Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Sayfa 122

Güncelleme: 17 Şubat 2016 Gösterim: 590.766 Cevap: 1.812
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #1211
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk DedikleriAşk: en yalın biçimde anlatılan tek kavramdır o,adı kendisidir zaten.Onu anlatmak için sonu gelmez cümleler kurmanıza gerek yoktur.''Aşık oldum'' dediğiniz an akan sular durur,küçücük çocuk bile sizi rahatlıkla anlar.Çünkü aşkın dili tektir.Aşk cesaret ister,kocaman bir yürek ister.Nedir bu aşk denilen şey?Elle tutulmaz,gözle görülmezbir şeyse nedir bu yaşanan somut acılar,güzellikler?Aşk,hayatın bize hazırladığı en güzel sürprizdir,bu yüzdende kalpleri ne zaman ele geçireceği hiç belli değildir.Daha ne olduğunu bile anlayamadan onun hükümdarlığına giriverirsiniz.Aşkın zamanını biz ayarlayabilseydik eğer ve kime neden aşık olduğumuzu anlayabilseydik,aşkın sırrınıda çözerdik herhalde.Ama o zamanda aşkın insanı alıp götüren büyüsü tamamen kaybolurdu.Aşk hayata ve zamana karşı işlenen en büyük suç ortaklığıdır,aşk hayatın bütün tek düzeliğine,bütün sıradanlığına en soylu baş kaldırıdır.Ondan korkup kaçmak hiç kimseye yakışmaz.Ve elbette yaşanılan aşkı suçlamak,yargılamak,karala! mak da aşka yakışmaz.Bu önce haksızlık kendinize saygısızlık olur.İnsan sonuna kadar savunmalı aşkını karşılık görmesede,acı çekeceğini hissetsede,yarın terk edileceğini bilsede,ailesini karşısına alacağını bilsede taviz vermemeli aşkından.''SENİ SEVİYORUM'' diyebilmeligöğsünü gere gere.Aşk işte o zaman aşktır.Ve bunun doğrusu yanlışı yoktur,zaten aşkın kendisi doğrudur.Kime karşı duyuluyorsa bu aşk,doğru insanda işte odur.Aşkın zamanı yoktur hep hazırlıksız yakalar insanı.Evli olmanız,sevgilinizin olması,bir ayrılığın taze yaralarını kurutmaya çalışmanız,bağlılıktan korkmanız,ailenizden çekinmeniz,hatta sevilenin hapse girmesi bile onun hiçmi hiç umrunda değildir.İşte aşk bütün bunlara tek başınıza karşı gelme yürekliliğidir,belkide yeni hayata geçebilme yoludur...Aşkın ne zaman geleceği belli olmadığı gibi,ne zaman gideceğide hiç belli değildir.Fazla vakti yoktur onun,uzun süre beklemeye ve bekletilmeye tahammülüde yoktur.Bir başka göze bakmaya bir başka tene dokunmaya baş!
laması okadar da zor değildir... Aşktan değil onun kaçmasından korkun ve doğruluğuna yanlışlığına bakmadan sonuna kadar savunun aşkınızı. Biliyormusunuz hayat zaten kocaman bir yalan.Bu kadar sahteliğin içinde gerçek ve doğru olan tek güzellik AŞK lütfen ona haksızlık etmeyin.Aşkına,sana aşık olana sahip çok ve onu kaybetme.''SENİ SEVİYORUM'' demek için geç kalma! Sevgiyle kal...
Sponsorlu Bağlantılar

Mehmet Baki Gültekin

duygu41 - avatarı
duygu41
Ziyaretçi
30 Ağustos 2007       Mesaj #1212
duygu41 - avatarı
Ziyaretçi
kibritçi kız
Sponsorlu Bağlantılar

Kara kış bir anda kapıya dayanmış, hatta içeri bile girmişti. Kırık dökük kulübenin ağaç kütüklerden yapılmış duvarlardaki ara boşluklarından esen rüzgar, anlamsız notaların senfonisini çalıyordu. Yaz sıcağının kuruttuğu ve son bahar yağmurlarının alıp götürdüğü çamur dolguları yeniden yapmaya fırsat olmamıştı. Taş şömineden gelen sıcaklık ancak kendini ısıtabiliyordu. Yağan kar, toplamaya fırsat bulamadığı ağaç kütükleri ıslatmış, kuru odun stoğu bittiği için kulübenin kapısını yakmak zorunda kalmıştı. Hesapta olmayan hava şartları iki günlük yiyeceğinin hızla tükenmesi sonrası onu açlık sınırına kadar getirmişti. “Ha bugün, ha yarın bu kar durur” diye düşünmüş ama tipinin şiddeti gittikçe artmıştı. Yanındaki komando bıçağı ile birkaç avlanma girişiminde bulunduysa da eli hep boş dönmüştü. Göz gözü görmez halde yağan kar bir günlük mesafedeki kasabaya ulaşmasına engel oluyordu. Arabasını kar altından çıkarmayı aklına bile getirmedi. Geceleri kurt ve ayıların saldırısından korunacak ateşi yakacak odunu bile kalmamıştı. Battaniyesine sarılıp sönmekte olan şöminedeki ateşe baktı. Elleri neredeyse ateşin içinde olmasına rağmen parmak uçlarını hissetmiyordu. Sadece erittiği kar suyunu içtiği ikinci günün sonunda bir karar verme aşamasına gelmişti. Ya kulübede ölüm ya da kasabaya ulaşma çabası.

Oysa kafa dinlemeye bir geceliğine gelmişti buraya. Derin bir uçurumun kenarına yaslanmış kulübenin verandasından yemyeşil çam ormanının dinlendirici güzelliğine bakacak, son zamanlarda pek de kaliteli yaşadığını düşünmediği hayatını gözden geçirecekti. Şimdiyse üç beş gün önceki haline dönebilmek için neler vermezdi. Sonunda tüm cesaretini toplayıp kulübeden ayrılmaya karar verdi. Yönünü iyi kötü tahmin edebiliyordu. Son sıcak kar sularını evdeki poşetlerin içine koyarak ceplerine yerleştirdi. Daha fazla gecikmek istemiyordu. Hiç olmazsa hava kararmadan yolu yarılamalıydı, sonrası ise Allah kerim. Tek güvencesi olan komando bıçağını şöyle bir yokladı, ayı için bir şey yapamayabilirdi ama kurtlarla sonuna kadar mücadele edebileceğini düşünüyordu.

Adımını kulübeden dışarı attığında buzlu kar tanelerinin küçük birer kamçı gibi vurduğu yüzü acıyla buruştu. Hızla orman içine, yola benzer benzemez bir patikaya doğru yöneldi. Kah düşüp kah yuvarlanıp ilerlemeye çalışıyor, uyuşan ayak parmaklarını kıpırdatıp donmaması için çabalıyordu. Bilinmezlik beyazında takip edebildiği hiçbir şey yoktu, son adımından sonra artık aşağı doğru tostoparlak yuvarlanır olmuştu, “bir çığ yaratırsam kasabaya girişim muhteşem olur” diye düşünürken gülümsedi. Espri yeteneğini kaybetmemiş olduğunu görünce biraz morali düzelmişti. Cebine koyduğu poşetler patlamış, ıslak giysileri havanın soğuğu ve rüzgarın şiddetiyle vücudunu sanki cendereye almıştı. Yola çıkalı üç saati bulduğunda hava kararmaya başladı. Bir an için durup ormanı dinledi. Uzaktan gelen kurt ulumaları yol arkadaşlarının yakında geleceğinin habercisiydi. Ormanın içlerine girdikçe, rüzgar hız kesmiş ama lapa lapa yağan karda bir değişiklik olmamıştı. Uzaklardan nefes nefese koşuşan üç beş kutrun sesi geliyor ulumalar yaklaşıyordu. Aşağılara doğru tekrar son gücüyle koşmaya başladığında uzaklarda, kasabanın ilk ışıkları görülebiliyordu, tükenmekte olan gücü ve morali yerine gelmişti. İlk sokak lambasının altına geldiğinde takipteki kurtlar bir başka avın peşine düşmek üzere geride kaldılar. Kar durmuş ama dondurucu ayaz giderek artmıştı. Islak elbiseleri hareketlerini güçleştirse de derin uykudaki kasabada bir kuytu köşe bulma ümidiyle ilerlemeye başladı. Dar bir sokağın köşesini döndüğünde ileride küçük bir alevin titrek sıcaklığını gördü. Alevler düzensiz aralıklarla yanıp yanıp sönüyordu. Yaklaştığında küçük bir kızın köhnemiş bir evin girişinde kutusundan çıkarttığı kibritleri bir bir yakarak ısınmaya çalıştığını gördü. Kızın yanında naylon torba içinde kutularca kibrit vardı. Hiç düşünmeden eğildi ve kızın şaşkın bakışları arasında torbayı kapıp koşmaya başladı. Kız arkasından “babam kızacak bana” diye ağlıyordu. “en fazla sıkı bir dayak yer” diye düşündü. Birkaç sokak sonra iyice uzaklaştığından emin olduğu bir merdiven altına büzüşerek oturdu. Battaniyeyi başının üzerinden aşırarak kendine geçici bir barınak oluşturdu. Kibritleri aynı kibritçi kız gibi teker teker yakarak ısınmaya çalıştı. Gün doğarken açık bir sabahçı kahvesi aramak için yola koyuldu. Sevinçten içi içine sığmıyordu, başarmış hayatta kalabilmişti.

MMDMR - avatarı
MMDMR
Ziyaretçi
30 Ağustos 2007       Mesaj #1213
MMDMR - avatarı
Ziyaretçi
KÜÇÜĞÜM SEN DE ÖLME

Aynı sokakta oturuyorduk. Her gün başka bir kızla gelirdi eve. Herkes onun hakkında farklı şeyler söylerdi. Fakat kimse gerçeği bilmezdi. Kirli sakalları vardı. Kahverengi gözlü, kumraldı.
Hiç kimseyle konuşmaz, sadece gelip geçerdi. Bir gün onunla yolda karşılaştık. Çok güzel bir yüzü vardı. Bana baktı ve gülümsedi. Şaşırdım…! Ama yine de onu sevmemeye çalıştım. Fakat o çok farklıydı. Gece boyu lambası yanardı. Bazen uyumak yerine onun evini seyrederdim. Onu sevmediğim halde onun her şeyi ile ilgilenirdim.
Bir gün yine kendimi onu gözetlerken buldum. O an anladım ki hep kendimi kandırmışım. Ben ona çoktan aşık olmuşum bile…
Artık o eve gelmeden uyumaz oldum. Herkes onun kötü olduğunu söyleyince onu savunuyordum. Geçen gün yine onu yolda gördüm. Bana göz kırptı. Yanımdan geçerken onu çağırdım. “Acelem var KÜÇÜĞÜM” dedi bana. Eve gidip saatlerce ağladım. Karar verdim. Ne olursa olsun ona onu sevdiğimi söyleyecektim. Yolunu bekledim. Bir gün gelirken onu gördüm. Peşine düştüm. Eve girdi. Biraz bekleyip kapıyı çaldım. Kapıyı açıp “Ne var KÜÇÜĞÜM?” dedi. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Adını bile söyleyemeden “SENİ SEVİYORUM” dedim. Gülümsedi, cevap vermedi. Çok utanmıştım. Konuşamadım ve hemen dışarı çıktım. Sonra 1 ay boyunca onu görmemek için sokağa çıkmadım.
Bir gün kızlarla evde konuşurken mahalleye bir ambulans geldi. Onun evinin önünde durdu. Şaşırdık. Hemen dışarı fırladım. 3-5 dakika sonra görevliler onu sedyeyle dışarı çıkardılar. Önümden geçerken “ben de seni, KÜÇÜĞÜM” dedi ve gözlerini yumdu…
Herkes bana bakıyordu. Ağlayarak koşmaya başladım. Göz yaşlarım durmadan akıyordu. Eve geldiğimde annemler ondan bahsediyordu. Ailesi yokmuş. Kendi gayretleriyle bu yaşa gelmiş, okumuş. Sevdiği bir kız varmış. Ailesi vermeyince kız evden kaçmış. Bir hafta sonra kız ölmüş. Kimi sevdiyse ölmüş. Çok acı çekmiş. İntihar edip hastaneyi aramış. Polisler geldiğinde evinin duvarında “KÜÇÜĞÜM” yazısını bulmuşlar. “KÜÇÜĞÜM, sen de ölme…” yazıyormuş…
“KÜÇÜĞÜM, SEN DE ÖLME…”
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Eylül 2007       Mesaj #1214
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aylar Sonra Bugün
Aylar sonra bugün yine tıpkı beni bıraktığın günkü gibi aynı şarkıyı koyup teybe bir sigara yaktım.Bu kez yağmur yağıyordu dışarıda ve ben yine camın kenarında aylar sonra bugün beni bırakıp gittiğin günkü acıyı duyumsadım içimde.Yağmur vardı dışarıda bu kez açık bıraktım pencereyi,bıraktım damlalar dilediğince ıslatsın beni ve kalemimden aylar sonra bugün yine senin için dökülen sözcükleri...Sigaramdan derin bir nefes çektim içime sen burada olsaydın kızardın bana 'içme şu zıkkımı' derdin.Dışarının soğuğu buğulandırırdı arabanın camlarını.Ben kucağına uzanırdım,sen saçlarımı okşardın.Bak aylar geçti bebeğim hani o hiç ayrılmayacağımız günler vardı ya işte onlar hiç gelmedi!Günlerce,gecelerce bekledim,ne yağmurlar ne baharlar eskitip bekledim ama gelmedi!Aylar sonra bugün yine senin için bu satırları yazarken güneş açıverdi kapkaranlık gökyüzüne.O bizim aşkımızın üzerine hiç doğmayan güneş aylar sonra bugün yağmurların ortasına doğuverdi işte.Birazdan gökkuşağı da çıkar belki o benim sensizliğimin karanlığını aylardır aydınlatamayan gökkuşağı bu yağmurlu kış gününün karanlığını aydınlatabilir belki.Neden beni bırakıp gitmiştin sanki?Oysa daha söyleyecek öyle çok şeyim vardı ki sana içimdeki sonsuz aşkıma dair...

Hiç görmedin senin için akan göz yaşlarımı,hiç bilmedin seni düşünürken nasıl dalıp gittiğimi!Hiç hissetmedin çöl ortasında vadiyi özler gibi seni özlediğimi.Unutmaya çalıştım unutmadım SEN,UNUTAMADIĞIMSIN...

Erol Anar
€c€m - avatarı
€c€m
Ziyaretçi
2 Eylül 2007       Mesaj #1215
€c€m - avatarı
Ziyaretçi
a47f73df04


Kavgayı agacın bir yapragına yazmak isterdik
Sonbahar gelsin,yaprak kurusun diye!
Öfkeyi bir bulutun üzerine yazmak isterdik
Yagmur yagsın bulut yok olsun diye
Nefreti karların üzerine yazmak isterdik
Güneş acsin karlar erisin diye...
Ve dostlugu.....Ve sevgiyi
Tüm yeni dogmuş bebeklerin yüregine yazmak isterdik...



Dostluklar bile birgün biyerde bitiyor..O kadar zorlaşmışki gercek dostlari bulmak..Hani derlerya gucum kalmadi...Ruzgarin bizi nereye savuracagını bilmeden yolumuza devam ediyoruz..Kimi zaman önümüzü gormeden acele kararlar vererek hareket ediyoruz..Bu kararlar öyle anlar geliyorki karsimizdaki dostlari kirmamiza neden oluyor..Sonunu dusunmeden hareket edip sonrada kara kara düşünüp ben ne yaptim ne ettim diye yakınıyoruz..Ama ne yazikki oluyor iste..Keske yapmasak ama insanoglu diyorum artik..Hayatta hersey bizler icin iyide kotude..sadece geriye kalan bir avuc dolusu gozyasi..
Onlarla büyüsün dünyayı sarsın diye...

Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
2 Eylül 2007       Mesaj #1216
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Şimdi Sonra

Yagmurlu bir gecenin sabahi...Hava bulutlu,etraf sakin.Caddeler yikanmis bir atlet gibi temiz,bir çiçek kadar güzel.Içine çektikçe büyüleyen bir atmosfer.Günes bulutlarin ardina saklanmis kis kis gülüyor sanki.Sakiz gibi beyaz bulutlar gözyaslarini kesmis,ay ve yildiz gecede tükenmis.

Kedim himbil benle beraber asina yollari arsinliyor ve arada bir girliyor.Yapraklar birbirine günaydin dercesine hisirdiyor.Serçeler sabah banyosunu yapmis,taranip kurulaniyorlar Bebek Sahili'nde.Birkaç sütü bozuk marti avlaniyor berrak denizde.

Yavas yavas oltalarin misineleri dalip çikiyor su dünyasinda.Bir adam kutu teneke topluyor tozlu yollarda.Yasli amca buldugu yarim izmariti tüttürürken bir genç kuytu kösede duvara pisliyor.

Ya nasip,ya kismet diyen simitçi,kahveci basliyorlar islerine.Bir iki pogaçayi sicak çay ile indirdikten sonra mideme,parçali bulutlu günde yasami yasamaya devam ediyorum.

Gemiler kalkarken sahilden,yüreklerinde aci hissedenlerle acilarini paylasiyorum. Bir tren gönderirken Ankara'ya ardinda hüznü ve umutlari birakiyorum.

Kedim himbil ve ben...Yasami farkederken.simdi ölümü hissediyoruz içimizde. Sonra...Sonrasi demek yerine sonrasi simdi olsun diyoruz ikimizde.Her bir sonrasinda simdiyi ariyoruz bu sahil ve ölüm sehrinde.

Serkan Çakmak
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
4 Eylül 2007       Mesaj #1217
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Genç kız feci bir hastalığın pençesinde kıvranıyordu. Yaralı kalbi artık bu dünyaya
daha fazla dayanamamaya başlamıştı. Çok zengin olan ailesi tüm gazetelere,
kalp nakli için ilân vermişlerdi... Canını feda edecek birini arıyorlardı...
Genç kız ise her gün hastane odasında biraz daha solmaktaydı.

Yine yalnızdı odasında, gözü yaşlı, boynu bükük ölümü bekliyordu...
Gözlerini kapadı, bu küçük odada gözyaşı dökmekten bıkmıştı... Yine de
engel olamadı pınar gibi çağlayan gözyaşlarına. Sevdiği geldi aklına,
fakir ama onu seven sevgilisi... Her gün aynı şeyleri düşünüyor,
anıları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu...

"Param yok ama sana verebileceğim sevgi dolu bir kalbim var" demişti
delikanlı... Genç kızda zaten başka birşey istemiyordu...Sevgiye muhtaç biri,
sevdiğinin sevgisinden başka ne isteyebilirdi ki... Ama olmamıştı işte,
dünyalar kadar olan sevgilerinin arasına, o lanet olasıca para girmeyi bilmiş,
onları ayırmıştı... İşte paranın geçmediği zamanlara gelmişlerdi...
Ne önemi vardı artık? Şu son günlerinde, sevdiği yanında olsa yeterdi...

Ayrılıklarından bu yana beş bitmeyen, çile dolu yıl geçmişti...Her günü zehir,
her günü hüsran... Ama genç kız hep sevgisini yüreğinde taşımış, kalbini
kimseyle paylaşmamıştı. Sevdiğini düşündü işte o an.. Acaba o neler yapmıştı
bu kadar sene boyunca.. Kimbilir kiminle evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştı...
Gözlerinden bir damla yaş daha damladı kurumuş, bitmiş ellerine. Ellerine baktı,
bir zamanlar ellerinin, elerini tuttuğunu hayal edip, her gün saatlerce ellerini
seyrederdi... En çok da saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdiği öpmüş,
koklamıştı onları. Her bir tanesi koptuğunda, kalbine bir ok daha saplanıyordu.
Kalbi yine sızlamaya başlamıştı. Belki sevdiği yanında olsa,
kalbi bu kadar yorulup, veda etmezdi yaşama... Zaten artık ölüm umrunda
değildi genç kızın. Sevdiğinden ayrı yaşamanın ölümden ne farkı vardı ki...

Tekrar o geldi aklına... Keşke keşke yanımda olsa dedi. Son bir kez elini tutsa
yeterdi. Gözlerini son bir kez öpse, rahatça ebediyen gözlerini kapatabilirdi artık...
Gözleri pınar gibi çağlamaya başladı. Sevdiğini son bir kez göremeden ölmek
istemiyordu.. Ufak da olsa ondan bi hatırasını almadan bu dünyadan göçmek
istemiyordu... Sevdiği, kimbilir kiminle beraberdi? Kendi, sevgi dolu kalbini kimseyle
paylaşmayı düşünmemişti bile ama acaba o paylaşmış mıydı? Onun sevgisini
silmiş atmış mıydı acaba kalbinden? İçi birden nefretle doldu. Üstüne büyük bir
ağırlık çöktü. Onu düşündükçe her dakikasının zehir olması artık çok daha
ağır geliyordu genç kıza... Ölmek istedi, artık yaşamak istemiyordu bu dünyada...
Ama sevdiğinden bir hatıra almadan ölmeyeceğine and içmişti.

Tekrar gözlerini açtı. Kimbilir belki de sevdiği onu unutmuştu.. Bu düşünceler
içinde daldı... Birden babası girdi odaya, kızına kalp nakli için bir gönüllü
bulduklarını müjdeleyecekti. Fakat genç kız çoktan uykuya dalmıştı...
Bir meleği andıran masum yüzü, sevdiğinin özleminden sırılsıklamdı...

O gece biri gözlerini dünyaya kapadı, genç kız ameliyata alındı. Tekleyen ve
görevini yerine getirmeyen kalbi değiştirilmişti. Bir hafta sonra tekrar gözlerini
açtı dünyaya genç kız. Ama dünya daha farklı geldi ona. Sanki bir şeyler eksikti...

Aradan aylar geçmiş genç kız artık iyice iyileşmişti. Ama içindeki burukluğu bir
türlü atamıyordu. Sevdiği aklına gelince kalbi eskisinden daha çok sızlıyordu...
Bir kere, bir kere görebilsem diye mırıldandı... Kalbi yine sızlamaya başlamıştı.
Yeni kalbi onu iyileştirmişti ama nedense her gece aniden hızlanıyor, onu
uykusundan uyandırıyor ve sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlıyordu...
Genç kız bir anlam veremediği bu durumu doktora anlatmıştı ama
ameliyatı kolay değildi, bir aya kalmadan geçer demişti doktor.

Aylar geçmişti ama hâlâ aynıydı durum. Çiçeklerinin yanına gitti. Her gün
onlarla saatlerce dertleşiyor, zaman zaman ağlıyordu onlara.. En çok kan
kırmızısı gülünü seviyordu. Çünkü kırmızı gülün onun için yeri apayrı idi.
O da genç kızla beraber gülüyor, onunla beraber ağlıyordu. Onu sevdiği gibi
görüyordu genç kız. Ve gülünü sevdiğini ilk gördüğünde ona hediye edeceğine
dair yemin etmişti. Başka türlü paylaşamazdı gülünü kimseyle...

Kapı çaldı aniden. Kapıyı açtı ama kimse yoktu. Gözü yerdeki beyaz zarfa ilişti.
Yavaşça eğilip zarfı yerden aldı. Birden kalbi deli gibi atmaya başladı. Ne
olduğunu anlayamıyordu. Zarfın üzerinde ne bir isim, ne bir adres vardı.
Zarfı açtı, içinden beyaz bir kağıda yazılmış bir mektup çıktı. Kalbi daha hızlı
atmaya başladı. Onun kokusu vardı kağıtta. Evet, onun kokusu vardı.
Yıllar yılı özlemini çektiği, yanında olabilmek için canını bile verebileceği
sevdiğinin kokusu vardı mektupta... Başı dönmeye başladı. Koltuğuna geçip
oturdu yavaşça... Kağıdı açtı ve elleri titreyerek okumaya başladı.

"Sevgilim, senden ayrıldıktan sonra, bir kalbe iki sevginin sığmayacağını
bildiğimden dolayı, ne bir kimseyi sevebildim, nede kimseye bakabildim... Her
günüm diğerinden daha zor geçti, çünkü her gün özlemin daha da artıyordu...

Sana kitapları dolduracak kadar şiirler yazdım. Her biri diğerinden daha da
hüzünlüydü. Yazdım, okudum, ağladım... Her gün yazdım, her gün okudum, senelerceağladım... Her gece seni düşündüm sabahlara kadar, her gece senin yanındaolmayı istedim. Ve her gece sensizliğe lanet ettim, uykuları haram ettim kendime,sensiz olmanın acısını gözlerimden çıkardım... Ve bir gün her şeyi değiştirecekbir fırsat çıktı önüme. Bunu fırsatı değerlendirmeyip, kendime haksızlık edemezdim.
Ve değerlendirdim... Senden çok uzaklara gittim, belki seni unuturum diye...
Ama tam tersi oldu. Seni daha çok özlüyorum artık...

Senden çok uzaklardayım belki ama yine de seni görmek için uzaklardan
gelebiliyorum. Hem de her gece...Seni seviyor, seyrediyor ve eğilip sen uyurken
yanağına bir öpücük konduruyorum.. Bazen gözlerini açıp bakıyorsun, geldiğimi
bildiğini sanıyorum ama yine o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Yarın birbirimizi
sevmemizin altıncı senesi... Hep ben geldim şimdiye kadar senin yanına, yarın da
sen gel olur mu sevgilim.. Ha, unutmadan, sana hep sözünü ettiğim, kalbime iyi bakolur mu? Çünkü göz yaşlarımla, adını yazdım ona... Seni senden bile çok seven bir sevgi var kalbinin içinde unutma. Kırmızı gülü de unutma olur mu?
Seni Seviyorum, Yanıma Gelinceye Kadar da Seveceğim...

H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
4 Eylül 2007       Mesaj #1218
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
İki yıldır evliydiler.Erkek edebiyatı ve şiiri seviyordu.


Yazılarını internet sitelerine gönderiyor, şiirlerini dergilere postalıyodu.



Fakat kimse dönüp bakmıyor, okuyan ve beğenen çıkmıyordu.
İyi bir fotoğrafçıydı.Ama edebiyat ve şiiri merakı yüzünden fotoğrafçılığı
bir kenara bırakmıştı.


Kendi düğünlerindeki fotoğrafların büyük bir çoğunluğunu da o çekmişti.


Karısını çok seviyordu.Karısı da onu seviyordu.


Kızın biraz sabırsız bir karakteri vardı, zaman zaman kızıp bağırır,
küserdi.


Erkek daha sabırlıydı, her zaman karısını hoşgörür, affedici olmaya
çalışırdı.

Erkek daha sabırlıydı, her zaman karısını hoşgörür, affedici olmaya
çalışırdı.

Erkeğin başı edebiyat ve şiirle hoş olduğu için, evin geçimini karısı
sağlıyordu
şimdilik.Çok satan bir yazar oluncaya kadar...


Kızın naz günüydü bugün. Yine kocasından sevmediği birşeyi yapmasını
istiyordu.


Kız: 'arkadaşımın düğün fotoğraflarını neden sen çekmiyorsun? Üstelik
karşılığını
fazlasıyla ödeyeceğini söyledi'


Erkek: 'bugün vaktim yok'


Kız: 'Öfff yine mi?' şu roman yazma işini biraz kenara bıraksan, pekala
vaktin
olacak.'
Erkek: 'Birgün herkes benim yazdıklarımın kıymetini anlayacak.'


Kız: 'Ben anlamam. Arkadaşımın düğün fotoğraflarını çekeceksin.'
Erkek: 'Hayır!'


Kız: 'Ne olur sadece bir kez?'
Erkek: 'Hayır dedim!'


Diyalog burda koptuKız son uyarısını yaptı: 'Ya 3 gün içinde bunu kabul edersin ya da...'

İlk günün sonunda, kocasına mutfağı, banyoyu, bilgisayarı, buzdolabını,
televizyonu ve müzik setini yasakladı.Yasaklardan yatağı hariç tuttu, sadece
herşeye rağmen sevdiğini göstermek için.

Erkek aldırış etmediDerken 2.gün başka yasaklar ve bunu 3.deki başka
yasaklar takip etti...

Ve 3. gece yine... Yine aynı yatağı paylaşıyorlardı.Ancak sırtları birbirine
dönüktü.
Erkek: 'Konuşmamız lazım'

Kız: 'fotoğraf çekimi dışında konuşacak bişeyimiz yok!'

Erkek: 'çok önemli bir konu'

Kız: 'Sessiz kaldı.'

Erkek: 'Ayrılalım mı? Ne dersin?'

Kız kulaklarına inanamadı.

Erkek: 'Bir kızla tanıştım.'

Kız kırgınlığını ve şaşkınlığını saklayamadı.Gözleri çoktan nemlenmiş, ve
yüzünde göstermemeye çalıştığı iki damla gözyaşı aşağıya süzüldü.

Erkek pijamasının içinden bir fotoğraf çıkardı.Tam kalbinin üzerinde
saklıyordu.

Erkek: 'Hoş bi kız!'

Kızın gözyaşları çoğaldı.

Erkek: 'Anlaşabileceğim biri! Beni çok seviyor ve beni istemediğim şeyleri
yapmak için zorlamıycağından eminim. Ayrıca iyi bi yazar olmam içinde bana
destek vericek'

Kızın kıskançlığı iyice arttı çünkü bir zamanlar bütün bu sözleri kendisi de
vermişti...

Erkek: 'Fotoğrafını çektim. Sende bakmak ister misin?'

Kız: '....'


Erkek fotoğrafı bakması için kıza uzattı ama kız karşı konulmaz bir öfkeyle
erkeğin
elini itti.

Ve kız ağlamaya başladı.


Erkek fotoğrafı tekrar koynuna koydu.

Erkek ışığı söndürdü ve uyumaya başladı.Kız ışığı yaktı ve oturdu.
Erkek uyuyordu ama kızın uykusu kaçmıştı.

Bir zamanlar kendisi de diğer kız gibi davranmıştı ona...

Ne çabuk unutulmuştu iyilikleri, desteği, sevgisi...

Tekrar ağladı.Onu uyandırmak istiyordu.Aşkların hatırasını yeniden kalbine
kazmak istiyordu.

Erkeğin pijamasının açık yakasından fotoğrafın arka yüzü görünüyordu.

Merak duygusu kıskançlığını ve öfkesini yendi. Kaybedeceği birşeysi yoktu
nasılsa.

Elini uzatıp yavaşça aldı fotoğrafı.

Baktı.
Ağlamak istedi doyasıya...

Doyasıya gülmekte istedi.

Güzel çekilmiş bir fotoğraftı. Kızda güzeldi.

Kendi fotoğrafıydı.

Bir ara kendisinden habersiz çekmiş olmalıydı.

Eğildi kocasını yanağından öptü.

Erkek tebessüm etti.

Uyuyormuş gibi yapıyordu...

Anlayanlar için yazılmış bir yazı eğerki anladıysanız

sakın ama sakın sevdiklerinizi üzmeyin
Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
4 Eylül 2007       Mesaj #1219
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
Bir Veda Öyküsü

Ayrılık ateşten gömlek, giydirme bana
Yeminler etmiştik sen bana, ben sana
Ölmek var dönmek yok, bu kutsal yoldan
Sevmek var ölene dek, sevmek bıkmadan

Şimdi gözlerinde bir mahsun bakış
Şimdi sözlerinde bir ayrılık türküsü
Kimden, nereye bu çaresizce kaçış
Böyle mi başlamıştı bu aşkın öyküsü?

Gün doğmadan dönerim dersin
Gül solmadan dönerim dersin
Kül olmadan yüreğinde bu aşkın ateşi
İnanki ben sana dönerim dersin

Bu sözlerin benim aklıma zarar
Dayanamam ateş bacayı sarar
Yürek yanar, su yanar, can yanar
Gün yanar, gül yanar, kül yanar
Çöl yanar, yol yanar, kul yanar
Dil kanar, söz kanar, göz kanar
Sen kanarsın ama ben kanmam,
Kanamam...
Bu veda öyküsünü başlatamam

Rotterdam,15-06-2003
Ensar Aktaş
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
4 Eylül 2007       Mesaj #1220
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
Sabah uyandiginda midesinde bir yanma hissetti yanmanin nedeni aksam yedikleri degil uyanir uyanmaz bugün yapacaklarinin aklina gelmesiydi. Bugün 2 yildir g*türmeye çalistigi bir birlikteligi bitirecekti aslinda bunda geç bile kalmisti. Bitmeli dedi içinden her gün; bu tatsiz uyanis bitmeli... Içinde bir muhakeme baslamisti, kendi kendine söyleniyordu:

'Ona da haksizlik etmek istemiyorum belki hatali olan benim.... Bulunmaz Hint kumasi degilim ya, görünüs olarak himmm yakisikli çocuk denilecek biri hiç degilim.... Ama yaptim çok çalistim bitmesin diye kendimle mantigimla çok kavga ettim olmadi....' Genç adam bunlari düsünürken surati sekilden sekille giriyordu. Süratle giyinerek disari çikti, bugüne kadar hiç bekletmemisti onu simdide bekletmemeliydi. Istanbul soguk ve yagmurlu bir Nisan ayi yasiyordu.Genç adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi bulutlar bizim yasayacaklarimizi biliyor onlar bile agliyor halimize.

Birkaç saatlik yolculuktan sonra Kadiköy iskelesine geldi her zamanki gibi yine ilk kendisi gelmisti bulusma yerine. Birkaç dakikalik beklemeden sonra karsidan kiz arkadasinin geldigini gördü, simdi midesindeki agri daha da artmisti. Karsilama faslindan sonra Besiktas'a gitme karari aldilar, yolculuk sirasinda hiç konusmadilar; genç adam günesin yoklugunda grilesen denize bakiyordu. Genç kiz arkadasinin bu durgunluguna anlam verememisti, öyle ya nereden bilecekti bu gün ayrilik çanlarini çaldigini.

'Üsüdüm' dedi genç kiz, bu yolculuk boyunca edilen tek lafti. Besiktas'a geldiklerinde bir cafe de oturdular, genç kiz anlamisti kendisine bir sey söylenmek istendiginin... 'Bana bir sey mi söylemek istiyorsun' dedi, genç adamin gözlerine bakarak. Genç adam gözlerini kaçirarak 'evet' seklinde basini salladi.

Genç kiz daha da heyecanlanmisti. Biraz da sinirlenerek 'söyle öyleyse ne diye bekliyorsun.'

Genç adam içini çektikten sonra 'sence biz nereye kadar gidecegiz, daha dogrusu biz iyi bir ikiliyiz'

'Bunlari sorma geregini neden duydun.' dedi genç kiz.

Genç adam söze basladi: 'bak canim bundan birkaç ay önce aksam saat 11:00 civariydi sanirim, hatirladin mi?

Genç kiz 'evet hatirladim' dedi, ama genç adam genç kizin sözünü bitirmesini beklemeden 'o aksam seni düsünüyordum diger aksamlarda oldugu gibi senin için bir siir yazmistim onu o an sana okumak istemistim, sana telefon açtigimda siirimi bile dinlemeden simdi sirasi mi canim ya senin de isin gücün yok mu demistin bana. Biliyor musun o an bir kaç yumruk yedikten sonra kroki durumuna düsen bir boksör gibi olmustum sessiz kalip özür dileyerek telefonu kapatmistim. Daha sonra bu siiri benden hiç istememistin. Ve bunun gibi bir çok defa tartismamiz oldu. Geçenlerde hasta olup yataklara düstügümde arkadaslarimla birlikte sen de gelmis, Meral'in bana sen sanslisin Nalan sana bakar sözüne karsilik sinirli bir edayla 'aaaa banane isim yok da sana bakacagim, annen baksin demistin bunu da hatirladin mi?'

Genç kiz tekrar 'evet' dedikten sonra saskin saskin 'evet ama bunlari neden hatirlatiyorsun bilmiyorum. Biliyorsun benim kisiligim böyle, duygusalligi sevmiyorum . Ve hasta bakici gibi göründügümü de kimse söyleyemez.'

Genç adam güldü 'Evet canim bak burda haklisin, sen zaten olmak istesen bile bu kalbi tasidigin müddetçe hasta bakici hemsire falan olamazsin.'

Genç adam devam etti 'bana simdiye kadar kaç kere sabahin erken saatlerinde güzel sözcüklerden olusan bir mesaj çektin, hiç hatta günün hiçbir saatinde çekmedin. Duygusalligi sevmeyebilirsin ama sen seni seven insanlari mutlu etmeyi de sevmiyorsun, halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanlari mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanidigimdan beri her sabah aksam, gece yani seni andigim her saat tatli sözcük mesajim vardi senin için biliyor musun? seninle ben ak ile kara gibiyiz'

Genç kiz anlamisti, 'yani ne istiyorsun benden sair olmami mi?'

Genç adam tekrar gülümsedi içinden dün gece verdigin ayrilik kararinin ne kadar dogru oldugunu düsünüyordu.

'Hayir dedi sair olmani istemiyorum zaten olamazsin da; yalniz biz ayrilmaliyiz, ayrilirsak ikimiz içinde en hayirlisi bu olacak.'

Genç kiz sasirmisti, 'Neden ama ben seni seviyorum, senin de beni sevdigini saniyordum.'

Genç adam iç çekerek 'hayir canim sen esas beni sevdigini saniyorsun, eger beni sevseydin simdi burda baska seyler konusuyor olurduk.'

Genç kizin gözleri yasarmisti, Genç adam cebinden çikardigi mendili uzatti, genç kiz göz yaslarini silerek kesik bir sesle 'Sen bilirsin, umarim beni baska biri için birakmiyorsundur.'

Genç adam 'Nasil böyle bir seyi düsünürsün, senden baska olmadi ve uzun sürede olacagini sanmiyorum.' Genç adam ve genç kiz iki sevgili olarak oturduklari masada artik iki yabanci gibi duruyorlardi. Istanbul yagmurlarla yikanirken yagmura iki sevgilinin umutlari da karisiyordu.

Birkaç dakika sesiz oturduktan sonra genç kiz 'kalkalim istersen' dedi.

Genç adam ben biraz daha burda kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin. Genç kiz 'tamam o zaman sana mutluluklar dilerim' diyerek elini uzatti. Genç kizin sesi ve eli titriyordu genç adam 'arkadas olarak beraberiz ama sen istersen tabi' dedi. Genç kiz evet' anlaminda basini salladi ayrilirken son kez sarildilar birbirlerine.

Genç kiz uzaklasirken genç adam masada dondu kaldi vakit ögleni bulurken yagan yagmur yerini günese birakmisti, ama genç adam titriyordu onu titreten açan günese ragmen esen rüzgar miydi, yoksa kalbindeki ayrilik acisi miydi. Saatlerce dolasti devamli kendini sorguluyordu hatayi bastan yaptim diyordu, ama yasadigi güzel günlerde olmustu.'allahim' dedi 'allahim güç ver bana'.

Dostlarini düsündü onlarin dediklerini düsündü. Arkadaslari sizler birbirine zit insanlarsiniz yol yakinken dönün bu yoldan dememis miydiler. Tabi ya dogru olani yapmisti. Saatler geçtiginde artik günes yerini yildizlara birakmisti, eve döndügünde yürümekten bitap duruma düsmüstü. Kendisini karsilayan annesine hiçbir sey söylemeden kendi odasina gitti. Gece bir türlü bitmek bilmiyordu anilarin agirligi altinda eziliyordu genç adam, ama sabah erken kalkip ajansa gidecekti, bunun için uyumasi gerekiyordu.

Birkaç saat sonra genç adam uykuya dalmayi basarmisti ve sabah 7'de saatin zirlamasiyla uyandi genç adam. Evden çikacagi zaman cep telefonuna bakti, mesaj ve 10 tane cevapsiz arama vardi. Genç adam yorgun oldugu için duymamisti telefonunun sesini. Cevapsiz arama ve mesaj canimcim'dan gelmisti canimcim onun Nalana taktigi isimdi, heyacanla mesaji açti mesajda sunlar yaziyordu.......

'Sadece onlari sevmeyi sevdim Hepsini onlarsiz yasadim da Bir seni sensiz yasayamiyorum Bu aski tek kalpte tasiyamiyorum Sana yemin güzel gözlüm bir tek seni sevdim Ve seni severek ölecegim, ELVEDA BIRTANEM.......'

evet, genç adam sasirmisti, mesajin gelis saatine bakti sabahin besini gösteriyordu güldü kahkahalar atarak güldü onu tanidigi ve arkadas oldugu günden beri ilk defa bir siir aliyordu ve ilk defa bu saatte araniyordu....

Heyecanla hizli arama yapti, çalan telefonu yabanci bir ses açti.

Genç adam 'Nalan ile görüsebilirmiyim' dedi. Fakat karsidaki agliyordu, hiçkira hiçkira agliyordu; 'Ben onun annesiyim yavrum, canim kizim bu sabah intihar etti. Gece odasinda birilerini arayip durdu, sabah odasinin isigini sönmemis görünce merak ederek odasina girdim, ama yavrum kendini asmisti.'

Genç adam beyninden vurulmusa döndü. Bir gün önceki mide agrisinin iki katini çekiyordu simdi. Oldugu yere yigilip kaldi.............

Birkaç ay sonra...

Iki doktor konusur. Doktorlardan biri digerine karsidaki hastanin durumunu soruyor ....

- haaa o mu, üç ay önce getirdiler elindeki cep telefonunu hiç birakmiyor, kendisi yüzünden bir genç kiz intihar etmis, o günden sonra o cep telefonu her zaman elinde devamli bir seyler yazip birine yolluyor. Geçenlerde merak ettim o uyurken gönderdigi numarayi aradim hayret ki numara 3 ay önce iptal edilmis, ve gelen mesajlarda bir siir:

'Sadece onlari sevmeyi sevdim Hepsini onlarsiz yasadim da Bir seni sensiz yasayamiyorum Bu aski tek kalpte tasiyamiyorum Sana yemin güzel gözlüm Sana yemin güzel gözlüm bir tek seni sevdim Ve seni severek ölecegim, ELVEDA BIRTANEM.......'

Benzer Konular

3 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
11 Haziran 2013 / Misafir Forum Oyunları
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar
20 Haziran 2012 / ThinkerBeLL Edebiyat