Arama

Kadın Sağlığı - Sayfa 19

Güncelleme: 25 Temmuz 2014 Gösterim: 319.951 Cevap: 357
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Mayıs 2006       Mesaj #181
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çogu kadin dolgun, bastan çikarici ve mükemmel dudaklara sahip olmak ister. Ama herkes mükemmel dudaklara sahip olacak diye bir kural yoktur. Dudaklarinizin hos görünmesini istiyorsaniz bir takim hilelere basvurarak da bunu saglayabilirsiniz. Iste size birkaç öneri:

Sponsorlu Bağlantılar
Agziniz büyükse

Büyük agizlari daha küçük göstermek için dudak çerçevesini dudagin hemen içinden çizmek gerekiyor. Açik bir renkle çizilecek çerçevenin içinin, çerçeveden daha koyu renkte, ancak yine de açik bir tonda boyanmasi gerekiyor.

Dudaklariniz kalinsa
Kalin dudaklarin parlak ve sert renklerden kaçinmasi gerekir. Dudaklarin içinden çizilen dudak çerçevesiyle dudak boyasinin hemen hemen ayni renkte olmasina özen gösterilmeli.

Dudaklariniz inceyse
Ince dudaklarin daha dolgun görünmesi için dudak çerçevesinin dudak çizgisinin disindan çekilmesi gerekir. Iki yana kadar iyice uzanmasi gereken çerçeve açik bir tonda çizilmeli, dudagin iç kisminin ise daha koyu bir tonda boyanmasi gerekir.

Dudaklariniz düzgün degilse
Alt ve üst dudaklarin kalinliklari birbirine uymuyorsa, degisik iki ton kullanin. Kalin dudak için koyu, ince dudak için açik renkte bir ruj sürülmesi, dudagin asimetrisini gizler.

Dukak uçlariniz asagi dogru sarkiksa
Dudaklarinizin sarkik görünümünü gizlemek için izlenecek en iyi yollardan biri, dudak kalemiyle düzeltilip çizilen bir dudak seklinin ardindan , bu seklin disinda kalan dudagin bölümlerinin ten rengine uygun renkte bir fondötenle kapatilmasidir.

Alt dudaginiz disariya dogru taskinsa
Alt dudaginiz disari dogru taskin ise, alt dudaginizi boyarken biraz küçültmeniz gerekecek. Bunun için ortasindan baslayarak dudak çizgisinin biraz içinden dudaklarin birlestigi yere kadar boyayin. Normal olarak boyadiginizi üst dudagin daha dikkat çekici olmasini saglayin.

Üst dudaginiz disa dogru taskinsa
Üst dudagin ortasini belirten V seklini, dudak çizgisinin biraz içinden çizerek dogal kivrim vererek dudaklarin birlestigi yere kadar boyayin. Alt dudagi ise biraz tasirarak boyayin


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
6 Mayıs 2006       Mesaj #182
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kendinizi değil kilonuzu yakın

Sponsorlu Bağlantılar
Fazla kiloları yaratan yağları yakmaya çalışırken aman dikkat! Bilinçsiz yanlış yöntemlerle vücudunuza zarar verebilirsiniz

GÜNÜMÜZDE hareketsiz ve yoğun yaşantı içerisinde, insanların vücutlarında birçok rahatsızlıklar meydana gelmektedir. Bu rahatsızlıkların başında gelen şişmanlık, hem fizyolojik hem de sosyolojik açıdan insanları etkilemektedir. Şişmanlığın insan vücudunda oluşturduğu bu olumsuz etkilerden kurtulmak için birçok yöntem uygulanmaktadır. Bu yöntemlerin içinde, vücuttaki şişmanlığın giderilmesi açısından yanlış ve zararlı uygulamalar insanları başarıya ulaştıramayacağı için etkisiz olacaktır. Şişmanlığın giderilmesi için uygulanacak yöntemler kilo vermeye yönelik olmamalı, vücutta yağ kitlesini azaltıp kas kitlesini artıracak yöntemler olmalıdır.
# Yağ yakmak amacıyla uygulanan yanlış yöntemler şunlardır: Sauna: Vücuttaki su kaybını sağlayan yöntemlerdendir. Vücut suyunu azalttıkça, yağ yakmak daha zor olacaktır.
# Diüretik ilaç ve çaylar: Diüretik maddeler veya çaylar, vücutta yağ yakmamızı sağlamaz; sadece vücut suyunun idrar yoluyla vücudun dışına atılmasını sağlar.
# Aç kalmak: Gerekli gıda maddelerini almadan uygulayacağınız yöntemler, vücudunuzdaki kas kütlesinin azalmasına sebep olurken, yağ kitlesinde bir değişim görülmeyecektir. Kaslar vücudunuzda yağ yakan fabrikalar olduğuna göre, yağ yakmak için kas kitlemizi kaybetmemiz gerekmektedir.
# Masaj: Dolaşım sistemini ve kaslardaki gerilmeleri rahatlatmak için uygulanan manipulasyonlar, vücudumuzdaki yağı yakmayacağı gibi, vücut yağını bir yerden bir yere de taşımaz.
# Karbonhidratsız beslenme: Karbonhidrat insanların mutluluk kaynağı olmasının yanında, vücut için önemli bir besin maddesidir. Karbonhidratlar vücudumuzda su tuttuğu için, şişman insanlar yememektedir. Önemli olan kilo kaybı değil yağ kaybı olduğuna göre, karbonhidratsız vücudun yağ yakmayacağı bilinmelidir.
# Yüksek tempolu egzersizler: Yüksek tempolu egzersizlerle vücudumuzda daha fazla karbonhidrat, daha az yağ yakılacağı unutulmamalıdır.
# Ağırlık çalışmaları: Ağırlık çalışmaları yağ yakmamızı sağlamaz, ama kas kitlesini reaksiyona geçireceği için yağ yakmada destekleyici bir faktör oluşturacaktır.
# Kısa süreli diyetler:
Kısa süreli diyetlerle vücudumuzda yağ yakamadığımız gibi, diyeti bıraktığımızda vücudumuzdaki yağ artışı hızlanacaktır.Kısacası tüm bu yöntemlerle vücudumuzda biriken istenmeyen yağlardan kurtulmamız mümkün değildir. Vücudumuzun sağlıklı olarak yağ yakabilmesi için egzersizin ve doğru beslenme alışkanlıklarının kazanılması ve hayat boyu devamı gereklidir.

kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
6 Mayıs 2006       Mesaj #183
kambis - avatarı
Ziyaretçi
· En iyi nemlendirici krem
Yüzünüzü iyice yıkayın. Yüzünüz henüz ıslakken bir parça vazelin alıp yüzünüze yedirerek sürün. Yağlı görünüm yok oluncaya dek arada bir yüzünüzü ıslatın. Yalnız önemli olan vazelini sürerken yüzünüzü sıkça ıslatmanız gerekiyor. Bunu bir süre uygulayın cildinizin nedenli pürüzsüz ve yumuşak olduğunu göreceksiniz.
(Birçok pahalı güzellik malzemelerinin esas maddesi vazelindir ama firmalar bu sırrı açıklamazlar.)
· Parlak ve canlı görünümlü saçlarınız için son durulamada:
* Sarışınlar saçlarını içinde bir çay kaşığı limon suyu katılmış su kullanmalıdırlar.
* Esmerler ve kızıl saçlılar ise, saçlarını içinde birkaç kaşık elma sirkesi katılmış su kullanmalıdırlar.
* Kumrallar için ise saçlarını en son şekersiz süzme kahve katılmış su kullanmaları önerilir.

** Harika bir göz kremi:
Yatmadan önce göz altlarınıza hint yağı sürünüz! Yalnız kokusuz olanının tercih etmelisiniz.( Plastik cerrahların ameliyatlardan sonra hastalarında hint yağı kullandıklarını biliyor muydunuz?)
Son düzenleyen GusinapsE; 8 Mayıs 2006 16:19
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
7 Mayıs 2006       Mesaj #184
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bacaklar`ın dış görünümü, fiziksel yapısı, doğanın kadına verdiği bir hediyedir. Her kadın sütun gibi bacaklar`a sahip olmak ister.Düzgün bir bacak bakımla daha da güzelleştirilir, güzelliğini korur.
Bacaklar`ın cilt güzelliği, cilt bakımından ve genel bakımdan ayrı düşünülmemelidir. Genellikle eller için kullanılan bakım ürünleri, bacaklar için de kullanılır. Tonikler ve losyonlardan da yararlanabilirsiniz. Sağlıklı bir cilt görünümü ancak iyi bir kan dolaşımına sahip olmayı gerektirir. Dolaşımı artırmanın ve sağlıklı olmasını sağlamanın en iyi yolu, masaj ve spor yapmaktır. Kasları çalıştıracak ancak aşırı gelişimine neden olmayacak sporlar, güzel bir bacak görünümü sağlar. Yürüyüş, step, aerobik, yüzme önerilebilir. Egzersiz sonrası kaslarda biriken atık zararlı maddelerin atılımı için iyi bir dinlenme gereklidir.

Nelere dikkat etmeli?

Bacak bakımı konusunda dikkat etmeniz gereken noktaları sıralarsak:

Yorgun bacaklar`ınızı mutlaka dinlendirin. Ayağınızı, bacaklar`dan başlayıp topuğa dek kremleyin. Uygun bir yere uzanın ve bacaklar`ınız kalbiniz seviyesinde olsun. Ayağınızın altına çok yüksek olmayan bir yastık koyabilirsiniz. Bacaklar`ınızı sıra ile havaya kaldırın, el parmaklarınızla kasları, uzun eksenleri boyunca iyice sıkarak masaj yapın. Başlangıçta yumuşak olan masaj, adeleler alıştıkça sertleşmelidir.

Bol bol yürüyüş ve spor yapın. Egzersiz, kan akımını hızlandırır ve bacak kaslarınızı besler, gerginlik, sıkılık sağlar. Yürüyüşte kullanacağınız ayakkabıların rahat olmasına dikkat edin. Egzersiz sırasında terleyen ayaklarınızı derhal yıkayın ve iyice kurulayın. Nem, mantar enfeksiyonlarını davet eder. İstenmeyen kokular ortaya çıkabilir.

Bacak cildinin bakımında, yüzünüze kullandığınız nemlendirici ve tonikleri kullanınız. Eğer bacağınızın cildi pürtüklü ise bitkisel sütler ile daha güzel bir görünüme sahip olabilirsiniz. Bacak cildiniz UV ışınların özellikle yaz aylarında açıktır. Yüzünüze gösterdiğiniz özeni mutlaka bacaklar`ınızada göstermelisiniz. Kullanacağınız ürünlerin UV filtresi içermesi mutlaka gerekir.

Bacağınızdaki tüyler yumuşaksa; bol oksijen sürerek onları sarartıp, görünmez hale getirebilirsiniz. Sert iseler; tüyleri mutlaka yok etmeniz gerekir. Bu takdirde değişik epilasyon yöntemleri uygulayabilirsiniz.

Bacağınız kalın ve fazla kaslı ise, parafin banyoları, uygun spor ve zayıflatıcı bir beslenme sistemiyle onları biraz inceltebilirsiniz.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Mayıs 2006       Mesaj #185
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Vücut İnceleme Takıntısı

Popüler kültürün egemenliği, beraberinde yeni hastalıkların ortaya çıkmasına neden oluyor. Bunlardan en tehlikesi de gençler arasında hızla yayılan ‘vücut inceleme takıntısı’. Bu tip takıntıların tek çözümü tedavi görmek.

İlk kez 20 yıl önce tespit edilen bu rahatsızlık yüzünden sadece İngiltere’de 600 bin genç intiharın eşiğinde yaşıyor. Bu rahatsızlığa yakmalanan kişiler kendilerini ayna karşısında objektif olarak değenlendiremiyor.

TEDAVİ OLMAK TEK ÇÖZÜM

Vücutlarındaki herhangi bir bölgeyi çirkin olarak değerlendiriyorlar ve kendilerini kendilerini çirkin ilan ediyorlar. Bu kişilerden biri de İngiltere 2004 güzeli Racheal Baughan. Baughan, “Eskiden aynaya bakmaya bile tahammül edemiyordum. Çirkin olduğumu düşündüğüm için günler boyu odama kapanıyordum. Tek düşüncem estetik ameliyat olmaktı. Bu sayede sorunlarımdan kurtulacak, güzel bir vücuda ve surata sahip olacaktım. Çirkin olduğum düşüncesi her saniye aklımı kemiriyordu. Hatta, defalarca kollarımı jiletleyip intihara kalkıştım. Şimdi, psikolojik tedavi görüyorum. Yeni yeni bedenimle barışmaya başladım” dedi.

DİZİLER KÖTÜ ETKİLİYOR

ABD’de davranış bilimleri konusunda uzman olan Doktor Fügen Neziroğlu ise “Estetik ameliyatlar takıntısı olan kişilere yardımcı olamıyor. Bilakis ameliyattan sonra vücutlarında yeni bir kusurlu bölge buluyorlar ve yine bıçak altına yatıyorlar. Önemli olan hastaların bakış açısını değiştirmek. Estetik ameliyatların çözüm olmadığını anlamaları gerekiyor. Sonra sorun çözülmeye başlıyor. Ayrıca, diziler ve reality şovlar durumu daha kötü hale getiriyor. Özellikle, Amerikan müzik televizyonu MTV’de yayınlanan ‘I Want a Famous Face’ (Bir Ünlünün Yüzünü İstiyorum) isimli reality şov ve estetik cerrahların hayatını anlatan ‘Nip/Tuck’ adlı dizi bu örneklerin başında geliyor” diye konuştu.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
7 Mayıs 2006       Mesaj #186
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
KOZMETİKDE KULLANILAN DİĞER BİTKİLER

• Hatmi Tentürü : 2 çorba kaşığı hatmi yaprağı veya ince kıyılmış kökü 300 g. soğuk suda 1 saat bekletilip, süzülür. Elde edilen tentür mantarlarla ve kuru cilde karşı kompres şeklinde kullanılır.

• Karahindiba Haşlaması : Bitkiden 2 çorba kaşığı 300 g. suda 10 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra süzülür. Elde edilen mayi ile sabah akşam yüz yıkanır. Yüzdeki küçük siyah lekeleri ve çilleri giderir.

• Nane haşlaması : 100 g. nane yarım kova kaynar suda yarım saat bırakıldıktan sonra yorgunluktan dolayı şişmiş ayaklara banyo şeklinde uygulanır.

• Gül Yaprakları İle Tütsülenmek (İnhalasyon) : Hafif ateş üzerinde, su kaynatılan bir kab üzerine kevgir veya elek kapatılır. Eleğin kaidesine gül yaprakları serilir. Yüz gül yapraklarına 1520 cm. kadar yaklaştırılır, baş bir havlu ile örtülür. Güldeki eterik yağ cildi sağlamlaştırır ve yüze canlılık ve tazelik verir.

• Yüzde Beliren Mantarlar : Tuzlu su ve kızıl ağaç veya huş ağacı yapraklarının haşlaması ile giderilir. Sati mantarlarda ise : Atkuyruğu veya büyük kuzukulağı haşlamasıyla kompres yapılır.

• Dudaklarda Meydana Gelen Uçuklarda : Meşe kabuğu veya menekşe haşlanarak kompres yapılır.

• Yüzde Çıkan Siyah Lekecikler : 2 çorba kaşığı mısır unu veya yulaf unu 1 yumurta akı ile köpükleninceye kadar çırpılır. Yüzdeki siyah lekelere sürülür. Kuruduktan sonra kuru, pamuklu bir bezle silinir. Sonra soğuk su ile yıkanır.Yüze zeytin yağı ile hafif masaj yapılması tavsiye olunur. Yüz masajdan evvel, sabun kullanmadan sıcak su ile yıkanır ve soğuk su ile durulanır. Sonra da zeytin yağı ile yüze hafif masaj yapılır ve 20 dakika bekletildikten sonra tekrar sabun kullanılmadan sıcak su ile yıkanır, soğuk su ile de durulanır. Zeytinyağı dirsek ve tırnaklar içinde yararlıdır. Zeytin yağına taze fesleğen (100 g. fesleğen 1/2 It. zeytin yağı) karıştırılır. Bir hafta bekletilerek yapılırsa çok yararlıdır.

• Yüzde beliren lekeler (siyah ve sarı lekeler). Taze (hıyar) salatalık püresi yüze devamlı sürülerek giderilir. Cilt yumuşak ve pürüzsüz olur.
.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Mayıs 2006       Mesaj #187
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hamilelik ve seyahat


içinizdeki gezgini baskılamayın.

Hamile kalmadan önce belki de gezmeyi, seyahat etmeyi, değişik yerler, insanlar tanımayı ve tatil yapmayı çok seviyordunuz. Kim sevmez ki?.. Peki hamilesiniz diye bütün bu zevklerinizden vaz mı geçmeniz gerekli?

Hayır. Hamilelik bir hastalık durumu olmadığı için herşeyinizi kısıtlamanız gerekmiyor. Bazı küçük önlemler ve ipuçları ile tüm hamileliğiniz boyunca seyahatlerinize devam edebilirsiniz.
Hatta son zamanlarda Avrupa'da giderek popülarite kazanan bir akım başladı bile: çiftler bebeksiz geçecek olan son birkaç aylarında başbaşa tatiller yapmaktan büyük zevk alıyorlar. Balayından esinlenerek bu romantik döneme bebekayı (babymoon) adı veriliyor.

Hamilelikte araba yolculuğu

Otomobil günümüz insan hayatının vazgeçilmez ögelerinden biri. Bir düşünün arabaya, miniüse ya da benzeri bir kara nakil aracına binmediğiniz kaç gün var. Sadece evden hiç dışarı çıkmadığınız ya da sadece yakın çevrenizde yürüyüş yapmak için çıktığınız günlerde arabadan uzak kalıyorsunuz. insanların önemli bir kısmı hergün ya kendi arabalarına, ya taksiye ya da arkadaşlarının arabalarına biniyorlar. Hamilelik normal yaşantıda ciddi değişiklikler gerektirmediğine göre hamile kadınların otomobile binmeleri de kaçınılmazdır.

Hamilelikte otomobil seyahatini kısıtlamak için hiçbir gereklilik yoktur yalnız burada dikkat edilmesi gereken nokta kendi rahatınızı sağlamanızdır. özellikle uzun yolculuklarda tuvalet ve uzun süre oturmanın zararlarından korunmak için sık aralıklarla mola vermek gereklidir. Benzer şekilde belirli bir haftaya kadar hamileyken araba kullanmanızda da sakınca yoktur. özellikle son aya gelindiğinde araba kullanmak bebeği tehlikeye atabilir. Karnınız büyüdüğü ve direksiyona çok yakın olduğu için olası bir kaza durumunda direksiyonun karnınıza çarpma olasılığının yüksek olması bu durumun nedenidir. Bu nedenle son haftalara gelindiğinde arabayı başka birisinin kullanması daha iyi olacaktır.

Emniyet kemeri
Araba, otobüs, uçak.. hangi taşıt aracı olursa olsun yolculuklarınız sırasında mutlaka emniyet kemeri kullanmalısınız. Emniyet kemerini bağlarken karnınızın üstünden değil altından geçmesine ve kalçalarınız hizasında olmasına dikkat etmelisiniz. Bu son derece önemlidir. Kalça kemiği vücudumuzdaki en güçlü kemiklerden birisidir.Eğer emniyet kemerini tam karnınızın üzerinden geçecek şekilde bağlarsanız olası bir kaza durumunda ortaya çıkan ani ve şiddetli basınç bebeğin plasentasının erken ayrılmasına neden olabilir. Eğer emniyet kemeri üç noktalı ise yani bir de omuz üzerinden dolaşan kısmı varsa bu çok daha güvenlidir. Kemerin omuz kısmı bağlandığında tam göğüs arasında olmalıdır. Eğer kemerin yukarı aşağı ayarı varsa bu şekilde ayarlamalı, ayar yoksa oturuş pozisyonunuzu değiştirerek kemerin göğüs aranızda olmasını sağlamalısınız. Kemerin boyun hizanızda olması tehlike yaratabilir.

Unutmayın. Sizin kemikleriniz, kaslarınız, organlarınız ve bebeğin içinde yüzdüğü amniyon sıvısı bebeği pek çok dış etkene karşı korur. Bu nedenle kendinizi korumanız aynı zamanda bebeğinizi korumanız anl***** gelir. Emniyet kemerinizi mutlaka takmalısınız.

Havayastıkları (airbag) hamileler için zararlı mıdır?
Havayastıkları, emniyet kemerinizi uygun şekilde bağladığınız ve havayastığından yaklaşık 25 santimetre uzakta olduğunuz sürece hamilelikte başka hiçbir zaman olmadıkları kadar güvenlidirler.

Sürücü ya da yolcu koltuğunda da olsanız koltuğunuzu ileri, geri ya da yukarı aşağı ayarlayarak güvenli ve rahat bir oturuş pozisyonu edinin. Eğer arabayı kendiniz kullanacaksanız ve aracınızın direksiyonu ayarlanabiliyorsa mutlaka karnınızdan olabilecek olan en uzak mesafeye ayarlayın.

Kaza olursa ne yapmalısınız?
Trafik kazaları ne yazki ki ülkemizin tüm dünyada liderliği bırakmadığı alanlardan birisi. Hergün ülkemizde büyüklü küçüklü birçok kaza meydana geliyor. Eğer hamileyken otomobilinizle yolculuk ederken kaza geçirirseniz mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmalısınız. Kazanın hafif olması durumunda bile bunu ihmal etmemelisiniz. Eğer kasılmalarınız, ağrınız ya da kanamanız varsa mutlaka zaman kaybetmeden doktorunuzla görüşmelisiniz. Annenin vücudu genelde bebeği travmalara karşı korur ancak bununla birlikte bazen travma sonrası bebeğin plasentası kısmen ya da tamamen ayrılabilir ve hiçbir belirti görülmeyebilir. Böyle bir durumda hem siz hem de bebeğiniz ciddi tehdit altında demektir. özellikle hamileliğiniz 20 haftadan büyükse kazanın şiddeti ne olursa olsun zaman kaybetmemelisiniz.

Uzun seyahatlerde nelere dikkat etmelisiniz?
Harhangi bir yerde uzun süre oturmak bacaklarınızdaki kan dolaşımını etkiler ve ayak ile bileklerde şişmelere neden olabilir. Bu nedenle her türlü yolculukta her 1.5-2 saatte bir mola vererek hafif yürüyüş yapmalı ve kan dolaşımınızı canlandırmalısınız. Bu kısa yürüyüşler sırasında bacaklarınıza germe egzersizleri de yaptırabilirsiniz. Yolculuk sırasında otururken de bazı germe hareketleri yaparak uzun süreli oturmanın olumsuz etkilerini azaltabilirsiniz.

Bunun için oturur pozisyondayken bacaklarınızı iyice ileriye doğru uzatın, topuklarınız merkez olacak şekilde ayağınızı yavaşça kendinize doğru kuvvetice çekerek baldır kaslarınızı gerin. Daha sonra ayak bileklerinizi sağa sola çevirin ve parmalarınızı açıp kapatın.

Hamilelikte Uçak Yolculuğu

Otomobil kadar olmasa da günümüzün modern insanı zaman zaman uçak seyahati yapmak durumunda kalır. Hamile iken uçak yolculuğu yapmaksa çoğu kez kadınlarda endişe yaratır. Uçak firmalarının hamile olduğunu beyan eden kadınlardan uçabilir raporu istemesi ise bu korkuları şiddetlendirir. Oysa hamilelikte uçak yolculuğu kanama, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ya da erken doğum öyküsü gibi yüksek risk faktörlerinin olmadığı durumlarda son derece güvenlidir.

Hamilelikte seyahat etmek için en keyifli dönem 14 ile 27'nci haftalar arası yani ikinci trimesterdır. Bu dönemde sabah bulantıları geride kalmış, uyku hali kaybolmuş, düşük olasılığı azalmış ve hamileliğe alışıldığı için artık olay keyif verici bir hal almıştır. Gezmek, dolaşmak, ve hamileliğin keyfine varmak için tüm şartlar uygundur



üçüncü trimesterda uçmak güvenli midir?
Herhangi bir tıbbi komplikasyon yoksa, karnınızda ikiz ya da üçüz bebek taşımıyorsanız ya da daha önceden erken doğum yapmadıysanız hamileliğinizin 36.haftasına kadar kabin basıncı ayarlı uçaklar ile yolculuk yapabilirsiniz. 36. haftadan sonra pek çok havayolu şirketi hamile kadınları uçaklarına kabul etmemektedir. Bunun nedeni anne ya da bebek açısından ortaya çıkabilecek olan riskler değil olası bir doğum durumunda havayolu şirketinin havadayken yaşanacak olan bir doğum nedeniyle risk almak istememeleridir.

Bilet acentaları rezervasyon sırasında size hamile olup olmadığınızı ya da beklenen doğum tarihinizin ne zaman olduğunu sormazlar ancak uçağa binmek üzere kapıya yöneldiğinizde tatsız bir süprizle karşılaşabilirsiniz. Eğer beklenen doğum tarihinize 1 hafta ya da daha az kalmış ise havayolu şirketi sizi uçağa almama hakkın sahiptir. Uçağa biniş sırasında sorun yaşamamak ve hatta uçuşu kaçırmamak için doktorunuzdan uçak yolculuğu yapmanızda bir sakınca olmadığında dair rapor alıp bunu tüm uçuşlarınız sırasında yanınızda taşımanız uygun bir davranış olacaktır. Bu raporda muayene olduğunuzun ve 72 saat içinde doğumun başlayabileceğine ilişkin bir bulguya rastlanmadığının belirtilmesi özellikle hamileliğinizin son dönemlerindeyseniz yararlı olabilir.

Her havayolu şirketinin kendine ait politikaları ve yaklaşımları vardır. Rezervasyon yaptırırken durumunuzu belirtmeniz ve seyahatinize engel herhangi bir yaklaşım olup olmadığını araştırın.Bu konu ile ilgili olarak Türk Hava Yolları'nın resmi internet sitesinde açıkladığı hamile yolcu taşıma politikası şu şekildedir:


7 ayını ( 28 hafta ) bitirmiş hamile yolcularımız kendi doktorundan aldığı "Uçakla Seyahatinde Sakınca Yoktur" ibaresi yer alan bir rapor ile seyahat edebilirler.
Bu raporun tarihi 7 günden eski olamaz.
7 aya (28 hafta) kadarki hamile yolcuların seyahatinde yolcu beyanı esastır.


Hamileliğiniz sırasında uçak yolculuğuna çıkarken dönüş zamanında kaç haftalık olacağınızı ve yeni bir rapor gerekip gerekmediğini kontrol etmeyi unutmayın.

Dikkate almanız gereken tek nokta havayolu şirketlerinin politikaları olmamalıdır. Uçak yolculukları genelde rahatsız koltuklarda yapılan sıkıcı seyahatlerdir. Hamilelik döneminde yolculuk esnasında çok daha çabuk sıkılabilirsiniz. Hamileliğinizin son dönemlerinde çokmecbur kalmadıkça uçak yolculuğundan kaçınmanızı öneririm.özellikle yurtdışı uçuşlarda gittiğiniz yerdeki sağlık koşullarını ve sunulan hizmeti de araştırmalı ve aklınızın bir köşesinde tutmalısınız. Gittiğiniz yerde aniden sancılarınız başlar ise yeterli bir sağlık hizmeti alabileceğinizden emin olmalı eğer olanağınız varsa bu tür hastane ve merkezlerin adres ve telefonlarını yanınızda bulundurmalısınız.

Hava alanına girerken geçtiğim kapı ve dedektörler bebeğime zarar verir mi sorusu çok sıkkarşılaştığımız sorulardan birisidir. Bu sorunun cevabıHAYIR'dır. Hava alanlarının girişindeki dedektörler metal dedektörüdür ve X ışını ile çalışmazlar. Bu nedenle bu kapılardan güvenle geçebilirsiniz.

Uçaktaki kabin basıncı bebeğinize zarar vermez. Bir çok ticari havayolu şirketi uçaklarındaki kabin basıncını belirli bir seviyede tutmak zorundadır. Bu yasal bir zorunluluktur. Yapılan incelemelerde kabin basıncının bebeğe zarar verebileceği yönünde bir kanıt bulunamamıştır. Gerçekte asıl sorun kabin basıncı olmayan küçük uçaklar ile yapılan yolculuklarda yaşanmaktadır. Kabin basıncı sağlanmadığında örneğin 10.000 feet yükseklikte uçarken sanki yüksek bir dağın zirvesinde gibi olursunuz. Bu yükseklikte oksijen basıncı çok azalmıştır ve vücudunuz sizin ve bebeğiniz için yeterli oksijeni sağlayabilmek için daha fazla çalışmak zorundadır.

Uçak yolculuğu sırasında nelere dikkat etmelisiniz?
Harhangi bir yerde uzun süre oturmak bacaklarınızdaki kan dolaşımını etkiler ve ayak ile bileklerde şişmelere neden olabilir. Bu nedenle her 1.5-2 saatte bir ayağa kalkıp koridorda yürüyüş yapmalı ve kan dolaşımınızı canlandırmalısınız. Bu kısa yürüyüşler sırasında bacaklarınıza germe egzersizleri de yaptırabilirsiniz. Yolculuk sırasında otururken de bazı germe hareketleri yaparak uzun süreli oturmanın olumsuz etkilerini azaltabilirsiniz.

Bunun için oturur pozisyondayken bacaklarınızı iyice ileriye doğru uzatın, topuklarınız merkez olacak şekilde ayağınızı yavaşça kendinize doğru kuvvetice çekerek baldır kaslarınızı gerin. Daha sonra ayak bileklerinizi sağa sola çevirin ve parmalarınızı açıp kapatın.

Hamilelik sırasında yapılan uçak yolculuklarında uzun süre rahatsız bir pozisyonda hareketsiz oturmak tromboz (damar içindekan pıhtısı) ve varis riskini arttırır. Uçuş süresince özel varis çorabıgiymek bacaklarınızdaki kan dolaşımını destekler ve şişmiş damarları rahatlatır.

Eğer yanınızdaki koltuk boşsa ya da uçak içinde yan yana iki boş koltuk bulabilirseniz uzun oturmak suretiyle ayaklarınızı kaldırabilirsiniz. Uçaktaki kabin basıncı ayaklarınızda şişmeye neden olabilir. Ayakkabılarınızı çıkararak kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz. Yürüyüş sırasında rahat ve sağlıklı olmasa da uçuş süresince terlik giymeniz rahatlamanıza yardımcı olacaktır


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
8 Mayıs 2006       Mesaj #188
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Normal doğum mu, sezaryen mi?

Kadın SağlığıGelişmiş ülkelerin çoğunda kadınlar daha sağlıklı ve düşük maliyetli olduğu gerekçesiyle normal doğuma yönelirken, Türkiye’de özellikle büyükşehirlerde sezaryenle doğum yapan kadınların sayısında artış gözleniyor.

AA muhabirine bilgi veren uzmanlar, tıbbi gerekçelerin dışında isteğe bağlı yapılan sezaryenlerin sayısında önemli artış yaşandığına dikkati çekiyor ve Türkiye’de yaygın olan uygulamanın tersine, sezaryen kararının anne tarafından değil, hekimlerin tavsiyesi üzerine alınması gerektiğini kaydediyorlar.

"BEBEĞİN BURCUNU BELİRLEMEK BİLE SEZARYEN NEDENİ OLABİLİYOR"

Kadınların normal doğum yerine sezaryeni tercih etmelerinin nedenleri arasında önyargılar kadar "komik" denebilecek şahsi tercihlerin bulunduğuna dikkati çeken Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Güliz Demircioğlu, bebeğin evlilik yıldönümü, doğum günleri gibi özel günde dünyaya gelmesi ya da bebeklerinin burcunun dahi çiftlerin sezaryeni tercih etme nedenleri arasında yer alabildiğini belirtti.

"Yanlış ve eksik bilgiler anneyi, parasal kaygılar ve daha az zahmetli olması da doktoru sezaryene yöneltiyor" diyen Demircioğlu, tıbbi olarak herhangi bir gereklilik olmaması durumunda, normal doğumun hem anne, hem de bebek açısından daha rahat olduğunu söyledi.

Demircioğlu, doğumun nasıl yapılacağı kararının doktor ve aile tarafından ortak alınması gerektiğine işaret ederek, gelişmiş ülkelerdeki uygulamalara bakıldığında tıbbi gerekliliği olmayan sezaryen sayılarının çok azaldığını, sağlık sigortalarının da isteğe bağlı sezaryeni karşılamadığını kaydetti.

"EKSİK VE YANLIŞ BİLGİLER KADINLARI KORKUTUYOR"

Uzmanların altını çizdikleri temel noktaların başında, doğumun hastalık değil, fizyolojik olay olduğu gerçeği geliyor.

Normal doğumun ne zaman olacağının tam olarak bilinememesi, doğumun uygunsuz zaman ve ortamda başlayabileceği, hastaneye yetişememe veya doktoruna ulaşamama ve çok ağrı çekme korkusuyla kadınların tercih haklarını sezaryenden yana kullandıklarını ifade eden Demircioğlu, sancının başlamasıyla doğum arasında makul süre olduğu kaydetti.

Dr. Demircioğlu, son yıllarda ağrısız normal doğum yöntemlerinin de çok geliştiğine işaret ederek, kadınların normal doğumdan korkmalarının genelde, eksik ve yanlış bilgilendirmeden kaynaklandığını kaydetti.

Normal doğumda yapılabilecek epizyotomi (doğum kesisi/dikişli doğum) sonrasında ilerideki yaşlarda idrar kaçırma ve cinsel hayatın olumsuz etkilenmesi gibi sorunların gelişebileceği yönünde kulaktan dolma bilgilerin de halk arasında yaygın olduğuna işaret eden Demircioğlu, "Bu rahatsızlıkların oluşmasının nedeni, bu işlemin yapılması değil, yapılmaması ya da eksik yapılmasıdır" diye konuştu.

Demircioğlu, rahim kaslarının doğum sırasında zorlanma sonucu kendiliğinden yırtılmaları durumunda, bu kasların eski işlevlerini tam olarak yerine getirmelerinin güç olduğunu, ancak doğum esnasında doktorun yapacağı müdahaleyle kesilen kasların kısa sürede iyileştiklerini kaydetti.

"BİLİNÇ ARTTIKÇA SEZARYEN AZALACAKTIR"

Demircioğlu, anne adaylarının doğum konusundaki bilinçlerinin artmasıyla birlikte sezaryen sayısının azalacağını düşündüğünü de ifade etti.

Demircioğlu, normal doğum sürecindeki bir hastayla kıyaslandığında, sezaryen ile doğumda doktorun hasta için sarf ettiği zamanın çok daha kısa olduğunu, üstelik çalışma saatleri açısından da bakıldığında doktor açısından sezaryenin avantajlı olduğunu belirtti ve şunları ekledi:

"Üstelik mevcut sistemde, hekimin kararına uyma anlayışı içinde olmayan hastaya normal doğum için ısrarcı olmanız da açıkçası çok kolay değil. Hasta, sizin muayenehanenizden çıkıp başka bir doktora yönelebiliyor. İsteğe bağlı sezaryen konusunda dolayısıyla fikrimizi söylemekten öteye geçemiyoruz."

HANGİ DURUMLARDA SEZARYEN ÖNERİLİYOR?

İsteğe bağlı sezaryene olumlu yaklaşan doktorlar ise gelişen anestezi yöntemlerini, enfeksiyon problemlerinin azalmasını ve güçlü antibiyotiklerin ortaya çıkmasını, ameliyat dikiş materyallerindeki gelişmeleri ve cerrahi tekniklerin ilerlemesini örnek göstererek, sezaryen ameliyatlarının artık güvenli ve kolay işlem haline geldiğini belirtiyorlar.

Öte yandan, sezaryenin sadece normal doğumun mümkün olmadığı durumlarda uygulanması gerektiğini savunan doktorlar ise riski ne derece az olursa olsun "doğumun fizyolojik bir olay, sezaryenin ise bir ameliyat" olduğuna işaret ediyorlar. Sezaryenin tavsiye edildiği durumlar arasında şunlar sayılıyor:

Bebeğin rahim kanalına baş pozisyonunda gelmemesi, plasentanın erken ayrılması, bebeğin başıyla annenin kemik yapısı arasında uyumsuzluk, iri bebek, çoğul gebelikler, rahimdeki miyomlar, ıkınmanın riskli olduğu durumlar (ileri derecede kalp hastalıkları gibi), annenin önceden geçirdiği bazı ameliyatlar, ciddi doğum korkuları, kordon sarkması veya kordonun önde gelmesi.


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
10 Mayıs 2006       Mesaj #189
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Yüz maskeleri ile cildinizi daha sağlıklı ve prüzsüz hale getirebilirsiniz!
Bezelyeden patlıcana kadar birçok sebzenin,cildimiz için birer cansimidine dönüşebileceğini biliyor musunuz?Sebzeler vücudumuza olduğu kadar cildimiz üzerinde de olumlu etkilere sahip.Hazırlanması çok kolay olan bu maskeleri uygulayarak pürüzsüz ve sağlıklı bir cilde kavuşabilirsiniz.

1.SALATALIK MASKESİ:İki tutam çuha çiçeği kurutularak,dövülüp toz haline getirilir.Kabukları soyulmuş yarım salatalık,bir fincan pirinç unu,çuha çiçeği tozu ile birlikte on dakika ateşte pişirilir.Elde edilen karışım bulamaç haline getirilir.Hazırlanan bulamaça yarım fincan elma suyu,bir çorba kaşığı saf zeytinyağı ilave edilerek krem haline getirilir.

ETKİSİ:Yüz ve boyuna uygulanan bu maske cildin canlı ve sağlıklı gözükmesini sağlar.Yüzde yarım saat beklettikten sonra ılık su ile yıkanır ve gül suyu sürülür.

2.BAL MASKESİ:Civan perçemi çiçeği,saf suda on dakika kaynatıldıktan sonra sıkılarak süzülür.Bir fincan su soğutulur.Elde edilen posa ezildikten sonra,yarım fincan limon suyu,bir çorba kaşığı zeytinyağı,bir tatlı kaşığı bal ve çırpılmış yumurta sarısı ile karıştırılır.Hazırlanan karışıma soğuk civan perçemi suyu ilave edilir.Maske kıvamına gelinceye kadar yulaf unu eklenir.

ETKİSİ:Yüzdeki çöküntü ve kırışıklıkların giderilmesini önler.Bu maske bir hafta uygulanmalıdır.Yüzde bir saat kalması gereklidir.

3.YUMURTA MASKESİ:İki avuç buğday,iki bardak suda ezilir.İki yumurta sarısı ve bir çorba kaşığı badem yağı konulur.Yüze sürülür ve kurumaya başlayınca yıkanır ve gülsuyu sürülür.

ETKİSİ:Kızıl lekelerin ve sivilcilerin giderilmesini sağlar.Sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa uygulanır.Bu maske şampuan olarak kullanılabilir,saçların parlamasını sağlar.

4.BEZELYE MASKESİ:İki su bardağı taze bezelye,ezildikten sonra üzüm pekmezi ile karıştırılır.Yumurta akı ve yarım fincan ayçiçek yağı ilave edilir.Bir miktar un konularak maske kıvamına gelinceye kadar karıştırılır.

ETKİSİ:Ten dokusu üzerinde parlaklık sağlar,gece yatmadan uygulanmalıdır.Sabah cilt temizlenir.

5.ÇİLEK MASKESİ:Bir avuç taze çilek ezilip,yulaf unu ile karıştırılır.Bir adet yumurta sarısı ile iki çrba kaşığı yoğurt çırpılır,krem kıvamına getirilir.

ETKİSİ:Kuru ciltler için besleyici olan bu maske 20 dakika ciltte kaldıktan sonra ılık su ile yıkanır.Çilek maskesi özellikle gözaltlarındaki kırışıklıkların azalmasında önemli rol oynar.

6.PATLICAN MASKESİbiggrinilimlenmiş yarım patlıcan iki bardak suda kaynatılır.Hazırlanan karışıma bir diş sarımsak eklenerek lapa haline getirilir.Buna kaymak katılarak krem haline getirilir.Bu karışım iki ay boyunca hergün tekrarlanmalıdır.

ETKİSİ:Tendeki mikropları arındırmada ve yüze canlı bir görünüm kazandırmada etkindir.

7.KAYISI MASKESİ:Üç tutam defne yaprağı,bir tutam tarçın kayısı suyunda pişirilir.Bir adet yumurta ve yarım fincan süt karıştırılarak krem haline getirilir.

ETKİSİ:Yüzdeki sivilcelerigidermek ve tene tazelik kazandırır.Saça uygulandığında dökülmeyi durdurur ve saçın geç ağarmasını sağlar.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
10 Mayıs 2006       Mesaj #190
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Doğum sonrası depresyona giren anneye en iyi tedavi; aile desteği


kadin

Araştırmalara göre bebek bekleyen kadınların yaklaşık yüzde 10’u doğum sonrası depresyona giriyor.
Bu durum tedavi edilmediği takdirde annenin bebeğinden duygusal anlamda uzaklaşmasına sebep olabiliyor. Uzmanlar, doğum sonrası depresyonun önlenmesinde en büyük rolün aile üyelerine düştüğünü vurguluyor.
Memorial Hastanesi psikoloğu Aslıhan Tokgöz Tozlu, doğum sonrası annelerin büyük bölümünün sosyal uyumsuzluk ve gerginlik çektiklerini belirtti. Bu şekilde ortaya çıkan hafif depresyon durumunun birkaç saat ya da birkaç gün içinde geçtiğini hatırlatan Tozlu, “Ancak doğum sonrası annelerin yüzde 10’unda daha ağır ve uzun süreli depresyon şikayeti görülüyor.” dedi.
Depresyona giren annelerin yoğun şiddette korku ve umutsuzluk hissi yaşadığını ifade eden psikolog Tozlu, bazı hastaların da panik atak geçirebildiğini, yeme içme ve uyku bozuklukları çekebildiğini aktardı. Tozlu, çok ağır durumlarda da psikotik bozuklukların ortaya çıktığını kaydederek, “Böyle durumdaki anne, günlük yaşamını sürdürmekte zorlanır, düşüncelerinde ve davranışlarında anormallikler görülebilir. Çok ağır durumlarda kendisine, bebeğine ya da başkalarına zarar verme düşüncelerine sahip olabilir.” uyarısında bulundu. Depresyon geçiren annenin kendisini çevresinden soyutlama eğilimine girdiğine dikkat çeken Tozlu, “En kötüsü ise bebeğinden bile duygusal anlamda uzaklaşabilir.” diye konuştu.
Bazı kadınların da bebekle sürekli ilgilenmek zorunda oldukları için annelik rolüne alışamadıklarını, bu nedenle sosyal uyumsuzluk yaşayabildiklerini anlatan Tozlu, çalışan kadınların da anne olunca iş ortamından ve arkadaşlarından ayrıldığı için kendini boşlukta hissedebildiğini bildirdi.
Psikolog Tozlu’ya göre depresyona giren annelerin tedavisinde ailelere büyük sorumluluk düşüyor. Bu süreçte aile üyeleri ve arkadaşlardan gelecek desteğin depresyonun atlatılmasını kolaylaştıracağını dile getiren Tozlu, “Özellikle de eşin anlayışlı ve paylaşımcı olması durumun daha hafif geçmesini sağlar.” ifadesini kullandı. Rahatsızlığın aile desteğiyle geçmemesi halinde profesyonel yardım alınmalı.

Depresyon belirtileri
Özgüvende azalma
Suçluluk duygusu
Olumsuz düşünceler
Hayatın anlamını yitirmesi
Zorluklarla başa çıkamama hissi
Sinirlilik ve duygusallık
Konsantrasyon bozukluğu
Kurtulma önerileri

Baba ve diğer aile bireyleri anneye anlayışlı davranmalı.
Anne, doğum sonrası başlayan psikolojik sıkıntıların kalıcı olmayacağını, geçici olduğunu düşünmeli. Rahatsızlık aile desteğiyle geçmiyorsa psikoloğa başvurulmalı.

Benzer Konular

11 Aralık 2014 / ThinkerBeLL Sağlıklı Yaşam
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular