Arama

Kadın Sağlığı - Sayfa 7

Güncelleme: 25 Temmuz 2014 Gösterim: 319.955 Cevap: 357
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
23 Mart 2006       Mesaj #61
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
SELULİT

Sponsorlu Bağlantılar
Seluliti oluşturan nedenlerin başında östrojen, doğum kontrol hapı, gebelik, sigara, hormonal bozukluklar, beslenmede doymuş yağ miktarının fazlalığı ve lenf sisteminin yetersizliği bulunuyor. Selulitten kurtulmak için birçok yönteme rastlamak mümkün. Bizim tercihimiz ise daha doğal ve daha kolay olan yöntemler.

Soyun şu portakal kabuğunu
Malzeme: Rezene + anason + biberiye
Hazırlanışı: Cildinizde oluşan portakal kabuğu görünümü artık canınıza tak etti. Öyleyse çok kolay hazırlanan bir karışımla sonunda selulitlere ‘elveda’ diyebilirsiniz. Bunun için sabahları, 1 litre suya 1 tatlı kaşığı rezene, bir tatlı kaşığı anason ve 1 tatlı kaşığı biberiye atın. Bu karışımı kısık ateşte 5 dakika kadar kaynattıktan sonra 10 dakika demlenmeye bırakın. Soğuyan karışımı gün boyunca bol limonla tüketin. Selülitlerinizin yok olduğunu ya da en azından gözle görünmeyecek kadar azaldığına şahit olacaksınız.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Mart 2006       Mesaj #62
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ücretsiz Sağlık Merkezi

Sponsorlu Bağlantılar
Artık Istanbullu kadınların başları sıkıştığında koşacak yerleri var. Büyükşehir Belediyesi, 11 Kadın ve Aile Sağlığı Merkezi'ni daha Istanbullular'ın hizmetine sundu :
  • Avcılar
  • Bayrampaşa
  • Beşiktaş
  • Eyüp
  • Kağıthane
  • Kadıköy
  • Zeytinburnu
  • Sarıyer
  • Sultanbeyli
  • Şişli
  • Esenler
Merkezlerin her birinde ;
  • 2 doktor
  • 3 hemşire
  • 1 eğitimci
  • 1 laborant
  • 3 yardımcı sağlık görevlisi görev yapıyor.
Meme ve rahim kanseri taramasından kemik taramasına ve doğum muayenesine kadar sosyal güvenceli ve güvencesiz bütün bayanlar faydalanabiliyor. Bu hizmetlerin tamamı ise ücretsiz olarak veriliyor.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Mart 2006       Mesaj #63
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Pamuk gibi eller için

Kuru ellere losyon

Malzemeler: Limon suyu + zeytinyağı


Hazırlanışı: Üç damla zeytinyağıyla bir limonun suyunu karıştırın. Bu karışımı hemen ellerinize sürün. Yarım saat bekledikten sonra bir parça pamukla ellerinizi silin, ardından da yıkayın.

Ne işe yarıyor: Limon suyundaki C vitamini ellerdeki lekeler üzerinde etkili, ayrıca ölü hücreler üzerinde peeling işlevi yapar. Maskenin içindeki zeytinyağı da kuruluğu giderir ve cildi yumuşatır.

Ne zaman kullanmalı: Ellerinizin kuruduğunu hissettiğiniz her an kullanabilirsiniz. Örneğin, suyla uzun süre temas ettikten sonra.

Tırnaklar da bakım ister

Tırnaklar güneşlenme süresince kalınlaşır, şekil anlamında bozulur, kolayca kırılabilir veya pul pul dökülür. Bu esnada deri de değişir. Lavanta işte bu noktada imdadımıza yetişiyor.

Tırnaklarınızın üzerine süreceğiniz lavanta yağı etkin bir koruma sağlayarak, sözünü ettiğimiz olumsuzlukları yaşamanıza engel olur.

El maskesi

Maskeyi uygulamadan önce bir süre ellerinizi ılık suda yumuşatın. Ardından tırnaklarınızı 5 dakika boyunca ılık zeytinyağı ve 1 çay kaşığı balın içinde bekletin. Sonra da zeytin yağla ellerinize ve parmaklarınıza masaj yapın.
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
27 Mart 2006       Mesaj #64
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Kalıcı bir saç rengi için

Güneş tarafından yayılan UV ışınları, saç boyasındaki pigmentleri etkiliyor ve renklerinin zamanla solmasına neden oluyor. İşte bu nedenle koyu renk saçlar güneşin etkisiyle kızıllaşırken, sarı renk saçlar iyice açılırlar. Saçların rengini boyandığı ilk günkü gibi korumak için yapılacak ilk işlem, kuaförünüze de danışarak kaliteli bir saç boyası kullanmasını sağlamak. Tabii, saç açma tekniğinin de çok önemi var. Saçları bir seferde birkaç tondan fazla açmak bu açıdan riskli olabilir. Saçlar çok dikkatli bir şekilde kademe kademe açılmalı.

Eğer saçlarınız ateş kırmızı, fındık kabuğu, mavi siyah ya da patlıcan moru gibi iddialı bir renkteyse 10 günde bir şampuan boya kullanarak renginizi koruyabilirsiniz. Böylece kuaför seansları arasında da saç renginiz tam istediğiniz tonda kalabilir.

Daha sağlıklı saçlar için öneriler

Sarışınlar için en büyük sorunlardan biri havuza girdikten sonra saçlarının "yeşilleşmesi". Bunun için saçları klordan koruyan ürünler kullanabilirsiniz.

Eğer saçlarınız çok kuruysa sadece saç kremiyle yetinmeyip, saçlarınızı nemlendirmek için özel nemlendirici saç maskelerinden faydalanın.

Saçları iyice durulamak çok önemli; hiçbir şampuan ya da krem kalıntısı kalmayacak şekilde tamamen durulamaya özen gösterin.

Saçlarınızı her gün kaliteli kıl bir fırçayla tarayarak doğal bir şekilde parlamalarını sağlayabilirsiniz.

Eğer çok ince telli saçlara sahipseniz güneşten koruyan ve yağ şeklinde olan ürünleri kullanabilirsiniz.

Elektriklenen ve kuruyan saçlarınızla başa çıkmak için saça sürülen ve durulanmayan bakım kremleri oldukça etkili.
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
27 Mart 2006       Mesaj #65
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
HANGİ YÜZE HANGİ SAÇ MODELİ YAPILMALI?

Bunun için önce yüz şekillerini bilmeliyiz. Yedi çeşit yüz şekli vardır. Bir yüzü oluşturan yedi şekil aşağıdaki gibidir.

Saçımızı kestirmeye karar vermeden önce ne istediğimize karar vermeliyiz. Saçımız mı ön planda olsun ,yoksa yüzümüz mü? İşte yüz şekillerine göre ideal saç kesimleri..

1-Yuvarlak Yüz:
Dengeli yumuşak bir yüz yapısıdır.Suratta değişiklik yapmaz. Ama yüzünüzün yuvarlaklığından şikayetçi iseniz ve bunu biraz olsun inceltmek istiyorsanız saçınızın volümünü yüksek tutacak modelleri tercih etmelisiniz. Böylece saçınız ön planda olup,yüzünüzün yuvarlaklığı biraz olsun azalacaktır.Yüzünüzün hatlarına göre öne doğru kesilmiş tutamlarda yüzünüzü biraz olsun inceltecektir.

2-Kare Yüz:
Kare yüz yapısıda yuvarlak yüz gibi dengelidir. Sertlik ön plandadır. Kare bir yüze saç kesimi yaparken eğer yüz şeklinizi değiştirmek istemiyorsanız size en uygun olanı yine kare bir kesimdir. Fakat yüzünüzdeki ifadeyi yumuşatmak, dengelemek istiyorsanız saçınıza yuvarlak modeller kestirmelisiniz.Bunu yaparken saçınıza yuvarlak bir kesimli kahkül ve şakaklarınıza inen saç tutamları yaptırabilirsiniz.

3-Diktörtgen Yüz:
Suratta değişiklik yapan ama fazla değiştirmiyen bir yüz şeklidir. Eğer yüzünüzü biraz kısalmak amacı ile kesim düşünüyorsanız çene kemiğini geçmeyecek şekilde kesim yaptırabilsiniz. Şakak kemiğini örtecek şekilde kesilen kesimler ile dengeli,uyumlu saç modellerine sahip olabilirsiniz.

4-Enine Diktörtgen Yüz:
Bu yüz şeklinde yüzünüzü biraz uzatmak ver şakak kemiklerinizin ön plana çıkmasını istemiyorsanız uzun saç modelleri ya da saçınızda yukarlara verilecek volümlerle saçınızın biçimini dikdörtgen şeklinde kesimler vasıtası ile yüzünüzü inceltebilir ve yüz yapınızda birazda olsun değişiklikler yapabilirsiniz.

5-Ters Üçgen Yüz:
Surat yapısını tamamen değiştirebilen yüz şeklidir.Bu tip yüz şekillerinde daha modern kesimler yapmak mümkündür. Makyaj için ise en elverişli yüz biçimidir. Kişileri çok enerji dolu gösteren bu yüz şekline eğer yüz biçimini değiştirmeden daha bir güçlülük katmak istiyorsanız, saçınızın yanlarını ve enselerini kısa kestirerek ,saç tepesine volüm vererek kesilen saç modellerini tercih etmelisiniz. Ama kendinize biraz dengeli,uyumlu ve yumuşak bir yüz ifadesi vermek istiyorsanız tam tersi enselerde daha çok volümü olan ve saçın tepesine doğru volümü azaltılmış saç modellerini tercih etmelisiniz.

6-Üçgen Yüz:
Saç şeklinde daha negatif olan bir yüz biçimidir. Kişileri enerjisi zayıflamış ve yorgun gösterir. Bu tip yüz şekillerinde negatif olan yüz biçimini saçınıza verilecek pozitif enerji ile dengelemelisiniz. Bunu enselerde saçı azaltarak şakak kemiğindeki bölgeden saç tepesine doğru volümü arttırarak yaptırabilirsiniz. Küçük kare kesimler yaptırabilirsiniz.

7-Baklava Yüz:
Bu yüz biçiminde saçınıza uzun, kısa, düz, dalgalı, kahküllü modelleri uygulayabilirsiniz. Sadece bunları uygularken kuaförünüz ile diyalog kurarak boyunuza,kilonuza ya da yüzünüzde nerenin ön planda, nereniz arka planda kalmasına karar vererek saç modelinizi bulmalısınız.

Dikkat Edilmesi Gerekenler:

Yüz şekline göre saç kesilirken kuaförünüzle uzun uzun bir diyalog yapmalı, yüzünüzü mü, saçınızı mı ön plana çıkarmak istediğinizi belirtmeli, kilo, boy, giyim tarzınız ve hatta kişiliğinizi bile konuşmalı ve ona göre saç kesimi yaptırmalısınız.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
3 Nisan 2006       Mesaj #66
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Diyabet ve Hamilelik

Tip 1 diabetik kadının hamile kalıp doğurması sakıncalı mı?

Tip 1 diabetik bir kadının özellikle de komplikasyon gelişmemişse gebe kalıp doğurmasında hiçbir sakınca yok. Yalnız bu kişilerde gebeliğin önceden planlanması ve gebelik başlamadan birkaç ay önce çok sıkı kan şekeri takibi ve normal sınırlar içinde kan şekeri değerleri sağlanması çok önemli . Çünkü gebeliğin çok erken dönemlerinde (hatta hasta gebe olup ta gebeliğinin farkında olamayacağı kadar erken) meydana gelebilecek çok da fazla olmayan kan şekeri yükselmeleri bile bebek için tehlikeli olabiliyor. Erken gebelik dönemindeki kan şekeri yüksekliği bebekte doğumsal anomalilere ve düşüklere yol açabiliyor. Gebeliğin daha ileri dönemlerindeki kan şekeri yüksekliği ise genellikle normaldan büyük bebeklere neden olabiliyor bu da rahim içinde bebek ölümlerine, doğum sırasında ve doğum sonrasında problemlere yol açabilliyor. Ayrıca ilerlemiş göz ve böbrek hastalığı olan tip 1 diabetik kadınların büyük bir kısmının gebe kalmasında herhangi bir sakınca bulunmuyor. Yeter ki, gebelik öncesi ve sırasında iyi bir şeker ayarı sağlansın. Gebelik sırasında hiçbir kan şekerinin 120 mg / dl nin, açlık kan şekerinin 105 mg / dl nin üzerine çıkmasına izin verilmemeli.


Diyabetli Hastalarda Gebelik
Diyabetlisiniz ve bebek sahibi olmak istiyorsunuz. Bu her kadın gibi sizin de en doğal hakkınız. Ama aklınızı kurcalayan bazı sorular var. Acaba gebe kalabilir miyim? Sağlıklı bir gebelik dönemi geçirmem mümkün mü? Ya bebeğim sakat doğarsa? Çocuğum büyüyünce diyabetli mi olacak? Bütün bunlar sizi düşündürüyor ve endişelendiriyor. Oysa ki endişelerinizin çoğu yersiz. Çevrenizdekilerin gereksiz uyarılarını dikkate almayın. Diyabetle birlikte yaşamayı öğrenmiş olan, düzenli kontrol edilen ve evde sürekli kan şekeri takibi yapan bir diyabetlinin sağlıklı bir bebek sahibi olmaması için hiçbir neden yok. Ancak gebe kalmadan önce, bilmeniz ve uymanız gereken bazı önemli kurallar var. Bilgi sahibi olmak, korku ve endişelerinizi yok edecektir.

İnsülinin keşfinden önceki yıllarda bir diyabetlinin gebe kalması ve sağlıklı çocuk doğurması hemen hemen imkansızdı. 1922 yılında insülinin diabet tedavisindeki yerini almasıyla birlikte, diyabetiklerdeki sağlıklı doğumların yüzdesi her geçen yıl biraz daha arttı. Günümüzde kontrollü gebe kalan ve sıkı takip edilen bir diyabetlinin gebelikte karşılaşabileceği problemlerin sıklığı diyabetli olmayan bir kadından çok fazla değil.

Gebelikte karşılaşabileceğiniz sorunları nasıl azaltabilirsiniz?

Kan şekerinin yüksekliği, gebeliğin ilk dakikalarından itibaren anne karnındaki bebeği olumsuz yönde etkileyebilir. İyi kontrol, özellikle organ gelişiminin gerçekleştiği ilk 3 ayda çok büyük önem taşır. Bu nedenle diyabetli bir kadının gebeliği mutlaka planlı olmalı. Böyle bir diyabetlinin takibi; diyabet uzmanı, bu konuda bilgili bir kadın doğum hekimi veya perinatolog, eğitim hemşiresi ve diyetisyenlerden oluşan bir ekip tarafından yapılmalı. Gebelikten en az 6 ay önce iyi kan şekeri ayarı sağlanmalı. Diyabetin tipi ve daha önce kullanılan tedavi şekli ne olursa olsun, gebelik planlanıyorsa hemen yoğun insülin tedavisine, yani günde 4 kez insülin kullanımına geçilmeli. Hemen bir glukometre alınmalı ve evde günde 4 kez yapılan kan şekeri ölçümleriyle kan şekeri takibe başlanmalı. Böyle bir takipte amaç, HbA1c düzeyini yüzde 7'ye indirir. Kan şekeri normal sınırlar içinde olan, yani açlıkta 90 mg/dl'yi, yemeklerden 2 saat sonra ise 120 mg/dl'yi aşmayan bir diyabetlinin gebeliği normal seyreder ve bebeği sağlıklı doğar. Gebelik dönemini, evde kan şekeri takibi yapmayı ve diyabetinizi kontrol altında tutmayı öğrenmeniz açısından iyi bir fırsat gibi kabul etmelisiniz. Gebeliğin başlangıcında ayda bir, son 3 aya girince 2 haftada bir ve son ay her hafta hekimlerinizi ve diyetisyeninizi ziyaret etmelisiniz. Sizin sağlığınız, bebeğinizin sağlığı demektir.




GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
4 Nisan 2006       Mesaj #67
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
KADINLARDA EN SIK GÖRÜLEN TEMİZLİK HASTALIĞI

Sen temizledikçe aşkın kirleniyor


ropasi Özellikle aşırı baskıcı, titiz ve takıntısı olan anneler tarafından yetiştirilen kişilerde görülen "temizlik hastalığı"nın, tedavi edilmediği takdirde aile hayatını zindan ettiği belirtildi. A.A'nın konuya ilişkin sorularını yanıtlayan Vakıf Gureba Hastanesi Psikiyatri Kliniği Şefi Doç. Dr. Sefa Saygılı, Türkiye'de çok yaygın olan ve daha çok ev hanımları ve dindar kişilerde görülen "temizlik hastalığı"nın, özellikle 30 - 40 yaşlarında arttığına dikkati çekti.
Bu tür kişilerin çevrenin temiz olmadığını düşündüğünü ve etrafı temizlemeden rahat edemediğini anlatan Doç. Dr. Saygılı, "Bunlar sürekli mikrop kapar hastalanırım, bulaşıcı hastalıklara yakalanırım, abdestim bozulur diye düşünürler. Ama tüm bunların temelinde, hastalığa yakalanır ölürüm korkusu var," diye konuştu.
"Çeşitli vakalarla karşılaşıyoruz. Öyle hanımlar var ki, bunlar eşleri eve geldiği zaman, onu temiz görmediğinden, kendine göre temiz gördüğü eşyaları giydirip öyle içeri alıyormuş," diyen Doç. Dr. Saygılı, "Eğer kadın farkına varmadan kocası dışarda giydiği çorapla içeri girerse, bastığı halının o kısımlarını mutlaka yıkıyormuş," dedi.

Asansör ve kapı tutmak için eldiven

Temizlik hastalarının 'mikrop kaparım' korkusuyla çok sık dışarı çıkmadıklarını, asansör, kapı gibi şeyleri de eldiven veya bir mendille tutmaya özen gösterdiklerini ifade eden Doç. Dr. Saygılı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu tür insanlar misafirden hoşlanmaz. Misafir gittikten sonra evi tepeden tırnağa temizler. Zamanlarının çoğunu suyla geçirirler. Sabun ve su tüketimleri çok fazladır. Saatlerce banyodan çıkmazlar. Ev temizliğini bazen günde iki kere yaparlar. Ayrıca elleri aşırı derecede su ile temas halinde olduğu için çok parlak bir görüntü alır. Hatta bir süre sonra ellerde yaralar meydana gelir." "Temizlik uğruna hayatı kendinize ve ailenize zindan etmeyin. Mutlaka bir doktora başvurun," diyen Doç. Dr. Saygılı, çok sık rastlanan bu rahatsızlığın, aile için büyük bir ıstırap kaynağı olduğunu ve mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini belirtti. Doç. Dr. Sefa Saygılı, aksi takdirde temizlik hastalığının toplumdan kopmaya, aile içi huzursuzluklara, hatta boşanmalara kadar varan sonuçlara neden olabileceğine işaret ederek, düzenli uygulanan davranış terapisi ve ilaç tedavisi ile yüz güldürücü sonuçlar alındığını sözlerine ekledi.


Temizlik hastalığına yakalanan insanlardaki bazı davranışları anlamak mümkün değil. 49 yaşındaki Y.B.'nin durumunu yakın arkadaşı şöyle anlatıyor:
"Ona misafirliğe gidersin. Kesinlikle oturamaz yanında. Bir anda yok olur. Bir bakarsın ki küveti ovuyor. Bahanesi de şu: Aradan çıksın dedim. Sonra ayıp olmasın diye oturuyor ama içi içini yiyor. Misafir gelince mutfağı boydan boya gazete ile kaplıyor ve kimseyi içeri sokmuyor. Her gün çamaşır, 15 günde bir de perde yıkıyor. Koltuklar her gün silinmekten eskimiş halde. Salonda bir takımı daha var ki, hiç kimseyi oturtmuyor. Ekmeği tabağın üzerinde bölüp kenardakileri mutlaka eliyle topluyor. Onun evinde tuvalete gidilmesinden hiç hoşlanmadığı gibi, kendisi de başkasının evinde patlayacak duruma bile gelse tuvalete gitmiyor. Kasıklarına ağrılar giriyor ama o yine oturuyor. O yüzden hiçbir yerde fazla oturamıyor zaten. Sen onun evinde gidersen, bir süre kayboluyor, bütün tuvaleti baştan aşağı yıkayıp öyle geliyor. Bu sosyal ilişkilerine de yansıyor tabii. Senin evine geldiğinde de içeri girer girmez karışmaya başlıyor. O bardağı kaldırsana, şu saçlarını şöyle bir topla falan gibi şeyler söylüyor."


venüsün_kızı - avatarı
venüsün_kızı
Ziyaretçi
5 Nisan 2006       Mesaj #68
venüsün_kızı - avatarı
Ziyaretçi
spimage13Anne Adayları Dikkat

Hamilelik döneminde daha doğal içerikli bakım ürünleri kullanmaya özen gösterin. Ayrıca çillerinizin veya benlerinizin hamilelik döneminde koyulaşması ve olmayan lekelerin ortaya çıkması sizi şaşırtmasın; bunlar doğumdan sonra genellikle kaybolurlar.

Anne adaylarının saçlarında da bazı farklılıklar gözlemleniyor. Hamilelik döneminde saçlar daha yumuşak ve canlı oluyor. Bu durumun sebebi sadece hormonlardaki değişiklikler değil. Hamilelik döneminde tüketilen besin maddelerine dikkat edilmesi de saç sağlığı açısından büyük bir etkendir. Hamilelik döneminde yeni ruh halinize uyan ve pratik bir saç modeli kesimi uygulatabilirsiniz; bu, sizin zindeliğinizi arttıracaktır.

Bazı kadınlar doğumdan birkaç ay önce saçlarını değiştirmeye karar verir: Bunun sebebi; doğumdan sonra özel bakımlara zaman ayıramayacakları düşüncesidir. Hamilelik döneminde saç rengini değiştirmek; saçları boyatmak uzmanlar tarafından yanlış olarak kabul edilmiyor, çümkü piyasada bulunan saç boyaları ve akıcı boyalar birçok kez test ediliyor. Buna rağmen saçlarını boyatmaktan korkan anne adayları hazır kına setleri gibi naturel boyaları uygulayabilirler.
Hamilelik döneminde ayaklarınızı yukarı kaldırmaya özen gösterin. Ayrıca, ayaklardan başlayarak baldırlara doğru yapılan masajlar, ayaklarınızdaki yükü azaltmaya yardımcı olur. Damarlar, hamilelik döneminde yüksek performans gösteriyor, çünkü toplardamarlar kan dolaşımını hızlandırıyor. Bacakların ve ayakların, hamilelik dönemini daha rahat atlatrmnaları için nemlendirici kremle ovulmaları ve ayakların gün içinde sık sık yükseğe kaldırılarak dinlendirilmeleri gerekiyor.



GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
7 Nisan 2006       Mesaj #69
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Gebelikte Depresyon
Kadın Sağlığı Gebe bir annenin ciddi psikolojik sorunlar yaşadığı pek görülmemiştir. Bunun yanında doğumun ardından sorunlar yaşamak mümkündür.
Bir çok anne adayı gebelik süresince hassaslaşır. Bu dönem boyunca hayatının belki de en duygusal anlarını yaşamaya başlar. Gebelerin büyük kısmı anne olacakları için oldukça heyecanlı ve mutlu olmalarına rağmen bazıları oldukça endişeli, korku dolu olurlar. Sağlıklı ve huzurlu bir aile ortamı içinde olan, karnında taşıdığı bebeği bilinçli bir şekilde dünyaya getirmek için planlar yapmış anne adayları oldukça huzurlu bir hamilelik geçirir. Fakat yeterli sevgiyi ve ilgiyi görmeyen, karnında taşıdığı bebeği istemeyen kadınlar ise gebelik süresince mutsuz ve huzursuz olurlar. Her iki grupta da gebeliğin son aylarında bir takım sorunların yaşanma olasılığı vardır. Özellikle doğum korkusu ve bebeğin sağlık durumu endişe edilen konular olarak bilinir. Gebelik süresince ciddi boyutlarda yaşanan depresyonlara pek sık rastlanılmamakla beraber böyle bir durum varsa vakit kaybetmeden uzman bir hekimden yardım alınmalıdır.
Gebelikte depresyona giren annelerin çoğunluğu: eşi olmayan, planlanmamış bir gebelik yaşayan, yeterli maddi imkanları bulunmayan, gebelik için uygun yaşta olmayan, eşinden yeterli güveni alamayan, daha önceden ya da gebelik sırasında ciddi sağlık sorunları yaşayan kadınlardan oluşmaktadır.
Kendini huzursuz hisstemeye ve kötü günlerini geçirmeye başalyan anne adayının, bebeğin ve kendi sağlığı için doktora gitmesi gerekir. Anne ve bebek arasındaki bağın temeli hamilelik sırasında kurulduğu için bu dönemlerde oluşan problemlere zamanında müdahele edilmezse ileride kurulacak anne-bebek ilişkisinde problemler yaşanabilir. İlerleyen günlerde dengesini yitiren anne, çevresi ve bebek için sağlıksız koşullara neden olabilir.
Gebe kalmadan önce ciddi psikolojik sorunlar yaşayan insanların gebe kaldıktan sonra sürekli bir psikiyatrist tarafından gözetim altında bulunmaları gerekmektedir. Ayrıca bu durumda olan anne adayları bebek dünyaya geldikten sonra da zor anlar yaşayabilir.
Gebe kadınlarda en çok görülen depresyon belirtileri;
· Depresif duygu durumu
· Yeme bozuklukları
· Uyku bozuklukları
· Suçluluk duyguları
· Bebeğin veya g****** sağlığı hakkında aşırı endişeli olması
· Çarpıntıyla gelen panik ataklar ve nefes darlığı
· Günlük hayatını aksatacak derecede aşırı obsesyonlar veya rituelistik davranışlar sergilemek
Depresyona müdahele edilmezise eğer;
· Hamilelikten zevk alınamaz ve bebekle ilk bağ kurulamaz
· G****** günlük faliyetleri engellenir, gebe kedine bakımını ve tıbbi bakımını aksatır
· Depresyonu ile başa çıkabilmak için bazı kadınlar alkol ya da maddeye başlarlar; bu fetuse çok ciddi bir zarar verebilir.
· İleri derecede depresyon g****** kendine zarar vermesine hatta intihara bile yol açabilir.

Anne adayının ciddi bir psikolojik sorun yaşadığı tespit edilirse psikiyatrist ve kadın-doğum uzmanının birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Gebelik sırasında ne gibi bir tedavi yapılacağına birlikte karar vermeleri gerekir. Psikolojik sorunlar yaşayan anne adayı ne kendine ne de bebeğe yeterli derecede bakamaz. Özellikle bebek doğduktan sonra karşılaşacağı zor durumlarda nasıl tepki vereceğini bilememektedir
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
8 Nisan 2006       Mesaj #70
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Kürtaj

Rahimde bulunan bir bölümü ya da bir parçayı operasyonla kazıyarak almak jinekolojide kürtaj olarak adlandırılır. Kürtajı bir çok kadın doğum doktoru gereken durumlarda kullanmaktadır hatta en sık kullanılan yöntemlerden biridir. Kürtajın bir çok çeşidi bulunmaktadır ve yapıldıkları sebebe göre çeşitlilik gösterirler.

Sağlık sorunları nedeniyle uygulanan kürtaja "tıbbi tahliye" gebe kadının doğumu istememe durumunda yapılan kürtaja "elektif kürtaj" ya da "rahim tahliyesi" rahimin ağzından ve içinden teker teker bir takım parçaların alınmasına "freksiyone kürtaj", rahimin içinin temizlenmesine "probe kürtaj" ve gebe kadının düşük yapmasından sonra içeride bir parça kalması halinde yapılan kürtaja da "revizyon" adı verilir.

Gebe kadınlara, yasal olarak 2,5 ayını doldurmadan önce kürtaj yapılmalıdır. Ayrıca anne ve babanın izni olmadan yapılamaz. Belirtilmiş olan bu zamanı geçmiş olan hamileliklere tıbbi sorunlar dolayısıyla son vermek gerektiğinde heyet raporu almak zorunluluğu vardır. Bu zamanda yapılan operasyonlar kesinlikle bir hastane ortamında gerçekleşmektedir çünkü anne sağlığı tehlike altında olabilir.

Kürtaj sırasında kadın muayene durumunu alır ve rahim ağzını genişletmek için buraya buji denilen bazı araçlar konulur. Rahimin iç bölgesini kazımak için küret yerleştirilir ya da bu operasyon gebeliği sona erdirmek içinse vakum da kullanılabilinir. Kanül ve bununla birlikte olan vakum ile genişletilmiş rahimdeki dokular yapışıklığı azaltarak alınır. Kürtaj oldukça acı veren bir operasyondur bu nedenle hastaya daha çok genel anestezi yapılır ama bazen lokal anestezi yapıldığı da görülmektedir.

Kürtajın yapılmasında bazı olumsuz sonuçlarla karşılaşmak mümkündür. Kürtaj yapılırken bir dikkatsizlik sonucu rahim delinebilir ama bu duruma çok az rastlanmaktadır. Böyle bir olayda ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Kürtaj sonrası adet düzensizliklerinin ortaya çıkması ise rahim duvarında yapışıklığın olmasından kaynaklanıyor olabilir bu durum sonucunda kısırlık ortaya çıkabilir. Bu duruma Ashermon sendromu denilmektedir. Genelde halk arasında bilindiği gibi ilk gebeliklerde kürtaj olunduğunda kısır olma riski daha fazla değildir. Risk, bütün kürtajlarda aynıdır. Kürtaj sonrası sürekli kanamaların olması halinde ise rahimde parça kalma ihtimali olabilir. Bu sorun rest olarak adlandırılır ve bu soruna son vermek için yeniden kürtaj yapılır. Kürtaj sırasında ya da daha sonra rahimin mikrop kapması halinde bunların tüplere ulaşmasıyla yapışıklığa yol açabilir ve bunun sonunda da kısırlık ortaya çıkabilir.

Kürtaj işleminin süresi rahimin genişliğine göre değişir. Doğum yapmamış kadınlarda biraz daha uzun sürerken doğum yapmış ya da bu işlemden önce de kürtaj olmuş kadınlarda daha kısa sürmektedir. Genel olara bu süre en fazla 10 dakika sürmektedir. Operasyon sonrasında kadın bir kaç saat içinde normal yaşantısına devam edebilir. Kürtajın ardından bir süre geçtikten sonra tıbbi bir muayene sonucunda bile kürtaj olunduğu anlaşılmaz


Benzer Konular

11 Aralık 2014 / ThinkerBeLL Sağlıklı Yaşam
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular