Arama

Kadın Sağlığı - Sayfa 6

Güncelleme: 25 Temmuz 2014 Gösterim: 313.719 Cevap: 357
pasaklikedi - avatarı
pasaklikedi
Ziyaretçi
20 Mart 2006       Mesaj #51
pasaklikedi - avatarı
Ziyaretçi
Türk Kadını
Büyük atalarımız ve onların anaları, tarihin, olayların tanıklığıyla sabittir ki, cidden yüksek faziletler göstermişlerdir. Burada birçok noktalardan sayabileceğimiz o faziletlerin en büyüğü ve en ehemmiyetlisi kıymetli evlâtlar yetiştirmeleriydi. Şunu söylemek istiyorum ki, kadınlarımızın umumî vazifelerde üzerlerine düşen hisselerden başka kendileri için en ehemmiyetli, en hayırlı, en faziletli bir vazifeleri de iyi anne olmaktır. Bugünün anaları için gerekli özellikler taşıyan evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak, pek çok yüksek özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız hattâ erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmağa mecburdurlar. Eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar.
Sponsorlu Bağlantılar

Kadının en büyük vazifesi analıktır. İlk terbiye verilen yerin, ana kucağı olduğu düşünülürse bu vazifenin ehemmiyeti lâyıkiyle anlaşılır. Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya karar vermiştir. Bugünün gereçlerinden biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir. Bu sebeple kadınlarımız da âlim ve teknik bilgi sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün tahsil derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve koruyucusu olacaklardır.

İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?






İyiki Kadınım Dedirten Sebepler

1) Sigaradan sararmis biyiklarimiz yok.
2) Arabamizin yolda patlayan lastigini degistirmeyi bilmesek de olur.
3) "Ya kalkmazsa?"
4) "Ya inerse?".. sizin de isiniz zor valla yaaa...
5) Pantolon giymek bizim icin fizyolojik larak en az etek kadar rahattir.
6) Kisiligimiz kullandigimiz arabanin beygir gücü ile dogru orantili olarak degerlendirilmiyor.
7) Tuvalette sadece tavana degil, sagimiza solumuza herhangi bir ölçme biçme endisesi duymaksizin bakinabiliriz.
8) "Gerçek mi, rol mü yapiyor?"
9) "Damsiz Girilmez" bize bir sey ifade etmiyor..
10) Kirmizi isikta yanimizdaki arabanin bizden önce çikmasi ya da bir aracin bizi sollamasi hiç birsey demek degildir.
11) Istedigimiz her yerde ve her kosulda aglayabiliriz.
12) Bedensel hareketlerimiz vücudumuzdaki olasi kaslari belirginlestirecek diye bir zorunlulugumuz yok...
13) Vücudumuzda kas olacak diye bir zorunlulugumuz da yok hatta..
14) Kas gücü gerektirecek isleri zevkle yapacak birileri her zaman vardir
15) Dügme, sökük vs. dikmek özel bir beceri gerektirmiyor.
16) Dünya yerle bir olsa önce kadinlar ve çocuklar!
17) "Yoktan var edilen" yapay bedenlerimize tapinacak bir karsi cins varken , kozmetik ürünleri ve estetik cerrahinin olanaklarindan sonuna kadar yararlaniyoruz
18) Asik oluyoruz... korkmadan.
19) Biraz göbek sevimli mi durur? ... hadi ordan!! siz hic kalçalarimdaki yaglar beni çekici gösteriyor diyen bir kadin ya da yaglar beni çekici gösteriyor diyen bir kadin gördünüz mü? Asla dis görünüsümüzle ilgili yalan telkinlerle kendimizi kandirmaya çalismayiz Rejim gerekiyorsa rejim Allah Allah!!!
20) Tecavüze ugradigimizda cinsel tercihimizi degistirmek zorunda degiliz
21) Duygusal saçmaliklar adina kredi sahibiyiz... çiçek ve çikolata istiyoruz
22) Evde, banyoda, kil- tüy dökmeyiz...
23) Dokundugumuz bedenin herhangi bir kismindan silikonlar fiskirma korkusu duymayiz genelde tabi!!!
24) Sünnet olmuyoruz...
25) Meslek grubunda "ev kadini" diye kebap bir seçenek var...
26) Birinden hoslansak da "ilk adim atma kabusu"ndan muafiz...
27) Evet, gelinlik 200.- $, smokin ise 100.-$.. ve her ikisini de sevgili damat ödüyor...
28) "3 dubleden sonra feciii sarhos olurum" diyebiliriz rahatlikla...
29) "Çirkin" kadin yoktur.
30) 50 yasindan önce hiçbir erkege seks için para ödemek zorunda degiliz
31) 31 sayisida sadece digerleri gibi bir sayi...
32) Kisa boy mu? E topuklu ayakkabilar ne güne duruyor ki? 33) Yasimiz ne olursa olsun bir uçan balon tasiyabilir, pamuk helva ve elma sekeri de yiyebiliriz
34) Her sabah tras olmak zorunda degiliz.
35) Bir gece hos bir rüya görsek ertesi sabah pijamamizi kirliye atmamiz gerekmez.
36) Genellikle istedigimizi almamiz için söylememiz yeterlidir....
37) Bazen istemedigimizi söyleyerek de aliriz.
38) Blue-jean´lerimizin muhtelif kisimlari diger taraflarina göre dengesiz biçimde durmaz-beyazlamaz... ya da sararmaz...
39) Kizdigimizda birbirimizin anneleri, kizkardesleri, ebeleri, dayilari ya da sülalesine dair cinsel taleplerimiz olmaz
40) Ayakta kalmak(?) için 1,5 porsiyon kaymakli künefe yememiz gerekmiyor..
41) Bebeklik albümlerimiz sirtüstü çirilçiplak resimlerimizle dolu degil
42) "Hadi amcalara göster.." seklinde rezil bir çocukluk animiz da hiç olmayacak
43) Uçan tekmelerle birbirimizin agzini yüzünü kirdigimiz sporlar yapmiyoruz
44) Fiziksel güç iddiamiz yok ama ,grip olunca da ölümcül bir hastaliga yakalanmis gibi iptal olmuyoruz...
45) Silah... hiç iki kizin silahla oynarken birbirini vurdugunu duydunuz mu?
46) Horlamiyoruz....
47) Az bildigimiz bir seyi çok anlatabiliriz.
48) Birbirimize, beklenmedik yikici sonuçlar dogurabilecek, essek sakalari yapma adetimiz yoktur
49) Canimizin çektigi yemegi pisirir, herkese yedirebiliriz.
50)Kerizi parasindan ayirmada Allah vergisi bir yetenegimiz vardir


Son düzenleyen pasaklikedi; 20 Mart 2006 22:19 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Mart 2006       Mesaj #52
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

lavantaLavanta kremi
Sponsorlu Bağlantılar

Yerfıstığı yağının koruyucu ve dinlendirici etkisine sahip olan bu karışım özellikle kuru ciltler için idealdir. Bu krem cildi dinlendirip, bakımını sağladığı için özellikle geceleri uyumadan önce kullanırsanız daha etkili sonuç elde edersiniz.

Malzemeler:

50 ml yerfıstığı yağı
3
gr balmumu
3 gr kakao yağı
20 gr lanolin
30 ml gül suyu
8 damla lavanta yağı


Hazırlanışı: Önce balmumu, kakao yağı ve lanolini 60 derecede ısıtın. Aynı anda gül suyunu da kendi kabında aynı ısıda ısıtın. Bu karışımda ısının aynı olması son derece önemlidir, aksi halde bileşenler birbirine karışıp bir bütün oluşturamazlar. Karışımların ısıları ayarlandıktan sonra yerfıstığı yağını da karışıma ekleyip tekrar 60 derece ısıya ayarlayın. Son olarak da gül suyunu karışıma katın. Ardından karışımı ocaktan indirin ve karıştırmaya başlayın. Bunun için tahta bir çubuk kullanabilirsiniz. Karışım soğuyana kadar yavaş yavaş karıştırın. Ardından lavanta yağını ekleyin ve karıştırmaya devam edin. Soğuduktan sonra kutuya koyup, kapağı açık bir şekilde bir saat kadar bekletikten sonra kullanabilirsiniz. Bu arada kremi buzdolabında tutarsanız kullanım süresini uzatabilirsiniz.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Mart 2006       Mesaj #53
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Meme Kanserinin Önlenmesinde Beslenmenin Rolü


Hazırlayan : Uzm.Dyt.Şeniz ILGAZ
Soya Mucizesi
Batı toplumlarında meme kanseri en fazla görülen 2. kanser türüyken, Uzak Doğu ve Asya’da görülme oranı daha düşüktür. Asya ve Uzak Doğudan Amerika’ ya göç edenler üzerinde yapılan çalışmalarda meme kanseri oluşumunda çevresel koşulların genetik etmenlerden daha etkili olduğu saptanmış ve buna en önemli katkıyı da beslenme şeklinin sağladığı belirtilmiştir.
Bir çok bitkide östrojenik aktiviteye sahip çeşitli kimyasal bileşikler mevcuttur. Bu bileşikler tıpkı insan vücudunda bulunan östrojene benzer yapı gösterirler.
Uzak Doğuda çeşitli formlarda soya fasulyesinin tüketimi yaygındır (soya fasulyesi, tofu, soya sütü gibi). Soya, bitkisel östrojenler (fitoöstrojen) açısından zengin bir kaynaktır.
İnsan fizyolojisinde östrojenlerin rolü genellikle önemlidir. Bitkisel besinlerde bulunan fitoöstrojenler, insan sağlığının korunmasında, pek çok hastalığın önlenmesinde önemli rol oynarlar.
Yapılan çalışmalarda, fitoöstrojenlerin oral olarak alındıklarında; kanser, koroner kalp hastalıkları gibi pek çok hastalığın oluşma riskini ve menopozda ve adet döneminde meydana gelebilecek problemleri azalttığı belirtilmiştir.
Bu nedenle, soya meme kanserinden korunmada etkili bir besindir.
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
21 Mart 2006       Mesaj #54
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
trevoseHer hafta kilo verilmez !

Bazı haftalar diyet bozulmasa bile metabolizma hızının yavaşlaması sonucu kilo verilmez.

Günün neredeyse her saatinde tartılmak da doğru değildir. Çünkü tartılma
stresi bazan metabolizmayı durma noktasına getirebilir.



Kesinlikle öğün atlanmamalıdır. Sabah kahvaltı alışkanlığımız olmasa bile bir
meyve yiyip çıkmalıyız. Sık sık az yemeliyiz ki açlıktan fazla kalorili
yiyeceklere saldırmayalım.

Diyet yaparken haftada bir kez abartmadan kendimize ödül verebiliriz.

Haftada bir kez sütlü veya meyveli tatlı yenebilir.



Yoğurdun suyu kesinlikle dökülmemelidir. B 2 ve folik asitten zengindir. Ayrıca
bu yeşil renkli su kolesterolü de aşağı çeker.



Besin Gruplarını Tanıyalım

Sağlıklı ve dengeli beslenmede yeri olan besin gruplarına bir göz atalım...

1-Karbonhidratlar (şeker, tahıl, nişasta vs)

2-Yağlar (katı veya sıvı)

3-Proteinler (et süt yoğurt yumurta vs)

4-Mineraller (kalsiyum, potasyum, magnezyum çinko, vs)

5-Vitaminler (A,B,C,D,E, vs)

6-Su



Karbonhidratlar

Bunların en önemli görevi vücuda gerekli olan enerjiyi sağlamaktır. Zayıflama
diyetlerinde günlük rejimin %50-60'ı karbonhidrat olmalıdır. Fakat alınma türü
önemlidir. Ekmek ve şeker ikisi de karbonhidrattır.



Yağlar

Protein ve şekerin 2 katından daha fazla enerjiye sahiptir. (Yağın 1 gramında 9
kalori vardır. Şeker ve proteinin ise 1 gramında sadece 4 kalori vardır)
Vücuttaki en önemli görevi enerji sağlamasıdır, midenin boşalmasını geciktirir,
A,D,E,K vitaminlerinin erimesini dolayısıyla vücuda alınmasını sağlar, deri
altında ısı kaybını önler, iç organları korur.



Proteinler

Hemen hemen bütün hayvansal ve bitkisel yiyeceklerde az veya çok bulunur. Kan
hücreleri ve kanın rengini veren hemoglobinin yapımı için gereklidir. Ayrıca
hastalıklara karşı savunmamızı sağlar. Diyetin% 15'i protein olmalıdır. Yetersiz
alınırsa vücudun büyüme ve gelişimi de durur. Anne karnından ölünceye kadar
gerekli olan bir besin maddesidir. Gebeler ve emzikli kadınlarda diyettten eksik
edilmemelidir. Protein alımı yumurta, yağsız süt, yoğurt, az miktarlarda peynir
olarak alınmalıdır.



Mineraller

Mineraller hücrelerin doğru çalışması için gereklidir. Vücudumuzun % 4'ü
minerallerden oluşur. Süt, yoğurt, peynir, yeşil yapraklı sebzeler kuru meyveler
kalsiyumdan zengindir. Demir ise eksik alınırsa kansızlığa neden olur.



Vitaminler

Hem bitkisel hem hayvansal gıdalarda bulunurlar. Bazı pişirme ve saklama
koşulları vitaminlerin o gıda maddesinde kaybolmasına neden olabilir.



Su

İnsan vücudunun % 60'ı sudur. Kesinlikle hiçbir kalori değeri yoktur. Diyet
yapanlar günde 2-3 litre sıvı almalıdır. Bunun %80 su olmalıdır. Çay kahve
yerine su içilmelidir.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
21 Mart 2006       Mesaj #55
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUK EVLİLİĞİNİZİN SİGORTASIMIDIR?

Sağlıklı bir ilişkide, her kişi kendi sorumluluk ve sınırlarının farkındadır. Kendisiyle büyük ölçüde barışıktır ve yalnız kalmaktan korkmaz. Mutluluğu kendi içinde yaşayabilen, özerk bir varlıktır. Böyle özelliklere sahip iki insan eksikliliklerini tamamlamaktan çok, birbirlerini sevdikleri için bir araya gelirler. Bu ilişkide sadakat, hoşgörü, sevgi, saygı, sorumluluk ve dürüstlük hakimdir. Eşler ilişkiye bir şeyler katmak ve onu zenginleştirmek çabasındadırlar. Birbirlerini kaybetme korkusu yoktur ve güzel bir birlikteliğin keyfi yaşanır. Böyle bir ilişkide bebeğin dünyaya gelmesi, ilişkiyi pekiştirir ve sevgi bağlarını güçlendirir.

Çözüm İçin İşbirliği Gereklidir : Evliliğin bir süreç olduğu ve zorlukların her zaman var olacağı, ancak zorlukların istenildiği takdirde yenilebileceği unutulmamalıdır. Eşler sorunlarını ve sıkıntılarını; gürültüsüz, birbirlerini zedelemeden nasıl çözebilirler?
  • Dikensiz gülün olmadığı, evlilikte sorunların yaşanacağı, her iki tarafça bilinmelidir.
  • Sorunlar açık yüreklilikle ifade edilmeli, eşler birbirlerine olan beklentilerini açık bir şekilde anlatmalıdır.
  • Tartışma sırasında dürüst ve açık olunmalı, karşılıklı suçlamalardan kaçınılmalı ve birbirlerini dinleyebilmeliler.
  • Evin dışındakiler, (özellikle anne-babalar) mümkün oldukça bu tartışmaların dışında tutulmalı, çocukların yanında tartışma ve kavgadan kaçınılmalıdır.
  • Eşler her birinin farklı görüşlere, yetişme tarzı bakış açısı ve düşünce farklılığına sahip olabileceğini kabul etmelidir. Zorla birbirlerine hakim olamayacaklarını bilmeli ve orta bir çizgide bir araya gelinmelidir.
  • Hatalar karşılıklı olarak kabul edilmeli, gerektiğinde özür dilenmeli ve yanlışlar düzeltilebilmelidir.
  • Şiddete hiç bir şekilde başvurulmamalıdır. Psikiyatristler, işlevsel olmayan bir ilişkinin kalıbını onarmak için çocuk sahibi olmaya karar vermenin son derece yanlış olduğuna dikkat çekiyorlar!
Genç yaşlarda alınan evlilik kararı, tarafların karşılıklı olarak birbirleriyle yaptıkları atıflar, yansıtmalar ile alınır. Bazı evliliklerde, eşler birbirlerini gerçekten oldukları gibi değil, olmasını istedikleri gibi görme eğilimindedirler. Evlenip birlikte yaşamaya başlayınca, gündelik yaşamda karşılaşılan olaylara verilen tepkilerde, eşler birbirlerini tanımaya ve karşılıklı olarak birbirlerinden beklentilerini belli etmeye başlarlar. Eşler, birbirlerinin hangi olaylar karşısında nasıl tepki vereceklerini ve birbirlerine nasıl destek olabileceklerini, karşılıklı gereksinimlerinin ve bunların tatmininin nasıl olacağını öğrenirler.

Sağlam bir temel şart ! : Eşlerden birinin, diğerinin gereksinimini karşılayamadığı zamanların olması kaçınılmazdır. Bu gibi durumlarda, ihtiyacı tatmin edilmeyen eş bunu hoşgörü ve esneklikle karşılayabiliyor, gereksinimi erteleyecek diğer tarafın içinde bulunduğu durumu anlamaya çalışabiliyor ise bu durum eşler arası uyumun, ahengin ve bütünlüğün olduğunun kanıtıdır. Eşlerin birbirlerinin gereksinimlerini karşılayamadıkları zamanlarda eşler arası uyum, ahenk, birliktelik sarsılmıyor, eşler zaman zaman yaşanan bu hayal kırıklıklarını hoşgörü, esneklik ile karşılayabiliyor ve zedelenebilirlikleri uyarılıp savunmaya geçmiyorlarsa, aralarında sağlam bir temel oluşmuştur. Böylesi bir ilişki, eşlerin çocuk yapmaya hazır olduğunun önemli bir işaretidir.
Evliliği kurtarma görevi yeni sorunlar getirir : Geçimsizlik sorunu yaşanan evliliklerde, çocuk doğduğu takdirde evliliğin kurtarılabileceği, aileye katılan çocuğun eşler arası geçimsizliği giderici rol oynayacağı yanılgısına dönüşebilir. Eşler arası sorun, uyumsuzluk, ancak taraflarca konuşularak, birbirlerini anlamaya çalışarak ve davranışlarında farklılık oluşturarak giderebilir. Çocuk, eşler arasında önceden oluşmuş olan ilişki örüntüsünü tehdit eder, yeni bir örüntü oluşturulmasını gerekli kılar. Dolayısıyla zaten işlevsel olmayan bir ilişki kalıbını onarmak için, kendi içinde zorlukları olan başka bir olgu düşünülürse, çözüm olmayacak, aksine ek sorunlar getirecektir.


Çocuk duygusal yakınlığı sağlar mı? : Çocuğun evliliği kurtarabileceği düşüncesi, eşler arasında duygusal yakınlığı arttıracağı varsayımına dayanır. Çocuk sahibi olmanın, eşleri yakınlaştırmakta önemli olduğu yaygın bir düşüncedir. Çocuk, kadınların algılamalarına göre eşleri yakınlaştırıcı etki yaparken, erkeklerde ise aynı yoğunlukta bir etki yaratmaz.

Kadın, çocuk yaparak eşine yakınlaştığını düşünürken, erkek aynı görüşe sahip değilse, bu çift gerçekten ne kadar yakınlaşmıştır? Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için bu karar, kesinlikle evliliklerini kurtarmak amacına hizmet etmemelidir. Evlilik kurtarma çabaları, eşler arası ilişki örüntüsü içinde sınırlanmalıdır. Zaten karmaşık ve işlevselliğini yitirmiş olan bu ilişki örüntüsü, bir çocuğun doğması ile sadece daha karmaşık ve daha sağlıksız olacaktır. Çocuk, varlığı ile eşlerin mevcut olan yaşam alanına yeni boyutlar kazandıran, eşler arası ilişki örüntüsünü genişleten, zenginleştiren bir olgu olarak düşünülmelidir.

Çocuk zarar görebilir! : Çocuk henüz doğmadan ona evliliği kurtarma rolü yüklenmemelidir. Bu tür bir karar almanın sakıncası, "kurtar bizi" rolünü yüklenmiş olan çocuğun zarar görmesi olur. Zamanla, anne yada baba, çocuğun kendine yüklenmiş olan rolü üstlenmediği, hatta onun doğumu ile ilişkilerinin daha da çıkmaza girdiği gerekçesi ile çocuğa karşı hırçın, sevgisiz veya ilgisiz olabilir. Çocuklar, anne babalarının kendilerine karşı samimiyetsizliklerinin farkında oldukları gibi, eşler arası sorunların çözümüne ilişkin sağlıksız bir modele de hedef olurlar

ÇOCUK EVLİLİĞİNİZİN SİGORTASIMIDIR?

Sağlıklı bir ilişkide, her kişi kendi sorumluluk ve sınırlarının farkındadır. Kendisiyle büyük ölçüde barışıktır ve yalnız kalmaktan korkmaz. Mutluluğu kendi içinde yaşayabilen, özerk bir varlıktır. Böyle özelliklere sahip iki insan eksikliliklerini tamamlamaktan çok, birbirlerini sevdikleri için bir araya gelirler. Bu ilişkide sadakat, hoşgörü, sevgi, saygı, sorumluluk ve dürüstlük hakimdir. Eşler ilişkiye bir şeyler katmak ve onu zenginleştirmek çabasındadırlar. Birbirlerini kaybetme korkusu yoktur ve güzel bir birlikteliğin keyfi yaşanır. Böyle bir ilişkide bebeğin dünyaya gelmesi, ilişkiyi pekiştirir ve sevgi bağlarını güçlendirir.

Çözüm İçin İşbirliği Gereklidir : Evliliğin bir süreç olduğu ve zorlukların her zaman var olacağı, ancak zorlukların istenildiği takdirde yenilebileceği unutulmamalıdır. Eşler sorunlarını ve sıkıntılarını; gürültüsüz, birbirlerini zedelemeden nasıl çözebilirler?
  • Dikensiz gülün olmadığı, evlilikte sorunların yaşanacağı, her iki tarafça bilinmelidir.
  • Sorunlar açık yüreklilikle ifade edilmeli, eşler birbirlerine olan beklentilerini açık bir şekilde anlatmalıdır.
  • Tartışma sırasında dürüst ve açık olunmalı, karşılıklı suçlamalardan kaçınılmalı ve birbirlerini dinleyebilmeliler.
  • Evin dışındakiler, (özellikle anne-babalar) mümkün oldukça bu tartışmaların dışında tutulmalı, çocukların yanında tartışma ve kavgadan kaçınılmalıdır.
  • Eşler her birinin farklı görüşlere, yetişme tarzı bakış açısı ve düşünce farklılığına sahip olabileceğini kabul etmelidir. Zorla birbirlerine hakim olamayacaklarını bilmeli ve orta bir çizgide bir araya gelinmelidir.
  • Hatalar karşılıklı olarak kabul edilmeli, gerektiğinde özür dilenmeli ve yanlışlar düzeltilebilmelidir.
  • Şiddete hiç bir şekilde başvurulmamalıdır. Psikiyatristler, işlevsel olmayan bir ilişkinin kalıbını onarmak için çocuk sahibi olmaya karar vermenin son derece yanlış olduğuna dikkat çekiyorlar!
Genç yaşlarda alınan evlilik kararı, tarafların karşılıklı olarak birbirleriyle yaptıkları atıflar, yansıtmalar ile alınır. Bazı evliliklerde, eşler birbirlerini gerçekten oldukları gibi değil, olmasını istedikleri gibi görme eğilimindedirler. Evlenip birlikte yaşamaya başlayınca, gündelik yaşamda karşılaşılan olaylara verilen tepkilerde, eşler birbirlerini tanımaya ve karşılıklı olarak birbirlerinden beklentilerini belli etmeye başlarlar. Eşler, birbirlerinin hangi olaylar karşısında nasıl tepki vereceklerini ve birbirlerine nasıl destek olabileceklerini, karşılıklı gereksinimlerinin ve bunların tatmininin nasıl olacağını öğrenirler.

Sağlam bir temel şart ! : Eşlerden birinin, diğerinin gereksinimini karşılayamadığı zamanların olması kaçınılmazdır. Bu gibi durumlarda, ihtiyacı tatmin edilmeyen eş bunu hoşgörü ve esneklikle karşılayabiliyor, gereksinimi erteleyecek diğer tarafın içinde bulunduğu durumu anlamaya çalışabiliyor ise bu durum eşler arası uyumun, ahengin ve bütünlüğün olduğunun kanıtıdır. Eşlerin birbirlerinin gereksinimlerini karşılayamadıkları zamanlarda eşler arası uyum, ahenk, birliktelik sarsılmıyor, eşler zaman zaman yaşanan bu hayal kırıklıklarını hoşgörü, esneklik ile karşılayabiliyor ve zedelenebilirlikleri uyarılıp savunmaya geçmiyorlarsa, aralarında sağlam bir temel oluşmuştur. Böylesi bir ilişki, eşlerin çocuk yapmaya hazır olduğunun önemli bir işaretidir.
Evliliği kurtarma görevi yeni sorunlar getirir : Geçimsizlik sorunu yaşanan evliliklerde, çocuk doğduğu takdirde evliliğin kurtarılabileceği, aileye katılan çocuğun eşler arası geçimsizliği giderici rol oynayacağı yanılgısına dönüşebilir. Eşler arası sorun, uyumsuzluk, ancak taraflarca konuşularak, birbirlerini anlamaya çalışarak ve davranışlarında farklılık oluşturarak giderebilir. Çocuk, eşler arasında önceden oluşmuş olan ilişki örüntüsünü tehdit eder, yeni bir örüntü oluşturulmasını gerekli kılar. Dolayısıyla zaten işlevsel olmayan bir ilişki kalıbını onarmak için, kendi içinde zorlukları olan başka bir olgu düşünülürse, çözüm olmayacak, aksine ek sorunlar getirecektir.


Çocuk duygusal yakınlığı sağlar mı? : Çocuğun evliliği kurtarabileceği düşüncesi, eşler arasında duygusal yakınlığı arttıracağı varsayımına dayanır. Çocuk sahibi olmanın, eşleri yakınlaştırmakta önemli olduğu yaygın bir düşüncedir. Çocuk, kadınların algılamalarına göre eşleri yakınlaştırıcı etki yaparken, erkeklerde ise aynı yoğunlukta bir etki yaratmaz.

Kadın, çocuk yaparak eşine yakınlaştığını düşünürken, erkek aynı görüşe sahip değilse, bu çift gerçekten ne kadar yakınlaşmıştır? Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için bu karar, kesinlikle evliliklerini kurtarmak amacına hizmet etmemelidir. Evlilik kurtarma çabaları, eşler arası ilişki örüntüsü içinde sınırlanmalıdır. Zaten karmaşık ve işlevselliğini yitirmiş olan bu ilişki örüntüsü, bir çocuğun doğması ile sadece daha karmaşık ve daha sağlıksız olacaktır. Çocuk, varlığı ile eşlerin mevcut olan yaşam alanına yeni boyutlar kazandıran, eşler arası ilişki örüntüsünü genişleten, zenginleştiren bir olgu olarak düşünülmelidir.

Çocuk zarar görebilir! : Çocuk henüz doğmadan ona evliliği kurtarma rolü yüklenmemelidir. Bu tür bir karar almanın sakıncası, "kurtar bizi" rolünü yüklenmiş olan çocuğun zarar görmesi olur. Zamanla, anne yada baba, çocuğun kendine yüklenmiş olan rolü üstlenmediği, hatta onun doğumu ile ilişkilerinin daha da çıkmaza girdiği gerekçesi ile çocuğa karşı hırçın, sevgisiz veya ilgisiz olabilir. Çocuklar, anne babalarının kendilerine karşı samimiyetsizliklerinin farkında oldukları gibi, eşler arası sorunların çözümüne ilişkin sağlıksız bir modele de hedef olurlar

hikaye1001729am
Son düzenleyen GusinapsE; 21 Mart 2006 02:37 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
pasaklikedi - avatarı
pasaklikedi
Ziyaretçi
21 Mart 2006       Mesaj #56
pasaklikedi - avatarı
Ziyaretçi

spimage359Girişimci ve kadın olmak...

Çünkü cesaret, vizyon, dayanıklılık, detaylarla ilgilenmek yanısıra duygu zenginliğinden doğan önseziler kadınların bence, iş hayatındaki en önemli silahlarıdır.

Kadınların hangi açılardan daha güçlü olduklarını birkaç kalemde toplayalım:

Küçük yaşta sorumluluk

Kız çocuklarından genellikle -erkek kardeşlerinden beklenmeyen- bir sorumluluk istenir. Etraflarına sahip olmaları, kardeşlerini ya da akrabalarını kollamaları, hatta onlara hizmet etmeleri beklenir. Bunu eleştirmiyorum. Aksine dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu; kadınların küçük yaşta sorumluluklar üstlenmesi, ileride iş hayatında avantajları haline gelecektir. Çünkü neyi, nasıl yöneteceklerini daha küçük yaştan öğrenmeye başlamış oluyorlar.

Bir koltukta birkaç karpuz

Kendi oyunları arasında, başka sorumluluklar üstlenmekten kaynaklanan "aynı anda bir çok işi yapma" özelliği de kadınların üstünlükleri arasındadır ki iş hayatındaki erkeklere nazaran, bir başka avantaj da budur.

Çevrenizdeki kadınlara bir bakın; telefonla konuşurken, evdeyse aynı anda ojesini sürüyor olabilir, işyerindeyse muhtemelen e-maillerini okuyordur. Ya da randevulerini kontrol ediyordur. Kadınların bu pratikliği, erkeklerin çoğunda bulunmaz.

Kolay iletişim

Kadınların, diğer insanlarla ilişki kurması daha kolaydır. Üstelik bu kişilerden kolayca yardım da isterler. Bunu gurur haline getirmezler. Bu nedenle de zorlukları aşarken daha kolay destek bulurlar. Erkekler ise genellikle sormak için çok sıkışmayı beklerler, bu da işleri açısından gecikme ve bir şeylerin kaybedilmesi anlamına gelebilir.

Güçlü önseziler

Duygularına güvenmek herzaman kötü değildir. Bazen iş hayatı ve girişimcilik cesaret ve önsezi gerektirir. Mesela, ülkemizde cep telefonu işine girmek için hesap kitap yapıp, sonra yanlış iş olduğunu düşünerek girmeyen gruplar var. Ama bugün cep telefonu işi ülkenin en karlı işi durumunda.

İşte önsezi ve duyguları güçlü olması kadınların diğer bir avantajıdır. Kadınlar cesur da olduklarından, genellikle kafalarına koyduklarını yaparlar. Bununla işlerin her zaman duygularla yapılabilirliğini kastetmiyorum. Elbette hesap, kitap, iş planı, bütçe önemli ama zaman zaman cesaret ve önsezi de önemli olacaktır.

Sabır ve dayanıklılık

İşte kadınların diğer önemli 2 özelliği. Girişimcilik için bu 2 özelliğin önemi büyük. İşi başlatmaktan daha önemliolan, sürekliliğini sağlamak, sorunlar karşısında pes etmemektir. Kadınlar doğuştan sabırlıdırlar. Hedeflerine ulaşmak için beklerler.

Müşteriler, karşılarında sürdürülebilir şirketler görmeyi isteyeceklerdir. Bu nedenle kadınların dayanıklılığı avantajlarıdır. Servisin ve ürün kalitesinin sürekliliği de önemlidir.

Kendilerini iyi tanıtırlar

Kadınlar doğal olarak kendilerini tanıtmayı ve seslerini duyurmayı severler. Eğer yaptıkları işi seviyorlarsa da, onları durdurmak, susturmak mümkün olmayacaktır. Karşılarına çıkan potansiyel müşterilerine bütün detayları bir kalemde anlatacaklardır. Ayrıca iş hayatında, kontaklarını kullanmakta da kadınlar her zaman başarılıdır. İlişkilerini kullanarak başarıya ulaşmaları zor olmaz.

Sonuç olarak: Kadın girişimci olmak gibi bir düşünceniz varsa, hiç beklemeyin, hemen harekete geçin. Unutmayın, kadın olarak siz zaten avantajlısınız.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Mart 2006       Mesaj #57
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Acil Kontrasepsiyon (Doğum Kontrolü)


Hazırlayanlar:
Araş. Gör. Dr. Burcu Tokuç, Trakya Ü. Tıp Fak. Halk Sağlığı AD, Edirne
Doç. Dr. Dr. Muzaffer Eskiocak Trakya Ü. Tıp Fak. Halk Sağlığı AD, Edirne
Prof. Dr. Dr. Ahmet Saltık Trakya Ü. Tıp Fak. Halk Sağlığı AD, Edirne

Her cinsel ilişki planlı olmayabilir. Bu nedenle de kontraseptif önlem alınmamış olabilir. Kondom yırtılması ve tecavüz gibi istenmeyen durumlarda gebelik riski oluşabilir. Acil kontrasepsiyon bu gibi durumlarda olası gebeliği önlemek için kullanılır. Acil (postkoital) kontrasepsiyon korunmasız cinsel ilişkiden sonra, sürdürülmesi kesinlikle istenmeyen olası bir gebeliğin önlenmesidir. Ilk kez 1960'larda acil kontrasepsiyon amacıyla yüksek doz östrojen kullanılmıştır. 1970'lerde Yuzpe, acil kontrasepsiyonda östrojen ve progesteronu birlikte kullanmıştır. 1976'da ilk kez postkoital RIA(Rahim İçi Araç) bu amaçla kullanılmıştır.
Çiftler korunma konusunda bilinçli ve istekli olsalar bile planlamadıkları bir cinsel ilişki nedeniyle gebelik riski ile karşı karşıya kalabilirler. Yöntem kullanmayı unutma ya da doğru kullanmama yöntem başarısızlığına neden olabilir. Daha da önemlisi cinsel bir saldırı yani tecavüz kadını hiç istemediği bir gebelik riski ile karşı karşıya bırakabilir. Bu yolla oluşabilecek bir gebeliği başlamadan önlemek her kadının tartışılmaz hakkıdır. Acil kontrasepsiyon bir "ikinci şans" yöntemidir.
Uluslararası Aile Planlaması Federasyonu'nun (IPPF) Kasım-1995'te kabul ettiği Üreme Hakları ve Cinsel Haklar Bildirgesi’ne göre (Madde 8); tüm kadınların, üreme sağlığının korunması, güvenli anneliğin sağlanması ve gebeliğin güvenli sonlandırılması için gereken ve tüm kullanıcılar için ulaşılabilir, kabul edilebilir, kullanışlı ve ödeyebilecekleri bir bedel karşılığında bilgi, eğitim ve hizmetlere ulaşma hakkı vardır. Tüm bireyler güvenli, etkili ve kabul edilebilir doğurganlığı düzenleme yöntemlerinden olabildiğince çoğuna ulaşabilme hakkına sahiptir. Tüm bireyler, istenmeyen gebeliklerden korunma yöntemleri içinden kendileri için güvenli ve kabul edilebilir olanı özgürce seçmek ve kullanmak hakkına sahiptir.Tek bir korunmasız ilişkinin siklusun ovulasyon dönemine yakınlığına bağlı olmak üzere %25'lere varan yüksek gebelik riskine neden olabileceği bildirilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Acil Kontrasepsiyon için Uluslararası Konsorsiyum Komitesi Başkanı Dr. Paul Van Look "Acil kontrasepsiyon, birçoğu güvenli olmayan düşüklerle sonuçlanan ve kadın sağlığına büyük zarar veren istenmeyen gebeliklerin önlenmesine yardım edebilir" demektedir. DSÖ'ye göre her yıl, istenmeyen gebeliklerin neden olduğu en az 20 milyon güvenli olmayan düşük gözlenmekte ve bunların 80.000'i kadınların ölümü ile sonuçlanmaktadır. Acil kontrasepsiyonun istemli düşükleri de %60 oranında azaltma
potansiyeli vardır.

Acil kontraseptifler gebeliği önleyici yöntemler değillerdir. Gebelik oluştuktan sonra asla etkili değildir, düşük yaptırıcı olarak kullanılmaz.
Acil kontraseptifler gebeliği önleyici yöntemler olarak kabul edilmemelidir. Korunmasız cinsel ilişkiden sonra, sürdürülmesi kesinlikle istenmeyen gebeliklerin, implantasyondan(döllenmiş yumurtanın uterus duvarına yerleşmesi) önce önlenmesidir. Acil kontrasepsiyon gebelik oluştuktan sonra asla etkili değildir, bu durumlarda kullanılmaz ve bu nedenle de düşük yaptırıcı değildir. Acil kontrasepsiyonun düşük yaptırdığı şeklindeki yanlış bilgi yaygındır. Bu da yöntemin sunumuyla ilgili olumsuzluklara yol açmaktadır. Hemen her ülkede acil kontrasepsiyon kullanımı kısıtlıdır. Hizmet sunucuların bilgi eksiklikleri, aile planlaması polikliniklerinde rutin danışmanlık hizmetlerinde acil kontrasepsiyonun olmaması, bilgi düzeyinin potansiyel kullanıcılar arasında da düşük olması, acil kontrasepsiyonun etkili kullanımında temel engelleri oluşturmaktadır.
Acil kontrasepsiyon korunmasız cinsel ilişkiden sonra, sürdürülmesi kesinlikle istenmeyen olası bir gebeliğin implantasyondan önce önlenmesidir.
Risk grubunu oluşturan ergenler ve gençler, acil kontrasepsiyon için nereye başvuracaklarını bilmemekte ve bilse bile bu amaçla hekime başvurmakta zorlanmaktadır. Gebeliğini sona erdirmek isteyen genç kızların bir bölümünün acil kontrasepsiyonu bildikleri ve gebelik risklerinin ayırdında oldukları halde işi şansa bıraktıkları saptanmıştır. Oysa özellikle risk altında olan ergenler, herhangi bir kontraseptif yöntem kullanmayanlar, bariyer yöntem kullananlar bu yöntemden haberdar edilmelidir. Özellikle istenmeyen gebelik riski olan ergenlere yönelik iyi planlanmış, geniş çaplı bilgilendirme sağlayacak eğitim ve iletişim kampanyalarının etkisi yadsınamaz.
Acil Kontrasepsiyon
I. Kullanıldığı Durumlar
a. Korunmasız cinsel ilişki.
b. Kontraseptif kullanımında oluşan kullanım hataları ya da kazalar.
- Kondom yırtılmasında, kadın kondomunun hatalı kullanımında,
- Diyafram ya da servikal başlık yanlış yerleştirildiğinde,
- Kombine haplar ve yalnızca progestin içeren haplar unutulduğunda,
- Üç aylık / aylık enjeksiyon için geç kalındığında,
- RIA'nın kısmen ya da tamamen düşmesi halinde,
c. Yakın bir zamanda olası teratojenlere(hamilelik esnasında alındığında bebek üzerinde zararlı etkileri olan maddeler canlı aşı yada sitotoksik ilaç gibi) maruz kalındığında.
d. Tecavüz: Çok önemli bir kullanım alanıdır. Acil yöntemlerin kabul görmediği zamanlarda ve ülkelerde
bile tecavüz durumlarında kullanılmaktadır.
II. Acil Kontrasepsiyon Yöntemleri
a. Hormonal acil kontrasepsiyon
- Yüksek doz östrojen kullanımı
- Östrojen+progesteron kullanımı
- Yalnızca progesteron kullanımı
b. Postkoital RIA uygulaması
c. Mifepriston (RU 486) (ülkemizde yoktur).

Acil kontrasepsiyon yöntemleri şunlardır
Ertesi Gün Hapı
Kombine oral kontraseptiflerin (KOK) korunmasız cinsel ilişkiden sonraki ilk 72 saat içinde kullanılmasıdır.
Etki mekanizması siklusun hangi döneminde kullanıldığına bağlı olarak ovülasyonu ya da fertilizasyonu ya da implantasyonu önlemesidir. Doğru kullanıldıklarında etkinlikleri %98'dir. Yöntemin başarılı olmadığı durumlarda oluşacak gebelikte konjenital anomali riskinde herhangi bir artış saptanmamıştır. Sağlık Bakanlığı tarafından sağlık ocakları ve AÇSAP merkezlerinde ücretsiz verilen preparatlar 30 mg östrojen içermektedir. Ertesi gün hapı kullananların yaklaşık yarısında bulantı olduğu bildirilmektedir. Hap kullandıktan sonra bir saat içinde kusma görülürse dozun tekrarlanması önerilmektedir. Diğer yan etkileri düzensiz kanama, lekelenme ve göğüslerde duyarlılıktır.

Yüksek Doz Östrojen
Ertesi gün hapı gibi korunmasız cinsel ilişkiden sonraki ilk 72 saat içinde kullanılmaya başlanır. Yüksek doz östrojen kullanılmasında etkinlik %99'dur.

Yalnızca Progestin Içeren Haplar
Adetleri aksatması nedeniyle postkoital(ilişki sonrası) kullanımı kolay değildir.

Mifepriston
Bir progesteron antagonisti olan mifepriston (RU 486) da acil kontrasepsiyonda kullanılmaktadır. Daha az yan etkisinin olması ve diğer hormonal yöntemlere kıyasla daha az küretaj gerektirmesi üstünlükleridir. Mifepriston henüz ülkemizde yoktur.

Gemeprost
Bir prostogalandin analogu olan gemeprost, mifepriston ile birlikte vajinal olarak uygulandığında 56 gün ve daha küçük gebeliklerde tıbbi düşüklere yol açmaktadır. Birlikte kullanıldığında %95'e yakın başarı sağlanmaktadır. Henüz ülkemizde bulunmamaktadır.

Rahim Içi Araçlar
Diğer bir yöntem ise cinsel ilişkiyi izleyen ilk 5-7 gün içerisinde bakırlı RIA uygulamasıdır. En etkili acil kontraseptif yöntemlerdendir. Başarısızlık oranı %0.01 olarak bildirilmektedir.

Acil kontrasepsiyonda yönteme özel danışmanlık
Acil kontrasepsiyon danışmanlığı, tüm aile planlaması hatta üreme sağlığı danışmanlık programlarına katılmalıdır.

Herhangi bir yöntemi etkili bir biçimde kullanamayanlar, genç kadınlar, bariyer yöntem kullananlar ve kimi kez de etkili bir yöntem kullanırken hata yapanlar acil kontrasepsiyona gereksinim duyabilir. Acil kontrasepsiyon bir acil durum yöntemidir, kesinlikle bir aile planlaması yöntemi değildir. Acil kontrasepsiyonun korunmasız ilişkiden sonraki 72 saat içinde kullanılması gereklidir. Acil kontrasepsiyon, bu süre geçtikten sonra kullanılmaz. Gebelik oluştuktan sonra etki yapması söz konusu değildir. Düşük yaptırmaz. Bu durum zor ve sıkıntılı bir süreçtir. Tecavüz durumlarında durum daha da karmaşıktır. Kadının duyguları zedelenmiş, hastalık kapmaktan ve gebelikten korkmaktadır. Tecavüze uğramış kadın daha özel bir ilgiye gereksinimi vardır. Acil kontrasepsiyonun gebeliği önleyebileceği ancak cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara (CYBE) karşı koruyucu olmadığı bilinmelidir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili danışmanlık hizmeti alınmalıdır. Kullanılmakta olan bir yöntemin başarısızlığı (örn: kondom yırtılması) nedeniyle acil kontrasepsiyon gerekmişse, başarısızlığın nedenleri tartışılmalı ve alınabilecek önlemler konusunda uzmanlara başvurulmalıdır. Kadına acil kontrasepsiyon kullanımından sonra ki adetinin her zamankinden farklı olması durumunda; Özellikle: 1- Çok az kanaması varsa (gebelik olabilir),
2- Dört hafta içinde adet olmamışsa (gebelik olabilir),
3- Alışılmışın dışında ağrılı olursa (ektopik gebelik olabilir, ancak acil kontrasepsiyon ektopik gebeliğe yol açmaz) bir sağlık merkezine başvurulmasını öneririz.
pasaklikedi - avatarı
pasaklikedi
Ziyaretçi
22 Mart 2006       Mesaj #58
pasaklikedi - avatarı
Ziyaretçi
Güzelliğin 7 düşmanı, 12 dostu :


7 düşman

1. Sağlıksız yiyecek, içecek ve kozmetikler

2. Doğal ihtiyaçların baskılanması (idrar tutma, ağlama, cinsellik, dışkılama gibi fizyolojik ihtiyaçlar)

3. Aşırı egzersiz ve yorucu faaliyetler

4. Aşırı boşaltıcı ve pasifleştirici tedaviler

5. Uzun süreli açlık

6. Mentol travma, mutsuzluk

7. Aşırı cinsel faaliyet

12 dost

1. Sağlıklı, gıda, uyku ve kendini kontrol

2. Ana kurallara uygun fiziksel egzersiz

3. Diş fırçalama, dili kazıyarak temizlemek

4. Zamanında saç tıraşı, kılların temizliği, tırnak temizliği

5. Gerektiğinde yağ masajı ve lapa tatbiki

6. ihtiyaca göre meyve ve bitkisel maskeleri tatbikat

7. Günlük banyo

8. Aynada kendini seyretmek

9. TM tekniği veya gevşeme yöntemleri

10. Sağlıklı olumlu düşünme konuşma faaliyet, huy güzelliği

11.Gandharva Veda müziğini dinlemek

12. Sağlıklı, güzel kişilerle beraber olmak



arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
23 Mart 2006       Mesaj #59
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Yüz felcinden korunmak için özellikle kış dönemlerinde yüzün soğuktan korunması gerektiğini hatırlatan Adnan Menderes Üniversitesi Fizik Tedavi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Faruk Şendur, bu amaçla dışarı çıkarken atkı veya şapka takılması, rüzgara maruz kalmamak için otomobil kullananların camlarını açmamasını önerdi.
Prof. Dr. Ömer Faruk Şendur, en sık görülen yüz felci nedeninin “Bell paralizisi” olduğunu, bu durumun da yüz sinirinin iç kulak çevresindeki bir bölümünde iltihap ve ödem oluşmasıyla geliştiğini kaydetti.
Şendur, şöyle konuştu: “Soğuk ve rüzgar yüz felcini tetikler. Ayrıca yüzdeki virüsleri tetiklediği, bu virüslerin de yüzün sinir uçlarında ödeme neden olduğu tahmin edilmektedir. Yüz felcinden korunmak için özellikle kış dönemlerinde yüzün soğuktan korunması gerekiyor. Bu amaçla dışarı çıkarken atkı veya şapka takılması, rüzgara maruz kalmamak için otomobil kullananların da camlarını açmaması önerilir. Erkeklerin ise tıraş olduktan sonra en az 10 dakika bulundukları ortamdan çıkmaması gerekir. Yüz felci geçiren hastaların hemen hastaneye başvurması erken tedavi için çok önemlidir.”
Belirtileri
Yüz sinirinin çalışmamasının en belirgin bulgusunun bir taraf yüz hareketlerinin azalması veya kaybolması olduğunu belirten Şendur, kaş kaldırma, göz kapama, diş gösterme, gülme, yanak şişirme gibi hareketlerin yüz sinirinin belirtileri olduğunu hatırlattı. Prof. Dr. Şendur, şu bilgiyi verdi: “Bunun dışında gözyaşı azalması, tükürük salgısının azalması, tat duyusunun bozulması, gürültüye duyarlılık artışı gibi bulgular da bulunabilir. Yüz felci ilaçla tedavi edilebilir. Kortizonlu ve B vitaminli ilaçlar verilir. Buna ilave olarak, göz kurumalarını önlemek için yapay gözyaşı veya antibiyotikli kremler verilir.”
“SAKIZ ÇİĞNEYİN” Prof. Dr. Şendur, yüz felci hastalarına, yüz kaslarına masaj yapmalarını, sıcak uygulamalarını ve bu kasların hareket etmesini sağlamak için sakız çiğnemelerini önerdi. Prof. Dr. Şendur, şöyle dedi:
“Özellikle uzun süren yüz felçlerinde yüz kasları hareketsizlikten güçsüzleşirler ve daha sonra yüz siniri çalışsa bile yüzde asimetri ve güç kaybı olabilir. Bu nedenle yüz kaslarına fizik tedavi yöntemlerinin uygulanması önemlidir. Hastanın kendi kendine uygulayabileceği masaj ve sakız çiğneme dışında fizik tedavi uygulanması da önerilmektedir.”
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
23 Mart 2006       Mesaj #60
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Hamilelik ve seyahat


içinizdeki gezgini baskılamayın.

Hamile kalmadan önce belki de gezmeyi, seyahat etmeyi, değişik yerler, insanlar tanımayı ve tatil yapmayı çok seviyordunuz. Kim sevmez ki?.. Peki hamilesiniz diye bütün bu zevklerinizden vaz mı geçmeniz gerekli?

Hayır. Hamilelik bir hastalık durumu olmadığı için herşeyinizi kısıtlamanız gerekmiyor. Bazı küçük önlemler ve ipuçları ile tüm hamileliğiniz boyunca seyahatlerinize devam edebilirsiniz.
Hatta son zamanlarda Avrupa'da giderek popülarite kazanan bir akım başladı bile: çiftler bebeksiz geçecek olan son birkaç aylarında başbaşa tatiller yapmaktan büyük zevk alıyorlar. Balayından esinlenerek bu romantik döneme bebekayı (babymoon) adı veriliyor.

Hamilelikte araba yolculuğu

Otomobil günümüz insan hayatının vazgeçilmez ögelerinden biri. Bir düşünün arabaya, miniüse ya da benzeri bir kara nakil aracına binmediğiniz kaç gün var. Sadece evden hiç dışarı çıkmadığınız ya da sadece yakın çevrenizde yürüyüş yapmak için çıktığınız günlerde arabadan uzak kalıyorsunuz. insanların önemli bir kısmı hergün ya kendi arabalarına, ya taksiye ya da arkadaşlarının arabalarına biniyorlar. Hamilelik normal yaşantıda ciddi değişiklikler gerektirmediğine göre hamile kadınların otomobile binmeleri de kaçınılmazdır.

Hamilelikte otomobil seyahatini kısıtlamak için hiçbir gereklilik yoktur yalnız burada dikkat edilmesi gereken nokta kendi rahatınızı sağlamanızdır. özellikle uzun yolculuklarda tuvalet ve uzun süre oturmanın zararlarından korunmak için sık aralıklarla mola vermek gereklidir. Benzer şekilde belirli bir haftaya kadar hamileyken araba kullanmanızda da sakınca yoktur. özellikle son aya gelindiğinde araba kullanmak bebeği tehlikeye atabilir. Karnınız büyüdüğü ve direksiyona çok yakın olduğu için olası bir kaza durumunda direksiyonun karnınıza çarpma olasılığının yüksek olması bu durumun nedenidir. Bu nedenle son haftalara gelindiğinde arabayı başka birisinin kullanması daha iyi olacaktır.

Emniyet kemeri
Araba, otobüs, uçak.. hangi taşıt aracı olursa olsun yolculuklarınız sırasında mutlaka emniyet kemeri kullanmalısınız. Emniyet kemerini bağlarken karnınızın üstünden değil altından geçmesine ve kalçalarınız hizasında olmasına dikkat etmelisiniz. Bu son derece önemlidir. Kalça kemiği vücudumuzdaki en güçlü kemiklerden birisidir.Eğer emniyet kemerini tam karnınızın üzerinden geçecek şekilde bağlarsanız olası bir kaza durumunda ortaya çıkan ani ve şiddetli basınç bebeğin plasentasının erken ayrılmasına neden olabilir. Eğer emniyet kemeri üç noktalı ise yani bir de omuz üzerinden dolaşan kısmı varsa bu çok daha güvenlidir. Kemerin omuz kısmı bağlandığında tam göğüs arasında olmalıdır. Eğer kemerin yukarı aşağı ayarı varsa bu şekilde ayarlamalı, ayar yoksa oturuş pozisyonunuzu değiştirerek kemerin göğüs aranızda olmasını sağlamalısınız. Kemerin boyun hizanızda olması tehlike yaratabilir.

Unutmayın. Sizin kemikleriniz, kaslarınız, organlarınız ve bebeğin içinde yüzdüğü amniyon sıvısı bebeği pek çok dış etkene karşı korur. Bu nedenle kendinizi korumanız aynı zamanda bebeğinizi korumanız anl***** gelir. Emniyet kemerinizi mutlaka takmalısınız.

Havayastıkları (airbag) hamileler için zararlı mıdır?
Havayastıkları, emniyet kemerinizi uygun şekilde bağladığınız ve havayastığından yaklaşık 25 santimetre uzakta olduğunuz sürece hamilelikte başka hiçbir zaman olmadıkları kadar güvenlidirler.

Sürücü ya da yolcu koltuğunda da olsanız koltuğunuzu ileri, geri ya da yukarı aşağı ayarlayarak güvenli ve rahat bir oturuş pozisyonu edinin. Eğer arabayı kendiniz kullanacaksanız ve aracınızın direksiyonu ayarlanabiliyorsa mutlaka karnınızdan olabilecek olan en uzak mesafeye ayarlayın.

Kaza olursa ne yapmalısınız?
Trafik kazaları ne yazki ki ülkemizin tüm dünyada liderliği bırakmadığı alanlardan birisi. Hergün ülkemizde büyüklü küçüklü birçok kaza meydana geliyor. Eğer hamileyken otomobilinizle yolculuk ederken kaza geçirirseniz mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmalısınız. Kazanın hafif olması durumunda bile bunu ihmal etmemelisiniz. Eğer kasılmalarınız, ağrınız ya da kanamanız varsa mutlaka zaman kaybetmeden doktorunuzla görüşmelisiniz. Annenin vücudu genelde bebeği travmalara karşı korur ancak bununla birlikte bazen travma sonrası bebeğin plasentası kısmen ya da tamamen ayrılabilir ve hiçbir belirti görülmeyebilir. Böyle bir durumda hem siz hem de bebeğiniz ciddi tehdit altında demektir. özellikle hamileliğiniz 20 haftadan büyükse kazanın şiddeti ne olursa olsun zaman kaybetmemelisiniz.

Uzun seyahatlerde nelere dikkat etmelisiniz?
Harhangi bir yerde uzun süre oturmak bacaklarınızdaki kan dolaşımını etkiler ve ayak ile bileklerde şişmelere neden olabilir. Bu nedenle her türlü yolculukta her 1.5-2 saatte bir mola vererek hafif yürüyüş yapmalı ve kan dolaşımınızı canlandırmalısınız. Bu kısa yürüyüşler sırasında bacaklarınıza germe egzersizleri de yaptırabilirsiniz. Yolculuk sırasında otururken de bazı germe hareketleri yaparak uzun süreli oturmanın olumsuz etkilerini azaltabilirsiniz.

Bunun için oturur pozisyondayken bacaklarınızı iyice ileriye doğru uzatın, topuklarınız merkez olacak şekilde ayağınızı yavaşça kendinize doğru kuvvetice çekerek baldır kaslarınızı gerin. Daha sonra ayak bileklerinizi sağa sola çevirin ve parmalarınızı açıp kapatın.

Hamilelikte Uçak Yolculuğu

Otomobil kadar olmasa da günümüzün modern insanı zaman zaman uçak seyahati yapmak durumunda kalır. Hamile iken uçak yolculuğu yapmaksa çoğu kez kadınlarda endişe yaratır. Uçak firmalarının hamile olduğunu beyan eden kadınlardan uçabilir raporu istemesi ise bu korkuları şiddetlendirir. Oysa hamilelikte uçak yolculuğu kanama, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ya da erken doğum öyküsü gibi yüksek risk faktörlerinin olmadığı durumlarda son derece güvenlidir.

Hamilelikte seyahat etmek için en keyifli dönem 14 ile 27'nci haftalar arası yani ikinci trimesterdır. Bu dönemde sabah bulantıları geride kalmış, uyku hali kaybolmuş, düşük olasılığı azalmış ve hamileliğe alışıldığı için artık olay keyif verici bir hal almıştır. Gezmek, dolaşmak, ve hamileliğin keyfine varmak için tüm şartlar uygundur



üçüncü trimesterda uçmak güvenli midir?
Herhangi bir tıbbi komplikasyon yoksa, karnınızda ikiz ya da üçüz bebek taşımıyorsanız ya da daha önceden erken doğum yapmadıysanız hamileliğinizin 36.haftasına kadar kabin basıncı ayarlı uçaklar ile yolculuk yapabilirsiniz. 36. haftadan sonra pek çok havayolu şirketi hamile kadınları uçaklarına kabul etmemektedir. Bunun nedeni anne ya da bebek açısından ortaya çıkabilecek olan riskler değil olası bir doğum durumunda havayolu şirketinin havadayken yaşanacak olan bir doğum nedeniyle risk almak istememeleridir.

Bilet acentaları rezervasyon sırasında size hamile olup olmadığınızı ya da beklenen doğum tarihinizin ne zaman olduğunu sormazlar ancak uçağa binmek üzere kapıya yöneldiğinizde tatsız bir süprizle karşılaşabilirsiniz. Eğer beklenen doğum tarihinize 1 hafta ya da daha az kalmış ise havayolu şirketi sizi uçağa almama hakkın sahiptir. Uçağa biniş sırasında sorun yaşamamak ve hatta uçuşu kaçırmamak için doktorunuzdan uçak yolculuğu yapmanızda bir sakınca olmadığında dair rapor alıp bunu tüm uçuşlarınız sırasında yanınızda taşımanız uygun bir davranış olacaktır. Bu raporda muayene olduğunuzun ve 72 saat içinde doğumun başlayabileceğine ilişkin bir bulguya rastlanmadığının belirtilmesi özellikle hamileliğinizin son dönemlerindeyseniz yararlı olabilir.

Her havayolu şirketinin kendine ait politikaları ve yaklaşımları vardır. Rezervasyon yaptırırken durumunuzu belirtmeniz ve seyahatinize engel herhangi bir yaklaşım olup olmadığını araştırın.Bu konu ile ilgili olarak Türk Hava Yolları'nın resmi internet sitesinde açıkladığı hamile yolcu taşıma politikası şu şekildedir:


7 ayını ( 28 hafta ) bitirmiş hamile yolcularımız kendi doktorundan aldığı "Uçakla Seyahatinde Sakınca Yoktur" ibaresi yer alan bir rapor ile seyahat edebilirler.
Bu raporun tarihi 7 günden eski olamaz.
7 aya (28 hafta) kadarki hamile yolcuların seyahatinde yolcu beyanı esastır.


Hamileliğiniz sırasında uçak yolculuğuna çıkarken dönüş zamanında kaç haftalık olacağınızı ve yeni bir rapor gerekip gerekmediğini kontrol etmeyi unutmayın.

Dikkate almanız gereken tek nokta havayolu şirketlerinin politikaları olmamalıdır. Uçak yolculukları genelde rahatsız koltuklarda yapılan sıkıcı seyahatlerdir. Hamilelik döneminde yolculuk esnasında çok daha çabuk sıkılabilirsiniz. Hamileliğinizin son dönemlerinde çokmecbur kalmadıkça uçak yolculuğundan kaçınmanızı öneririm.özellikle yurtdışı uçuşlarda gittiğiniz yerdeki sağlık koşullarını ve sunulan hizmeti de araştırmalı ve aklınızın bir köşesinde tutmalısınız. Gittiğiniz yerde aniden sancılarınız başlar ise yeterli bir sağlık hizmeti alabileceğinizden emin olmalı eğer olanağınız varsa bu tür hastane ve merkezlerin adres ve telefonlarını yanınızda bulundurmalısınız.

Hava alanına girerken geçtiğim kapı ve dedektörler bebeğime zarar verir mi sorusu çok sıkkarşılaştığımız sorulardan birisidir. Bu sorunun cevabıHAYIR'dır. Hava alanlarının girişindeki dedektörler metal dedektörüdür ve X ışını ile çalışmazlar. Bu nedenle bu kapılardan güvenle geçebilirsiniz.

Uçaktaki kabin basıncı bebeğinize zarar vermez. Bir çok ticari havayolu şirketi uçaklarındaki kabin basıncını belirli bir seviyede tutmak zorundadır. Bu yasal bir zorunluluktur. Yapılan incelemelerde kabin basıncının bebeğe zarar verebileceği yönünde bir kanıt bulunamamıştır. Gerçekte asıl sorun kabin basıncı olmayan küçük uçaklar ile yapılan yolculuklarda yaşanmaktadır. Kabin basıncı sağlanmadığında örneğin 10.000 feet yükseklikte uçarken sanki yüksek bir dağın zirvesinde gibi olursunuz. Bu yükseklikte oksijen basıncı çok azalmıştır ve vücudunuz sizin ve bebeğiniz için yeterli oksijeni sağlayabilmek için daha fazla çalışmak zorundadır.

Uçak yolculuğu sırasında nelere dikkat etmelisiniz?
Harhangi bir yerde uzun süre oturmak bacaklarınızdaki kan dolaşımını etkiler ve ayak ile bileklerde şişmelere neden olabilir. Bu nedenle her 1.5-2 saatte bir ayağa kalkıp koridorda yürüyüş yapmalı ve kan dolaşımınızı canlandırmalısınız. Bu kısa yürüyüşler sırasında bacaklarınıza germe egzersizleri de yaptırabilirsiniz. Yolculuk sırasında otururken de bazı germe hareketleri yaparak uzun süreli oturmanın olumsuz etkilerini azaltabilirsiniz.

Bunun için oturur pozisyondayken bacaklarınızı iyice ileriye doğru uzatın, topuklarınız merkez olacak şekilde ayağınızı yavaşça kendinize doğru kuvvetice çekerek baldır kaslarınızı gerin. Daha sonra ayak bileklerinizi sağa sola çevirin ve parmalarınızı açıp kapatın.

Hamilelik sırasında yapılan uçak yolculuklarında uzun süre rahatsız bir pozisyonda hareketsiz oturmak tromboz (damar içindekan pıhtısı) ve varis riskini arttırır. Uçuş süresince özel varis çorabıgiymek bacaklarınızdaki kan dolaşımını destekler ve şişmiş damarları rahatlatır.

Eğer yanınızdaki koltuk boşsa ya da uçak içinde yan yana iki boş koltuk bulabilirseniz uzun oturmak suretiyle ayaklarınızı kaldırabilirsiniz. Uçaktaki kabin basıncı ayaklarınızda şişmeye neden olabilir. Ayakkabılarınızı çıkararak kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz. Yürüyüş sırasında rahat ve sağlıklı olmasa da uçuş süresince terlik giymeniz rahatlamanıza yardımcı olacaktır



Benzer Konular

11 Aralık 2014 / ThinkerBeLL Sağlıklı Yaşam
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular