına gelmeyebilir. Bu yüzden böyle bir eğilime girmiyorum. Bir kadın hatırlıyorum. ‘Evliliğimi kurtarın ne isterseniz veriririm” demişti. Çok imkanları olan biriydi. Biliyorum ki, ben bunu başarabilirim ama faydası olmaz. Sevgi olunca, kazanma oranı var. Hakikaten o insan gibi bir çok insanın evliliğini kurtarabilirim ama bu doğru bir yaklaşım olmaz.”

Dr.Samancı, Evlilik Danışma Merkezi’ne açıldığı günden bu yana, oldukça fazla başvuru olduğunu söylüyor. Bir aileye ayrılması gereken zaman 30 dakika. Başvurulara yoğunuk nedeniyle, cevap verilemiyor. Dr.Samancı Merkez’de çalıştığı bir tam gün içinde 7-8 aile görebiliyor. Ailelere yardımcı olabilemk için randevuları belli bir sayıda tutmak gerekiyor. Çiftler sık görülürse, haftada bir seans yapılırsa, ortalama 3-6 ay sorunların çözümü için yeterli.

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #154
arwen - avatarı
Ziyaretçi
"Sonbahar/kış saç trendleri"

Bu sezon kendinizde bir değişiklik yapmaya ne dersiniz? Cevabınız 'evet'se, dört ana temanın hakim olduğu sezonun yeni saç modellerini öğrenin, size en çok yakışacak olanı uygulayın.


Yeni sezonda giyimde erkeksi bir tarzı benimseyecek olan kadınlar, saçlarında serbest ve kadınsı modelleri tercih edecek. Uzun ve hacimli saçların ön planda olduğu yeni sezonda, kadınlar dağınık veya toplu modellerle doğal bir görünüm sergileyecek.

Dünya modasını son yıllarda etkisi altına alan kadınsılık trendi, bu sezon yerini daha keskin ve sert çizgilere bırakıyor. Ancak saçlar bunun tersine kadınsı ve yumuşak modellerle giyimdeki sert havayı yumuşatıyor. 4 ana temanın hakim olduğu 2005-2006 Sonbahar-Kış sezonunun koleksiyonları geçmişten izler taşıyor ve modern kadının tarzını yansıtıyor. Bu trendlerde saçların serbestliği, giyimin keskinliği ile karşıtlık sergiliyor.

Doğal, hacimli ve kadınsı saçlar bu sezon göz alıyor
Panteneâ??in güzellik sektörü ile paylaştığı saç modelleri, giyimdeki 4 ana tema çerçevesinde şekilleniyor.

Toplu modeller: Şık bir atkuyruğu ya da klasik bir topuzla toplanan uzun saçlara takılan tokalar ve taraklar nostaljik bir hava katıyor. Bu modelleri saçlarınıza evde uygulamak için; saçınızı tamamen düz hale gelene kadar yuvarlak bir fırça ile tarayıp makine ile kurutun. İyice geriye çekip büyük bir topuz veya atkuyruğu yapın.

Hacimli saçlar: 1950â??lerin Balenciaga tarzının modern yorumu olan bu modeller dolgun ve hacimli ama hareketli değil. Bu saç modeli, verdiği güç ve özgüven duygusuyla hem kadınsı hem de erkeksi. Bir yandan olağanüstü zarif, diğer yandan da sert çizgilere sahip. Böyle bir modeli evde yapmak için; saçınızı yassı bir fırçayla kurutarak tarayın, alttan ve tepeden terse doğru fırçalayın. Hacmi korumak için bol bol saç spreyi sıkın ve daha fazla dolgunluk için parmaklarınızla ayırın.

Dolgunluk ve hareket: Sağlık ve rahatlığın ön planda olduğu bu modellerde buklelerin hacim kattığı doğal ve hareketli saçlar göze çarpıyor. Saçların pürüzsüz ve dolgun görünümlü olması çok önemli. Evde uygulayacağınız modelle de hacimli saçlara sahip olabilirsiniz: Saçınızı yuvarlak bir fırçayla tutamlar halinde kurutun, hacim ve hareket vermek için fönü farklı açılarda tutun. Daha fazla hacim için köklere biraz saç spreyi sıkın.

Uzun ve dağınık saçlar: Bu modelde doğal bir dolgunluk ve parlaklığa sahip uzun saçlar kurutulup dağınık bırakılıyor. Küçük bukleler ile hareketlendirilen uzun ve dağınık saçlar, podyumlarda egemen olan sert çizgileri biraz yumuşatıyor. Uzun saçlarınıza evde şekillendirmek için; saçınızı yassı bir fırçayla tarayarak kurutun ve sıcak havayı farklı yönlerden vererek hacim kazandırın. Hafifçe fırçalayın ve doğal haline bırakın
Son düzenleyen GusinapsE; 30 Nisan 2006 05:23
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Nisan 2006       Mesaj #155
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
YÜZ GÜZELLİĞİNİZİ DEVAM ETTİRME USULLERİ

Bitkisel maskeler

1) Kuru Ciltler İçin Maskeler :

• Yulaf İçi Maskesi :2 çorba kaşığı yulaf içi, suda veya sütde 15 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra mahlülle bir kaşık bal ilave edilir. Hafif sıcak vaziyette yüze sürülüp, 15 dakika bekletilir. Yüz ılık su ile yıkanır.

• Kabak Maskesi : Pişirilmiş kabaktan 2 çorba kaşığı iyice karıştırıldıktan sonra, içerisine 1 çorba kaşığı zeytin yağı veya badem yağı karıştırılır. Elde edilen karışım yüze sürülür, 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır.

• Havuç Maskesi : 2 havuç rendelenir, yumurta akı ile çırpılır, 1 tatlı kaşığı zeytin yağı veya süt ve az miktarda nişasta karıştırılır. Sonra yüz boyun ile birlikte yağlanır. 30 dakika sonra ılık su ile yıkanır.

• Marul Maskesi : Marul yaprakları ince ince kıyılır, üzerine zeytin yağı ve birkaç damla limon suyu sıkılır (lapa haline gelmesi için). Yüze sürülür. 20 dakika sonra yavaş yavaş evvela sıcak su ile, sonra soğuk su ile yıkanır. Marul yerine, rendelenmiş turp veya patates püresi de kullanılabilir.

• Muz Maskesi : Bir adet muz iyice dövüldükten sonra, içerisine 1 tatlı kaşığı süt veya kaymak katılarak karıştırılır. Sonra yüze sürülür. 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır.

• Elma Maskesi : Bir elma iyice rendelendikten sonra, içerisine bir çorba kaşığı zeytin yağı, süt veya kaymak karıştırılır. Yüz ve boyuna sürülür. 20 dakika kadar bekledikten sonra ılık su ile yıkanır.

• Şeftali Maskesi : OIgun bir şeftali iyice ezildikten sonra, haşlama papatya suyu ile lapa haline gelinceye kadar karıştırılır. Sonra yüze sürülür. 20 dakika bekletildikten sonra yüz, sıcak su ile yıkanır.

• Hıyar (salatalık) Maskesi : Rendelenmiş hıyara birkaç damla limon suyu damlatılır. Yüz ve boyuna sürülür. 20 dakika sonra bir mendil veya bir bezle iyice temizlenir, yüz yıkanmalıdır.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
30 Nisan 2006       Mesaj #156
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Saç Dökülmesi

Her beş kadından birinde ani saç dökülmesi görünür. Peki saç dökülmesinin en önemli nedenlerini ve bunları nasıl engelleyebileceğinizi biliyor musunuz?

Bilimadamları her 5 kadından birinin saç dökülmesi sorunuyla karşı karşıya kaldığını ve böylelikle bunun sadece bir erkek sorunu olmadığını belirlediklerini söylüyorlar. Ancak korkmayın, çünkü kadınların erkeklerden farkı; saç dökülmesi nedeninin saptandıktan sonra engellenebilir olması. İşte size 10 neden ve 10 çözüm...

Erkeklik hormonları: Kadınlarda saç dökülmesinin en önemli nedeni; erkek cinsellik hormonlarıdır. Saçın gelişmesini sağlayan hücreler androjen hormonuna karşı hassasiyet göstererek aniden işlevlerini kaybetmeye başlarlar. Androjen hormonundan kaynaklanan saç dökülmesi kalıtsaldır. İyi haber; hormon terapisi saç dökülmesini durdurabilir. Antiandrojen ve östrojen içeren doğum kontrol hapları ile doktor kontrolünde tedavi sağlanabilir.

Doğum: Gebelik sırasında birçok kadının saçları gürleşir ve güzelleşir. Bunun nedeni; vücudun östrojen hormonunu daha fazla salgılamasıdır. Doğumdan sonra östrojen hormonunun miktarı azaldığından saçlar da dökülmeye başlar. Endişelenmenize gerek yok; çünkü bu saçlar östrojenin gebelik sırasında koruduğu saçlardır.

Tiroid bezi bozuklukları: Tiroid bezinin az ya da aşırır çalışması saç dökülmesine yol açan önemli bir faktördür. Yorgunluk ya da asabiyet, hiçbir neden yokken kilo alıp verme, ateş basması ya da üşüme tiroid bezi bozukluğunun belirtilendendir. Bu durumda doktor kontrolünde hormon ya da iyot tabletleri kullanarak sorununuzdan kurtulabilirsiniz.

Vitamin ve mineral eksikliği: Bilinçsiz beslenme ve diyetler saçı olumsuz etkiler. Vitamin, mineral ve protein eksikliği saçı cansızlaştırarak dökülmesine yol açar. Sağlıklı saçlar için B6, B12, C, E ve biyotin vitaminleri, kalsiyum, magnezyum, kalyum, çinko, bakır ve demir gibi amnioasitler de çok önemlidir. Eğer bu maddeler sağlıklı bir beslenme ile elde edilemiyorsa tabletlerden yararlanabilirsiniz.

Kepek: Sağlıksız bir saç derisi, saç köklerini besleyen maddelerin köklere ulaşmasını engeller. Bu da saçların dökülmesine neden olur. Saç dökülmesini engellemek için kepeğe karşı etkili bir şampuanın düzenli olarak kullanılması gerekir.

İlaçlar: Bazı tıbbi maddeler saçların dökülmesine yol açabilir. Kanser tedavisinde uygulanan kemoterapi, hipertansiyon ilaçları ve kolestrol düşürücü ilaçlar saçın gelişimini engelleyebilir. Bu durumda doktorla görüşülerek mümkünse ilaçların değiştirilmesi istenebilir.

Amalgam: Hemen hemen bütün ağır metaller gibi, diş dolgusunda kullanılan amalgamdaki civa da saç dökülmesine neden olabilir. Böyle bir saç dökülmesinin söz konusu olup olmadığı saç minerali analiziyle anlaşılabilir. Bu metalin vücuttan uzaklaştırılmasıyla birlikte saç dökülmesi durur.

Stres: Stres ve diğer psikolojik sorunlar vücut işlevlerini sekteye uğratırlar. Bu durum saçlara da yansır; saçlar daha hızlı dökülmeye ve daha yavaş uzamaya başlar. Bu durumda tek çözüm yolu vardır; stresten uzak durmak.

Mevsim değişikliği: Bazı kişilerde ilkbahar ve sonbaharda normalden daha fazla saç dökülmesi görülür. Ancak bu endişe edilecek bir durum değildir. Saçlar bir süre sonra kendilerini toparlarlar.

Bağışıklık sisteminde sorun: Saçların aniden tutam tutam dökülmesi ve saç derisinde açıklıkların oluşması saçkıranın belirtileridir. Uzmanlar bu durumu şöyle açıklarlar: “Saç kökleri vücut tarafından adeta yabancı bir madde gibi zarar görürüler.” Saçlar genellikle kendiliğinden eski haline dönerler, bazen bu onarım için aylar gerekebilir. Çinko tabletleri tedaviyi kolaylaştırabilir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Nisan 2006       Mesaj #157
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
cilt için ipuçları
--------------------------------------------------------------------------------
Elbette her kadin güzel ve bakimli olmayi ister. Ayrica, kozmetik ürünlerine masraf
yapmadan kendiniz de evde kolaylikla maske hazirlayabilirsiniz. Cilt bakimi ve maske
hazirlama konularinda size birkaç öneri:
CiLDiNiZi TEMiZLEYiN: Alfa hidroksi asit içeren peeling amaçli iyi bir temizleyici
ile yüzünüzü silin. Uygun temizleyiciniz yoksa evde hazirlayacaginiz kolay bir
karisim isinizi görecektir. Yulaf ezmesini toz pudra kivamina gelene kadar dövdükten
sonra ilik suyla karistirarak ovalayin. Karisimi yüzünüze dairesel hareketlerle masaj
yaparak yedirin. Ilik bir bezle yüzünüzü sildikten sonra soguk suyla durulayin.
BUHAR BANYOSU YAPIN: Bir kahve fincani içine papatya ve nane çayini koyun. ince bir
bezi bu karisima batirin (bezin gözünüze ve dudaklariniza gelen kismini kesebilirsiniz).
Bezi yüzünüze dogru tutup bu sekilde 1-2 saniye bekledikten sonra bezi tamamen yüzünüze
bastirin ve 10 dakika bu sekilde rahatlayin.
MASKE: Kozmetik ürünleri arasindan seçebileceginiz pek çok bakim maskesi var.
Cildinizi derinlemesine temizleyen, nemlendiren ya da cildinizin eksiklerini gideren
bir tanesini seçip uygulayabilirsiniz. Disarida satilan ürünlerin yerine, evde kendi
maskesini yapmak isteyenler için iste önerilerimiz:
Bu maskeleri hazirlamak için malzemeleri bir kase içinde karistirin ve yüzünüze
uygulayip, on dakika bekletin.
Çikolata Maskesi: (tüm ciltler için) 1/2 fincan kakao, 4 yemek kasigi krema, 3 tatli
kasigi süzme peynir, 1/4 fincan bal, 3-4 tatli kasigi yulaf ezmesi, 3 tatli kasigi
olgun avokado.
Sebze Maskesi: (yagli ciltler için) 1/4 soyulmus çekirdekleri çikartilmis domates püresi,
2 tatli kasigi yogurt, 2 tatli kasigi aloe jel, 3-4 tatli kasigi yulaf ezmesi, 1 tatli
kasigi rendelenmis salatalik, 2 rendelenmis nane yapragi.
Tutti Frutti: (kuru ya da çatlamis ciltler için) 1 fincan püre haline getirilmis muz,
seftali, kavun, karpuz, bögürtlen, çilek karisimi, 2 yemek kasigi krema, 2 tatli kasigi
süzme peynir, 1 tatli kasigi esmer seker, 1/2 tatli kasigi kuru ada çayi, 3-4 tatli kasigi
yulaf ezmesi.
DURULAYIN: Cildinizde kuruyan maskeyi çikarmak ustalik ister. Maskeyi kaldirmadan önce
cildinizi nemlendirmek için ilik bir bezle hafifçe ovalayin.
NEMLENDiRiN: En iyi nemlendiricinizi parmak uçlarinizi kullanarak yüzünüze uygulayin.
Daha sonra göz kreminizi de serçe parmaginizla yavasça sürün. Bütün bu islemlerden sonra
disari çikmak istiyorsaniz; sürdügünüz kremlerin günes isinlarina karsi cildinizi koruma
özelligi olmasina dikkat edin.
CiLT TiPLERi
NORMAL CiLT: Görünümü seffaf, gözenekleri kapali, lekesiz ve problemsiz bir cilt. Hafif bir
bakimla dogal güzelligini korur. Kullanilacak ürünler: Süt tipi temizleyici, alkol orani
normal bir tonik ve su içerikli hafif bir nemlendirici.
KARMA CiLT: Alin, burun ve çene yaglidir. Yani yüzde T seklinde bir yaglanma görülür.
Yagli olan kisimlarda siyah nokta, yag butonlari, açik gözenekler bulunabilir.
Yanaklardaki gözenekler ise kapalidir. Kullanilacak ürünler: Süt tipi temizleyici,
düsük alkollü tonik, cildin durumuna göre nemlendirici ve eger gerekiyorsa göz çevresi
için krem.
KURU CiLT: ince bir üst deriye sahip, gözenekleri ufak ve kapali cilt. Ancak yag
salgilanmasi normalin altinda oldugu için görünümü mattir ve pul pul kalkmalar görülür.
Cilt gergindir fakat çabuk kirisir. Kullanilacak ürünler: Süt tipi temizleyici, alkolsüz
tonik, yag içerikli nemlendirici, besleyici gece kremi, göz çevresi kremi ve nemle yag depo
edici maskeler.
YAGLI CiLT: Görünümü parlak ve yagli, gözenekleri açik bir cilt tipi. Gözeneklerin içi
genellikle dolu, siyah noktali ve sivilceli olabilir. Yagli cildin akne problemini önlemek
için çok dikkatli bir günlük temizlik programi uygulanmalidir.
Kullanilacak ürünler: Jel tipi temizleyici, alkollü tonik, su içerikli nemlendirici ve
sarkmayi önlemek için temizleyici ve sikistirici maskeler.
EGER YAGLI CiLT SiViLCELiYSE: Sivilce, siyah nokta ile kapali olan gözeneklerden fazla yag
salgisinin disari çikamayip, oldugu yerde birikmesiyle olusur. Yagli ciltlerde kullanilacak
ürünlerin özenle seçilmesi sarttir.
Kullanilacak ürünler: Antiseptik sabun (kükürt, kafur, katran içeren ürünler).
EGER YAGLI CiLT HASSAS iSE: Genislemis gözenekler, zaman zaman kirmizi lekeler görülür.
Hassasiyetinden pul pul kalkabilir. iç ve dis etkenlere karsi duyarlidir. Kasinti ve yanma
görülebilir. Kullanilacak ürünler: Süt tipi temizleyici, kesinlikle alkolsüz tonik, alerji
giderici kremler ve genelde cildin susuz yapisi oldugu için su içerikli hafif nemlendiriciler.
OLGUN CiLT: Hücrenin yasam ritminin yavaslamasi sonucu olusan bir cilt tipidir.
Ölü hücreler kat kat yigilarak sonuçta cilde kaba bir görünüm verir. Yag hücrelerinin daha
yavas çalismalari ise derin çizgilere ve gevsemeye neden olur. Sürekli bir nemlendirici
kullanilmazsa deri kurur ve kirisir. Kullanilacak ürünler: Kipozom ve vitamin E içeren kremler,
alkolsüz tonik, alerji giderici kremler ve genelde cildin susuz bir yapisi oldugu için su
içerikli hafif nemlendiriciler.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
30 Nisan 2006       Mesaj #158
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Yağlı Ciltler İçin Maskeler :

• Badem Maskesi : Papatya, Ihlamur çiçeği, lavanta, mürver ağacı çiçeği ve çam filiz uçlarından eşit miktarda alınıp karıştırılır. Bu karışımdan 2 çorba kaşığı alınıp 150 g. kaynar su içinde haşlanır. Bu haşlamaya (50 grama 1 çorba kaşığı badem içi gelecek şekilde) badem içi ilâve edilip, haşlamaya devam edilir. Sonra haşlanmış terkibe (1 tatlı kaşığı un ve yarım tatlı kaşığı bal ilave edilir. Sıcak vaziyette yüze sürülür. (Sıcaklık dayanılacak gibi olmalıdır.) 30 dakika bekledikten sonra, evvela sıcak sonra soğuk su ile yıkanmalıdır.

• Elma Maskesi : 12 elma rendeledikten sonra, iyice çırpılmış yumurta akı ile karıştırılır. Elde edilen karışım yüze ve boyna sürülüp 20 dakika bekledikten sonra ılık su ile yıkanır.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
1 Mayıs 2006       Mesaj #159
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Yağ Yakmanın Yolları


Bir an önce forma girmek istiyorsanız, vereceğimiz küçük tüyoları dikkatlice okuyun. Çünkü bu öneriler sayesinde yaptığınız aktivite ne olursa olsun daha hızlı yağ yakabilir, istediğiniz gibi formda bir vücuda sahip olabilirsiniz.

Canlanın.
Günlük işlerinizi yaparken hareketli olun ve gideceğiniz yerlere mümkün olduğu kadar yürüyerek gidin. Örneğin kuru temizlemeciye giderken canlı ve hızlı bir tempoyla 30 dakika yürüdüğünüz zaman yaklaşık 120 kalori yakabilirsiniz. Bu, araba kullanmakla yakacağınız kalori miktarının tam iki katına eşittir.

Çok yağ yaktıran kaslarınızı çalıştırın.
Ne kadar çok kasınız çalışırsa, yaktığınız kalori miktarı o kadar çok demektir, sadece oturuyor olsanız bile. Eğer amacını yağlarınızdan kurtulmaksa, en çok yağ yakmanızı sağlayacak kaslarınızı çalıştırmanız gerekiyor ki; bunlar baldır, kalça ve göğüs kaslarınızdır.

Sık sık hareket edin.
Yapılan araştırmalar kendiliğinden gerçekleşen fiziksel aktivitelerin de kalori harcamanızı sağladığını gösteriyor. Örneğin ayak uçlarını yere vurmak ve elleri hareket ettirmek günde ekstradan 800 kalori yakmanızı sağlıyor.

Aktif olun.
Pasif misyoner pozisyonundan vazgeçin. Şehvetli bir sevişme dakikada 4,5 kalori yakmanızı sağlar.

Gücünüzü arttırın.
Aerobik çalışmanızda daha fazla kalori yakmak için ya yaptığınız egzersizin şiddetini ya da hızınızı arttırın. Örneğin koşu bandında çalışıyorsanız, yokuş çıkmak 50 kalori daha fazla yakmanızı sağlayacaktır.

Müzik dinleyin.
Müzik dinlemek, spor yaparken çok motive edici bir etkendir. Yapılan araştırmalar, müzikle egzersiz yapanların yüzde 25 daha uzun süre spor yaptıklarını gösteriyor. BU da doğal olarak daha çok kalori yakmanız anlamına geliyor.


Isının ve gevşeyin.

En istekli insanlar bile iş, egzersiz öncesi ve sonrası yapılan 5 – 10 dakikalık ısınma ve gevşeme hareketleri sırasında da kalori yakacağınızı biliyor musunuz? Örneğin yüzmeyle uğraşan biri, bu sırada fazladan 90 kalori yakabilir.


Daha çok yiyin.
Kalorilere, onları yıkmak için ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Eğer uzun süre yemek yemezseniz, vücudunuz açlık alarmı verir ve metabolizmanız daha az kalori harcamak için yavaşlar. Bu yüzden öğün aralarında bir şeyler atıştırmaktan çekinmeyin. Yalnız bu yediklerinizin, salatalık, yoğurt gibi kalorisi düşük besinler olmasına dikkat edin.


Erkeğinize masaj yapın.
Bir saat süren uzun ve keyifli bir masaj yaparak 230 kalori yakabilirsiniz. Üstelik masaj sonrası geçireceğiniz tutkulu bir saat sırasında da 270 kalori yakabilirsiniz. Böylece hem eğlenceli birkaç saat geçirmiş hem de tam 500 kaloriden kurtulmuş olursunuz.


Doğru yöntemi kullanın
yaptığınız egzersiz ne olursa olsun, iyi sonuç almak için doğru bir şekilde yapmalısınız. Örneğin, kardiyo makinesinde kullandığınız teknik zayıfsa, bu harcadığınız kalorinin de az olmasına yol açar. Yapılan en yaygın hatalardan biri de merdiven çıkarken parmaklıklara tutunmaktır. Bu şekilde bacaklarınız yeteri kadar ağırlık taşımaz ve gereken eforu sarfedemezsiniz. Merdiven çıkarken dik durup, parmaklıklardan sadece denge sağlamak için yararlanmanız gerekir.


Duş öncesi egzersiz yapın.
Tuvaletin önünde durup, bir ayağınızı klozet kapağının üzerine koyun ve elinizle lavabodan destek alın. 15 kez oturup, kalkma egzersizi yapın. Daha sonra bacak değiştirip, hareketi tekrarlayın. Tek bacakla yapılan çömelme hareketi, iki bacakla yapılana göre daha çok kas yapar ve bu şekilde güz içinde daha çok kalori yakmış olursunuz.


Periyodik olarak yürüyün.
Sürekli yürüyenler yağ rezervlerini kullanırlar. Eğer sürekli yürümüyorsanız, hızlı tempolu yürüyüşünüz sırasında 5 dakikalık yürüme molası verin.günde sekiz saat yürürseniz, ekstradan 100 kalori yakabilirsiniz.


İkişer ikişer çıkın.
Asansör yerine merdiven kullanmanın kalori yakmaktaki yararı bilinen bir gerçek. Ancak basamakları birer birer yerine ikişer ikişer çıkarsanız, yüzde 55 daha fazla yağ yakmanız mümkün.


Çılgınca öpüşün.
Öpüşmek çok hoş bir kalori yakma yöntemi. Bir de işin içine tüm vücudunuzu katarsanız, yaktığınız kalori miktarı daha da artar.


Hızınızı arttırın.
Kardiyo çalışmalarınıza kısa süreli, turbo çıkışlar eklerseniz daha fazla kalori yakabilirsiniz. Örneğin bisiklete biniyorsanız, 10 kez bu tür çıkışları yapabilirsiniz. Böylece ekstradan 120 kalori yakabilirsiniz. Önce koşu temponuzda 2 dakika koşun. Sonra 1 dakika için hızınızı arttırın. 2 dakika için normal temponuza geri dönün, sonra yeniden hızlanın.Bu şekilde devam edebilirsiniz.


Kendi yemeğinizi kendiniz yapın.
Dışarıdan sipariş etmek yerine kendi yaratıcılığınız kullanmanız da yarar var. Mutfakta geçirdiğiniz bir saat yaklaşık 150 kalori yakmanızı sağlayacaktır. Blender yerine, el mikseri kullanabilirsiniz.


Farklı egzersizler deneyin.
Güçlendirici egzersizler ve kardiyovasküler egzersizi birleştirdiğinizde, normalden iki kat daha fazla kalori yakabilirsiniz. 5 dakika kardiyovasküler egzersizle başlayıp, güç gerektiren egzersize geçebilirler, daha sonra birkaç dakika için tekrar kardiyovasküler agzersiz yapabilirsiniz. Bu şekilde değişiklikler yaparak devam edebilir, 5 dakika kardiyo egzersizle çalışmanızı tamamlayabilirsiniz.


Ev işinden kaçınmayın.
Ne kadar sıkıcı olsa da en azından yakacağınız kalorileri düşünüp, temizlik yapabilirsiniz. Toz almak, yerleri silmek, süpürmek, yatakları toplamakla geçireceğiniz bir saat 200 kalori yakmanızı sağlayabilir.


Benzininizi kendiniz doldurun.
Görevlilerden rica edip, kendi işinizi kendiniz yapabilirsiniz. Böylece 25 kalori yakabilirsiniz.


Günde iki kısa egzersiz yapın.
Sabah ve akşam saatlerinde 20’şer dakikalık iki kısa egzersiz yaparsanız, metabolizmanızın egzersizden sonraki birkaç saat içinde canlı kalmasını sağlarsınız. Bu şekilde taktığınız kalori miktarı da ikiye katlanır.


Susuz kalmayın.
Su ihtiyacını karşılamak, daha uzun süre egzersiz yapmanızı, dolayısıyla kalori yakmanızı sağlar. Egzersiz sırasında vücut ağırlığınızın yüzde1’i oranında su kaybederseniz, daha çabuk yorulup, pes edersiniz.


Aktiflikten vazgeçmeyin.
Erkek arkadaşınızla buluştuğunuzda, size ne yapmak istediğinizi sorarsa, dans etmeye gitmek gibi aktivite seçin. Böylece saatte 180 kalori yakabilirsiniz. Ya da yüzmek, bowling oynamak gibi daha sportif faaliyetleri önerebilirsiniz.


Duruşunuzu düzeltin.
Oturabileceğiniz yerlerde asla yatmayın, ayakta durabileceğiniz yerlerde oturmayın ve dik durmaktan vazgeçmeyin. Çünkü bütün bunlar kaslarınız çalıştıran aktivitelerdir ve kalori yakmanızı sağlar.


En çok yağ yaktıran 5 egzersizi deneyin.
Eğer bütün bu önerilerin hangisini yapacağınız konusunda kararsızsanız, en çok yağ yakmanızı sağlayacak 5 egzersizden birini seçebilirsiniz.

1. Kardiyo kik***s ( saatte yaklaşık 700 kalori )

2. Koşma ( saatte yaklaşık 650 kalori )

3. İp atlama ( saatte yaklaşık 590 kalori )

4. Karate ( saatte yaklaşık 590 kalori )

5. Kayak ( saatte yaklaşık 470 kalori )


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
1 Mayıs 2006       Mesaj #160
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
İşte size Yaz Kadın'ının makyajı:


Güneşte daha fazla zaman harcayacağınız için makyaj ve cilt bakımınızı buna göre uyarlayın. Ayrıca mutlaka güneş koruma kremleri kullanın. Her zaman olduğu gibi, güzel bir makyajın ilk adımı temiz ve iyi nemlendirilmiş bir cilttir.
İşte size makyaja başlamadan önce yapmanız gerekenler konusunda birkaç ipucu:

Cildiniz yağlıysa, yaz aylarında (yüksek nem oranı nedeniyle) daha da yağlanacağından jel temizleyiciler kullanın.

Cildiniz normal ise, rutin olarak kullanılan temizleme ürünleri yeterlidir. Güneş koruması içeren bir nemlendirici kullanın.

Nemini yitirmiş veya kuru cildiniz varsa, cildinizi iyice temizleyin ve cilt tipinize uygun ürünlerle iyice nemlendirin.

Göz çevresindeki hassas bölgeyi yeterince nemli tutmak için göz kreminizi gece ve gündüz kullanın.

Benzer Konular

11 Aralık 2014 / ThinkerBeLL Sağlıklı Yaşam
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular