Ziyaretçi
yeşildi her yer...yemyeşil...en sevdiği renkten..ve yeşil kokuyordu etraf..içine çekti bir nefeste yeşilin o insanın taa içine işleyen,onu sarıp sarmalayan samimi kokusunu...tıpkı onun gibiydi yeşil.onun gibi sıcak,onun gibi içten..onun da yanıp tutuşurdu içi sevdiklerini bağrına basabilmek,kucaklayabilmek için..ve istiyordu ki herkes böyle hissetsin.sırf bu sebepten herkes en çok yeşili sevsin..dağları,tepeleri,büyülü ormanları,uçsuz bucaksız çayırları kaplayan yeşili...bir annenin şefkatli kolları misali dünyayı kucaklayan yeşili..ilgilenilmediğinde sararıp solan,sevildiğini hissettiği vakit ise eskisinden de canlı bir halde geri gelen yeşili... o hep ilgilenmişti yeşille,hep sevmişti onu..bir tutkuydu çünkü yeşil,onu görüp de vazgeçmek imkansızdı..görünce bu katıksız,bu cömert sevgiyi yeşil de vazgeçmemişti ondan,bırakmamıştı peşini,nankör değildi ki yeşil,olamamıştı da hiçbir zaman..bu yüzden sevmişti ya yeşili..sevginin rengiydi o,sevginin kıymetini bilenlerin..onun gibi sevgi dolu olanların..bencilliklerine yenilip sevgilerini kendilerine saklayanların değil,paylaşabilenlerin rengi.. bencil olamamamıştı hiç..hep istemişti;ama sadece 'istiyor olmak' yetmezdi ki çoğu zaman..ve çok isteyip de yapamamak bir şeyi..insanı en çok yaralayan da bu olsa gerekti.istemek hayal kırıklığı getirirdi beraberinde..biraz da pişmanlık.. hele hele bu istek az gidip uz gitmekle,dere tepe düz gitmekle ulaşılamayacak kadar uzaklardan,masallar diyarının derinliklerinden kopup gelen bir yürek çığlığıysa iş hepten zorlaşırdı..hayal kırıklığı pişmanlıkla karışır,arzulanana duyulan özlem ise çırpınır dururdu bu çaresizlik batağında...seni de sürüklerdi peşi sıra...batmaya başlardın yavaş yavaş...sürüklenirdin derinlere.taa ki bir el gelip çıkarana kadar seni bu bataklıktan...beklerdin..ne kadar zor olduğunu bilsen de beklerdin..kendi çaresizliğinin,kendi bozgunun bataklığına gömülmüş;çılgınca istediği şey ve o şeye sahip olamamanın yarattığı hayal kırıklığı arasında sıkışıp kalmış,aslında 'batak için de batak yaşayan' birini tekrar hayata döndürmek her yiğidin harcı değildir;bilirdin...işte bu çaresizlik çöktü mü bir kere içine,acısını iliklerine kadar hissettin mi,o büyülü yeşil bile kar etmezdi artık..eli kolu bağlanırdı..bencillikle karşı karşıya geldiği vakit ne yapacağını,nasıl davranacağını bilemeyecek kadar uzaktı ruhu ondan yeşilin..istese de olamazdı onun gibi...çaresizliğe çıkardı yolun sonu... hep şaşkınlıkla,kimi zaman da hasetle bakmıştı bencil olmayı başarabilenlere...uzak bir bakış..tüm yapabildiği bu olmuştu..ve her yenilgide yeni baştan söz vermişti yakın olmaya...bundan sonra başkaları için yaşamak yoktu,kendinden ödün vermek yoktu,başkalarının mutluluğu için kendini feda etmeyi seçmek de! başından geçenleri düşündü sonra bir bir..bu kadar ağır şeyler miydi ki yaşadıkları?altında ezilecek kadar,gücünü tüketecek kadar ağır ve acı mıydı?duraksadı…eskiden olsa hiç düşünmeden ‘evet’ derdi..ama şimdi..asıl cevabın ‘evet’ olmadığını biliyordu.eğer cevap bu değilse geriye tek bir seçenek kalıyordu:hayır..ama yok, bu da değildi..aslında ‘belki’ demek en doğrusu olacaktı.çünkü hak etmediği şeyler yaşamıştı,bu inkar edilemez bir gerçekti.başkalarını kırıp üzmekten,acıtmaktan ödü koparken,onların kötülüklerine maruz kalmıştı..evet ve hayır’ın ortasında kalmış,kendisinin bile bir ad koymayı başaramadığı şeylerdi yaşadıkları..bilemezdi ağırlığını..tek bildiği onu acıttığıydı..şiddetiyse belirsizdi,bir ‘belki’ydi.. hiç sebepsiz düşmanlıklar,nefret,yalan,ikiyüzlülük…ve tüm bu siyahın içinde bir kadın,yeşiller içinde..peki siyaha hangi renk karşı koyabilmiştir bugüne kadar?hangi renk solmamıştır üstüne atılan siyah bir çizikle?her çizikte benliğinden bir şeyler kaybetmemiş midir?ve her şey bittiğinde kendi renginin tanınmaz hale geldiğini,alacalı bulacalı da olsa siyahın baskın olduğu bir renge dönüştüğünü görmez mi?ve biz bilmez miyiz kaybettiğimiz rengi geri getirmenin bir yolunun olmadığını,denesek de elde edeceğimiz tek şeyin o rengi daha da siyahlaştırmak olduğunu?boyamıza bulaşan siyah gibi bulaşır ruhumuza da kötülükler,rengimizi çalar bizden..acıtır içimizi.. korkmuştu siyahtan,siyahın içinde kaybolmaktan..boyun eğmişti bu yüzden..hiç denememiş bile olsa sonucu tahmin edebiliyordu.yorgunluğu,bu kendiden bezmiş hali de bundandı..bilmenin verdiği bir yorgunluktu bu belki de ..acıyı da,sevgiyi de,mutluluğu da,hüznü de tatmış olmanın..yeşili ve siyahı bilmenin..biliyordu çünkü,bir şeylerin farkında olmadan yaşamak en kolayıydı ve de en acısızı..her şeyi bilmekse en tehlikeli olandı hiç şüphesiz.bilinenlerin içinde boğulmak,kendini yitirmek de vardı işin sonunda..hem herkesin her durumu,her olayı aynı yüreklilikle göğüslemesini beklemek de saçmalıktan başka bir şey olamazdı..zaten bu yüzden değil miydi yaşadıklarının şiddetini bilemeyişi?herkes için ‘belki’ olan cevap,bütün her şeyi yaşayan o olmasına rağmen,onun için de aynıydı.yarın daha büyük bir sorunla karşı karşıya geldiğinde tüm bu yaşadıklarının basitliğine gülmeyeceği ne malumdu? bir kere daha çekti içine yeşili..ve gülümsedi..bir şey fark etmişti:siyahın içinde kaybolmadığını! aynı anda hem yeşil,hem de siyah olabildiğini..yeşil hala gülümsetebiliyorsa onu,huzur veriyorsa ona yine,demek ki siyah sandığı kadar baskın değildi…siyahı yenmek elindeydi..evet,siyahı yeşile çeviremezdi artık,ama o sayfayı yırtıp,ardındaki tertemiz sayfayı yeşil yapmak hiç de zor olmasa gerekti.yeşiline sahip çıkmanın verdiği hazla gülümsedi,kocaman bir gülüştü bu..coşku dolu ve güçlü..bu gülüşün onu isteği yere götüreceğini biliyordu..bencillik değildi ihtiyaç duyduğu şey..güçlü olmak gerekirdi bazen,hayatı yenebilecek cesarete sahip olmak,sonradan pişman olmamak için gerekliydi bu..tüm gücünü toplayıp,başka bir yol izleyecekti yeniden mutlu olabilmek için..ve mutluluk yeşildeydi..ve o yeşildi..yeşilin gücü her şeyi silmeye yeterdi,siyahı bile.. hiç tereddütsüz,onu bekleyen ağaçlarla kaplı yola doğru başladı yürümeye..yeşilin en güzeline,ormana doğru… ‘’ormana gittim, çünkü bilinçli yaşamak istiyordum hayatı tatmak ve yaşamın iliğini özümsemek istiyordum yaşam dolu olmayan her şeyi bozguna uğratmak için… ve ecel geldiğinde fark etmemek için aslında yaşamamış olduğumu…’’
Sponsorlu Bağlantılar