Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Sayfa 132

Güncelleme: 17 Şubat 2016 Gösterim: 590.541 Cevap: 1.812
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
4 Ekim 2007       Mesaj #1311
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Bir esir kampinda dahi olsan avunabiliyorsan gelecege dair umutlarinla. ..
"Yasamak" denildiginde; sukredebilmen icin yeterli gelebiliyorsa saglikli olupta soyleneni duyabiliyor olmak...
Sponsorlu Bağlantılar
Bir hapishanedeysen mesela ve onunde varsa hala gokyuzunu gorebilmek icin en az yirmi yilin; ve sen yinede boyayabiliyorsan duvarlarini rengarenk...
Otuzlarinda da olsan, bahcendeki elma agacinin ilk ciceklerini verdigi gunun sabahinda; ona sarilip aglayabiliyorsan sevincten...
Sevgilinin ellerini tutabilmek; senin olmayan birinle sevismekten cok daha anlamli gelebiliyorsa sana, hala bu zamanda...
Dunya malina satmiyorsan; alni acik, basi dik gezebilmeyi. ..
Hayatinda, seni sadece yuregin icin seven kimsen olmasada; buna ragmen hala dopdoluysa bir omre fazla gelecek denli sevgiyle kalbin...

Yesil bir dalin filizlenirken kirilmasi gibi kirilsanda tek kelime etmeksizin cekip gittiginde sevdigin; gozlerinin icinden sana bakan cocuk her sabah gulumsuyorsa hala manasizca...
Oyunlardan en cok seksegi, tatlilardan muhallebiyi seviyor olmak utandirmiyorsa seni...
Tum filikalar dolu da olsa, denizin ortasinda az sonra batacak olan gemide; o gune kadar yasamis oldugun icin, mutlu olabilecek kadar dolu dolu yasayabilecek bir omur surmekse gayretin...
Mutlulugun aci duymamak degil; bilakis acilarin insana kattigi degerleri gorebiliyor olmakta oldugunu anlayabildiysen. ..
Yaninda bir nefes kadar uzak olmaya dayanamadigin biri varsa ve onunla onundeki ekmege tuz ekip yerken; ayni sofrada uc kap yemegi biran evvel yiyip kalkmayi istedigin, biriyle olmaya yeg tutuyorsan bunu...
Adi aklina geldiginde; mesela yanliz basina bir film izlerken... elele olabilmeyi hayal ediyorsan onunla...
Sirf seni istedikleri icin baskalarinla olmaya yeg tutuyorsan, onu beklemeyi...
Yargiladigin her kim ve her ne olursa olsun, gun olup benzer sartlarda kalip daha agirinla yargilanabilecek olanin sen olabilecegini unutmadan yasayabiliyorsan hayatini...
Iyi olmak icin degil; icinden geldigi icin iyiysen...
Kotu giden bir gunun herhangi bir yerinde; sevdigin sarkiyi duymak ve gulumseyebilmek, sevdiginin sesini duydugunda kahkaha atabilmek, kendini tekrar mutlu hissedebilmek icin yeterli geliyorsa sana...
Onu ozluyor ama yaninda olamiyorsan; pencereni acip gokyuzundeki aya yuzunu donup:" Onu da, ayni ayin isigi aydinlatiyor, penceresini acip o da goge baktiginda gordugumuz sey ayni olacak" demekle yetinebiliyorsan. ..
Ona sarilamadigin aksamlarda, hayal ettiginde gulumseyen gozlerini gorebiliyorsan sanki kanli canli yanindaymis gibi; ve bu dahi icini isitabiliyorsa yoklugunda.. . yanindaymiscasina var kilabiliyorsa o an icinde hissettigin sicaklik sevdigini...

Ama yanliz, ama sevdiginle fakat mutlaka; yagmur altinda ve ciplak ayak kumsalda yurumek, paranin satin alabilecegi en buyuk eglenceden daha keyif verici geliyorsa sana...
Bir bir basamaklari inerken uzerinde takim elbisen; kaymak geliyorsa icinden trabzanlardan ve cekinmeden etrafindan bunu yapabiliyorsan. ..
Ve bir ask filmini izlerken engel olmuyorsan kendine, usul usul suzulebiliyorsa gozlerinden yaslar uluorta...

Hayat guzeldir...yalniz basina da olsan...
Hayat guzeldir...yuz yasinda da olsan...
Hayat guzeldir...guzellik leri gorebilecek bir ruh tasiyorsan.. .

Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
5 Ekim 2007       Mesaj #1312
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
= GÜVEN=

Sponsorlu Bağlantılar
Ingiltere'de yargıçların maaşı yoktur. Onun yerine ihtiyaçları oldukça kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri vardır. Ingiliz devleti hakimlerine o kadar güveniyor yani.

Birgün hakimin biri bir bankaya gidip 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak istediğini söylemiş. Tabii ortalık birbirine girmiş. Banka yöneticileri en üst makamdan onay almadan bu kadar parayı veremeyecekleri söyleyip hemen Içişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı,Başbakanlığa filan telefon etmişler. Ancak aradıkları her yerden gelen cevap aynıymış: ÖDEYIN!

Gel gelelim bankada o kadar nakit yokmuş. Hakimden ertesi gün gelmesi rica edilmiş. Ertesi gün para bir bavul içinde hazırmış. Aradan birkaç gün geçmiş. Hakim çıkagelmiş. Parayı bankaya geri vermek istiyormuş. Banka yönetimi şaşırıp kalmış. Hemen Adalet Bakanlığı'nı aramışlar.

Derhal bakanlık müfettişleri devreye girmiş ve hakime hareketinin sebebini sormuşlar. Hakim "Kraliçenin hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu? Onu sınadım" cevabını vermiş. Raporlar bakanlığa iletilmiş ve aynı gün hakim azledilmiş. Adalet bakanlığı hakime gönderdiği yazıda gerekçeyi şöyle açıklamış:

"Kraliçe hükümetinin saygın bir hakimi, devletine güvenmiyor ve onu sınıyorsa, devlet ona asla güvenmez."

- "Güven" çok ince bir çizgidir. Onu kalınlaştırarak kırılmasını engelleyen tek şey, "iki taraflı" olmasıdır.

KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
6 Ekim 2007       Mesaj #1313
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
AŞK


Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.

Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş.
Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş.
Zenginlik, "Hayır, alamam.Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!",
Kibir "Sana yardım edemem, Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş.
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş: "Üzüntü, seninle geleyim."
Üzüntü "Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var."
Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş; ama o kadar mutluymuş ki Aşk'ın çağrısını duymamış.
Aşk, birden bir ses duymuş. "Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."
Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki, onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.
Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk'a yardım eden yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi'ye sormuş:
"Bana yardım eden kimdi?" Bilgi "O, Zaman'dı" diye cevap vermiş.
"Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:

"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir."
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
6 Ekim 2007       Mesaj #1314
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Babiş MaviMelek kim?
Kızım o doyamadığım deryam, denizim o ruhumun mahpus olduğu dehliz…
‘Babiş ne demek bunlar?’
Yavrucuğum bak şimdi sana bir masal anlatacağım ama soru sormayacaksın. Sorularını en son soracaksın tamam mı tatlım?
‘Tamam Babişş’
Bir varmış çok varmış hep varmış.Var olan acıymış sancıymış.Ülkelerin birinde bir adam yaşarmış.Bu henüz hiç aşkı tatmamış.Ne eline almış aşkı ne diline ne beline dolamış aşkın nede sarılmış sıkıca ona.Aşka aşıkmış sanki.Artık aşkın olmadığını düşünür ancak hayelleri süsleyen bulut kadar uçucu ve ulaşılmaz sanırmış.Çünkü bu adam hiç aşkı tatmamış.Aşkı hayallerinden başka yerde de aramamış hiç.Aşkla hayatı bağdaştıracak kadar da bir sezilmeme yaşamamış aşka ilgili.Bir gün olmuş nar gibi Bin gün olmuş bitmeyen hayat gibi.Bir gün bir hayat olmuş adam için.O gün MaviMelek’le tanıştığı gün olmuş. O gün yağmursuzmuş kedersizmiş ama günün sonu bir keder dolmuş kalbine. Gün başında geldiği gölden ayrılmaktaymış. Hava ise sıcaklığını meltemin emrine vermiş savursun en güzel meleğin vücuduna diye. Gerçektende bir meleğin vücuduna savuruyormuş meltem aldığı sıcaklığı kendi benliğinde yoğurup ölmeye gidercesine. Sazlıktan geçerken tuttuğu balıkları neden saldığını düşünürken birden gördüğü manzara karşısında kendini suçlu hissetmiş ve hemen gizlenmiş sazlığa. Bu kız değilmiş ama elbiseleri olsa aynen adem oğlundan bir kız gibiymiş. Fakat kanatları bunun bir melek olduğunu söylüyormuş hatta haykırıyormuş göle doğru birde o adamın beynine. O meleğin normal insanlardan farkı yokmuş. Normal insanlardan tek farkı o bembeyaz kanatlarıymış. Adam orda bakmış kalmış o meleğe. O saf güzelliğe aşık olmuş. Kalbi küt küt atmış beklide aşk aşk diye. Geri dönemezmiş sağa sola gitse ses olur hışırtı olur korkar diye hareket bile edememiş. Melek ona doğru gelmeye başlamış. Meleğin derdi göle girip artık biten vazifesini bedeninin kelebeğe ruhunun da fani hayatından fani olmayan hayata beka ettirmekmiş. Adam ona doğru gelen üryan melekten midir yoksa o durumda kalmaktan mıdır o kadar utanmış ki kıpkırmızı kesilmiş. Ayağa kalkamamış kaçamamış oradan. Kaçmayı da istememiş ama o durumdan duyduğu utançtan ve illegal göz kayıtlarından da kaçamamış. Hem ruhu hem bedeni mahpus olmuş kırmızı doubleV’ya. Melek yaklaşmaktaymış artık iyicek gelmiş üstüne artık görünür olmuş birden istemsiz bir şekilde salıvermiş kaslarını.Serbest bırakmış. Onlarda adamı hemen ele vermiş ayağa bir bıldırcın gibi. Ama uçamamış sadece ayağa kalkıp öylece kalmış yanakları al al .Melek irkilmiş ve kanatlarını açmış. Adamı görünce uçup gitmemiş. Melekte öylece kalmış ayakta sazlar kadar dik ama ruhu da adamınkı gibi sazların melteme teslim olduğu gibi eğilmiş bükülmüş…O bembeyaz kanatları Mavileşmeye başlamış. Mavileşmiş mavilermiş açık havadaki o tatlı gökyüzü gibi olmuş. Melekler adem oğlundan farklı olarak utandığında kırmızı olmazlar mavileşirlermiş. Yüzleri değil kanatları renk değiştirirmiş. O melekte o kadar utanmış ki gökyüzü gibi olmuş kanatları. Melekte adama aşık olmuş tabi. Melek aşık olup ta kanatları mavileşince beş yıl fani hayat hakkı kazanmış. Melekler eğer aşık olurlarsa bir adem oğluna belli bir zaman tanınırmış bunlara. İster direkt fani olmayan hayata geçebilirler isterlerse o hayatı yaşarlarmış. MaviMelek fani hayatı tercih etmiş ve aşık olduğu ademoğluyla evlenmişler. Adam aşkı tatmış elini hiç bırakmamış sarılmış meleğe her gece her an. Zaman çok hızlı geçmiş bir tane kız çocukları olmuş. Adını ‘Melek’ koymuşlar.
‘Babiş benim adımı koymuşlar’
‘Şşşş Ama daha bitmedi ki!’
Çocuğun melek mi yoksa fani bir adem oğlu mu olacağı yedi yaşına gelince anlaşılacakmış. Ama zaman hızla geçip meleği almaya gelmiş. MaviMelek günlerce ağlamış ama nafile. Sonunda bedeni kelebek ruhu da fani olmayana geçmiş. Adam ise ancak MaviMeleğk’inden tek parça olan ‘Melek’le avunur olmuş. Onunda yedi yaşında kanatlarının çıkmasın diye yalvarıp dururmuş.
Bitti Meleğim buyur sor şimdi.
Babiş o melek benim değil mi?
Evet kızım.

MaviMelek’te beni annem…?
Evet Meleğim.

Benim yedi yaşında kanatlarım mı çıkacak babişş?
Bilmiyorum kızım.İki senen var.

Babişş senden bişey isticeğim ama yapacaksın taam mı?
Tabi Meleğim buyur…

Ama söz ver bana?
Tamam Söz.

Ben melek olsam da olmasam da ben ölene kadar Annemi anlatır mısın bana?
...
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
7 Ekim 2007       Mesaj #1315
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
Günler güz yaprakları gibi birer birer dökülürken ayaklarımın dibine , ben her gece karanlığa dikip gözlerimi senin aydınlığını bekledim. Sen yoktun...

Binlerce adım attım bu kentin sokaklarında. Her köşeyi , her parkı , her ağacı ezberledim. Sevdaya bulanmış her kaldırım taşında senin adını aradım. Sen yoktun...

Evlerin duvarları birer birer üzerime yıkıldı. Her bir hücremin acısını ta yüreğimde hissederken beni enkazın altından çekip alacak elini aradım. Sen yoktun...

Özlem şarkılarını ezberledim. Kimini bağıra bağıra , kimini fısıltıyla söyledim. Karanlığa haykırdım hasretimi. Sesimi duyacaksın diye bekledim. Sen yoktun...

Senden gelecek bir tek haberi bekledim. Saatler geldi , geçmedi. Çalan her telefonu yüreğimin deli bir çağlayana dönen atışlarıyla açtım. Senden başka duyduğum her seste hep aynı hayal kırıklığını yaşadım. Onlar beni duymak istiyordu , bense seni. Sen yoktun...

Seni aramaktan yorgun düşmüş bedenimi karanlığın kucağına uzattım her gece. Bir an önce sabah olsun diye uykunun beni çekip almasını bekledim , olmadı. Kaç kere sabahı ettim gözlerimi kapamadan. Kaç gece merdivendeki ayak seslerini dinledim gelen sensindir diye. Sen yoktun...

Her yağmurla birlikte hüzün de yağdı bu kentin üzerine. Bulutlar yalnızlığın işaretiydi benim için. Islatan yağmur olmadı , ben senin özleminle sırılsıklamdım her mevsim. Hayat merhaba dedi bahara çiçek çiçek. Uzun kıştan sonra gelmez dediğim göçmen kuşların dönüşünü gördüm. Sen yoktun...

Her istasyon , her otogar adresim oldu. Bir trenden inersin sandım. Otobüslerdeki her yolcuya sensin diye baktım. Yada yolculuklara vurdum kendimi , kimsenin uğramadığı köylere , adı duyulmamış kasabalara gittim. Senden bir iz aradım. Sen yoktun...

Denizin sonsuz maviliğine umut bağladım. Kıyılarda tükettim bekleyişlerimi. Hep sensiz gemiler geçti limanlardan. Ben gemicilerin hasret türkülerine eşlik ettim. Sen yoktun...

Gözümden bir tek damla yaş akmadı. Onlar sana aitti , sana kalmalıydı. Kimselere söyleyemedim acılarımı. Bekleyişimin öyküsünü kimselere anlatamadım. Nice fırtınalar koptu yüreğimde , dalgalar dövdü hayallerimi. Sığınacak bir liman , yaslanacak bir omuz aradım. İçimi dökecek bir insan aradım. Sen yoktun...

Her gece ay paramparça oldu. Her gece yıldızlar birer birer düştü sokaklara. Yıldızları saçına takıp gelmeni bekledim. Ayı avucunda bana getirmeni bekledim ve bir güneş gibi doğup aydınlatmanı bekledim bu kapkara dünyamı.
Ama...
Sen yoktun...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ekim 2007       Mesaj #1316
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşkımın Tarifi
Sana nasıl anlatsam bilmiyorum. Ama bildiğim tek ama tek şey seni delicesine çok sevdiğim. Seninle öyle bütünleştim ki ayrılmak değil kopamıyorum senden. Ne seni bırakabiliyorum; ne de kendimi hiçe sayıyorum. Bunların ikisini de yapamıyorum. Çünkü artık düşünemiyorum. Kafama, benliğime o kadar yerleşmişsin ki; seni oradan çıkartmak olanaksız. Belki kendimi küçük düşürüyorum ama sevgide küçük düşme söz konusu olsa bile seve seve senin için her adımı atarım. Seni o kadar çok sevdim ki artık aşkım senden bile öte. Seni sevdiğimi dağlara, taşlara kısacası her yere; bütün kainata haykırmak istiyorum Seni Seviyorum!!

Bu kelime topluluklarını defalarca senin için ama yalnız senin için tekrarlayabilirim. Biliyor musun; seni sevdiğimden beri artık çevremdeki her şey gözüme daha güzel daha hoş ve de daha ümit verici gelmeye başladı çünkü onlar bana seni hatırlatıyor...

Dağlar gibi sende içimde çok büyük tutunulması zor bir yerdesin. Tepeler gibi sende içimde ulaşılması zorsun. Zirveye sadece bir kişi çıkar senin yaşamında; işte o da ben olmak istiyorum zirvede tek ben; BEN VE SEN...

Su gibi berraksın ama içimdekileri de alıp götürüyorsun,yol gibi senin de sonun yok; yani seni sevmenin sonu yok... Bu böyle nereye kadar sürer bilemem tabi. Bunu ben belirleyemem; ama şunu bil ki seninle ölüme bile varım..!

Sensiz geçen bir gün değil bir salise bile düşünemez oldum. Sen benim; benliğim, varlığım, hayatım, geleceğim, çılgınlığım, sevincim, mükemmelim, sevdiceğim kısacası her şeyim her şeyimsin...

Sensiz bir hayatın oksijensiz yaşamdan farkı yoktur. Aldığım nefes içtiğim su yürüdüğüm yol her şeyde sen ve senden izler var.

Seni seviyorum ,Seni seviyorum,Seni seviyorum,Seni seviyorum,Seni seviyorum...
Gökhan Beyhan Kurt
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
8 Ekim 2007       Mesaj #1317
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Dunyanin butun renkleri birgün biraraya toplanmislar ve hangi rengin
en onemli en ozel oldugunu tartismaya baslamislar:

YESIL demis ki:
"Elbette en onemli renk benim..ben hayatin ve umudun rengiyim..
cimenler, agaclar, yapraklar icin secilmisim.. soyle bir yeryüzüne
bakin, her taraf benim rengimle kapli..."

MAVI hemen atilmis:"Sen sadece yeryüzünün rengisin..ya ben? Ben hem
gokyuzunun hem denizin rengiyim. Gokyuzunun mavisi insanlara huzur
verir, ve huzur olmadan siz hicbir ise yaramazsiniz"

SARI söz almis: "Siz dalga mi geciyorsunuz?Ben bu dunyaya sicaklik
veren rengim..gunesin rengiyim.. ben olmazsam soguktan donarsiniz
hepiniz"

TURUNCU onun sozunu kesmis: "Ya ben?? Ben saglik ve direncin
rengiyim.. insan yasami icin gerekli vitaminler hep benim rengimde
bulunur.. portakali,havucu dusunun.. ben pek ortalarda görünen bir
renk olmayabilirim ama gunes dogarken ve batarken gokyuzune o guzel
rengi veren de benim unutmayin"

KIRMIZI daha fazla dayanamamis: " Ben hepinizden ustunum!!! Ben kan
rengiyim!! Kan olmadan hayat olur mu!! Ben tehlike ve cesaretin
rengiyim!!! Savasin ve atesin rengiyim!! Askin ve tutkunun rengiyim!!!
Bensiz bu dunya bombos olurdu!!!"

MOR ayaga kalkmis: "Hepinizden ustun benim.. ben asalet ve gucun
rengiyim. Butun krallar,liderler beni secmislerdir..ben otorite ve
bilgeligin rengiyim, insanlar beni sorgulamaz..dinler ve itaat
ederler"

ve bütün renkler hep bir agizdan kavgaya tutusmuslar...her biri
digerini itip kakiyor "en buyuk benim"diyormus... derken.. bir anda
simsekler cakmis,ve yagmur damlaciklari gokten dusmeye baslamis...
bütün renkler neye ugradiklarini sasirmis, korkuyla birbirlerine
sarilmislar.. ve YAGMUR'un sesi duyulmus... "Sizi aptal renkler..bu
kavganizin anlami ne, bu ustunluk cabaniz neden? Siz bilmiyor musunuz
ki her biriniz farkli bir görev icin yaratildiniz, birbirinizden
farklisiniz ve her biriniz kendinize ozelsiniz... simdi elele tutusun
ve bana gelin" Renkler bunun uzerine kendilerinden cok utanmislar..
elele tutusup birlikte gokyuzune havalanmislar ve bir yay seklini
almislar.. Yagmur onlara "bundan boyle demis.." her yagmur yagdiginda
siz birlesip bir renk cumbusu halinde gokyuzunden yeryuzune
uzanacaksiniz, ve insanlar sizi gordukce huzur duyacaklar, güc
bulacaklar..insanlara yarinlar icin umut olacaksiniz..... gokyuzunu
bir kusak gibi saracaksiniz ve size GOKKUSAGI diyecekler.. anlastik
mi?"

Bu yuzden ne zaman dunyamiz yagmurla yikansa,ardindan gokyuzunde
GÖKKUSAGI belirir...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ekim 2007       Mesaj #1318
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ağladığımda Mendilim Ol

Dün yine gökyüzünün masmavi görkemi ve hayalini çizdiğim bembeyaz bulutlarının altında seni bekledim. Uzaklarda gülümseyen gökkuşağının renkleri içinde aradım seni, yoktun. Yokluğun, bir canavarın dişlerinde yüreğimi kemirip duruyor. Yokluğun cehennemim, yokluğun zifiri karanlığım, zindanım oldu. Belki, bir köşeden çıkıp gelirsin diye bütün gün seni düşleyip, gözlerim ufukta, kucağım dolu sevgi, yüreğimde binbir umut yeşertip ve ölesiye bir özlemle bekledim seni, gelmedin... Seni ne kadar özlediğimi bilmiyorsun. Bir bilsen seni ne kadar çok özlediğimi; dağları, tepeleri aşar, denizleri, ovaları devirip gelirdin bana...

İçim özleminle nasıl dolup taşıyor, özleminle nasıl tutuşuyor bir bilsen. Yüreğimin bütün bentleri paramparça sensiz. Şimdi yüreğimin her kıyısından özlem sızıyor. Yüreğime de söz geçiremiyorum artık. Biz bu dünyada seninle çıkarsız, yalansız, hilesiz hesapsız sevdik birbirimizi.. Yüreğimizin bembeyaz tuvaline maviyi fonlayarak ve aşkın da kıpkızıl resmini de çizerek; insanları, kuşları, dağları, çiçekleri, suları da öyle hilesiz sevmiştik.

Biz seninle bütün engellere rağmen, bitmez tükenmez bir azimle sevginin doruğuna erişmek için tırmandık hayat yokuşunu. Ve bitip tükenmeyen bir aşkla sevdik birbirimizi. Biz seninle uzak dağ başlarına yazdık umutlarımızı. Denizlere, dalgalara, fırtınalara, acılara, korkulara, uçurumlara yazdık sevdamızı. Biz seninle kanatları sevdalı iki güvercindik mavi göklerde. Kanat çırptıkça yükseldik sevdalara, yükseldikçe sevdalara avcılar düştü peşimize.

Zamanın acımazsızlığına, aramızdaki mesafelere, etrafımızdaki çirkinliklere, günübirlik aşklara, saldırılara, satılık sevgilere rağmen, biz yine de yüreğimizde hiç sönmeyen bir yangınla özledik birbirimizi, en kutsal aşkla sevdik, kirletmeden umutlarımızı bekledik...

Senden ayrılalı günlerin, ayların, yılların nasıl geçtiğini bilemez, hesabını tutamaz oldum. Her seher uyanınca dağların esen rüzgarlarına açıyorum penceremi, o ölümüne özlediğim kokunu getirir diye. Bir nebze de olsa dindirir yada söndürür diye yüreğimdeki özlemin ateşini...

Her gece menekşe rengi gözlerini demledim hayalimde. İpek saçlarını, sevdalı gülüşlerini, inci dişlerini demledim. Ne çok severdin yayla yollarında türküler söylemeyi, ellerimi avucunun içine alıp, başını göğsüme dayamayı. Şimdi her gece, insana hayat veren ve yüreğime nakış nakış işleyen sevda sözlerin dolaşıyor kulaklarımda , paylaştığımız ümit dolu tatlı hayalleímiz.

Yılmak yoktu bizim için bu yolda. Ağlamak, sızlanmak yoktu, geriye dönmek hiç yoktu. Zordu, çetindi bizim sevdamız ama her şeye ve çekilen tüm acılara değerdi. Sabır diyordun. Sabrı, ümit etmeyi, sevmeyi, zorluklara karşı direnmeyi de senden öğrenmiştim. Konuşurken insanın yüzüne dosdoğru bakmayı, dürüst ve namuslu bakmayı, merhameti, acımayı, insan gibi düşünmeyi senden öğrenmiştim. Senden öğrenmiştim sevdalara türkü yakmayı...

Şimdi Ren nehrinin kıyısında dalgın bakışlarla dalıp dalıp gidiyorum uzaklara. Gökyüzü masmavi ve saatler yorgun bir su gibi akıp gidiyor gözlerimde.. Ufka, gökmavisinin kızılla birleştiği o ince sıcak ve yumuşak çizgiye bakıyorum. Bir kuş gelip konuyor saçlarıma, yüreğimi ipekten kanatlarına sarıp sana gönderiyorum...

Seni düşünüyorum. Seni düşünmek gökyüzü olmak gibi bir şey bazen, ya da rotası belli olmayan bir gemiye binip, yeni iklimlere yelken açmak gibi. İnsan olmayan bir adada inip, Robinson gibi insansız bir yaşam kurmak istiyorum. Ve o adada bir ömür yalnız seni beklemek istiyorum...

Saatler su gibi akıp gidiyor. Bir gemi yanaşıyor kıyıya, inen yolcuları izliyorum, sen yoksun. “ Kahretsin !”. diyorum.” Ne olur çıkıp gelse, sarılsa boynuma.” Bir gemi uzaklaşıyor limandan. Suların devinimleri akıyor gözlerimde, karışıp gidiyor uzaklara... Seninle suyu pırıl pırıl bir pınarın başında buluşmak, ellerini tutmak, yüreğinin sımsıcak yerinden, menekşe gözlerinden, narçiçeği dudaklarından öpmek, serin nefesini doyasıya içmek ve doyasıya içime çekmek geçiyor içimden... Sonra sarılıp, sımsıkı kucaklamak ve sevinçten havalara uçmak geçiyor ...

Ağladığımda mendil, güldüğümde kahkaha, susadığımda su olmanı, uyuduğumda rüyalarıma girmeni, her sabah alnımdan öperek uyandırmanı istiyorum...

Her gece kuş olup sana doğru uçmak, ardında serin rüzgarlar bırakarak, dağlar, denizler, ormanlar aşıp, bir pınarın başında menekşe gözlerine konmak geçiyor içimden. Dalgın bakışlarından, sevdalı yüreğinden öpmek geçiyor. O an bütün ağaçlar diz çökmeli diyorum, özleminle kanayan yüreğime. Bütün yıldızlar göz kırpmalı mutluluklara. “Allahım bu kadar mutluluk çok.” deyip, ellerimi gökyüzüne kaldırıp ağlamalıyım. Gökler de ağlamalı benimle, bulutlar, ırmaklar, yıldızlar da ağlamalı...

Şunu bilmelisin ki, nerede olursam olayım, hangi iklimde kalırsam kalayım, vakti geldiğinde bir gün mutlaka, yüreğim alıp beni sana getirecektir. Ben buna bütün kalbimle inanıyorum, sen de bütün kalbinle inan. Hiç bir yol bilmesem de, gelmeye kalmasa da mecalim geleceğim inan... Bekle...

Sevgiler büyüttüm
kır çiçeklerinden, güneşin kanını emen
umutlar yeşerttim bahar renginde al yeşil
dağlarda kar erirken ceylanlar emzirdim
melekler uyandırdım her tan ağardığında
toplamak için bütün düş kırıklarını aynalardan
yıldızlarla selam yolladım sana
ve her gece mavi bir kuş tutup avuçlarıma
dudaklara gül ve rüzgar iliştirdim dağların doruklarına
gelmedin.

upuzun köprüler kurdum içimdeki yolculuklara sana kavuşmak için
beyaz günlere uzandım beyaz atlarla, sana getirsinler diye umutlarımı
seninle öpüşürken
beyaz beyaz güvercinler kanat çırpıyordu mavi göklerin burçlarında
bütün ayrılıkların, savaşların, ihanetlerin üzerine bir çizgi çekiyordum
en güzel barış çiçeklerini versin diye dünya

ak alınlı taylar koşarken alnımın çayırlarında
al türkülerle inledim lekesiz sabahlara her bahar
özlemler kanatıp gecelerin sayfalarında
mavi rüzgarların terkisinde sevgiler yolladım sana
çoğaldıkça çoğaldı çılgınlığım
kanımda milyonlarca yıldız tutuştu
alevler içinde parlayan nehirler aktı yüreğime her defasında
her suyun sesine bir damla gözyaşı bıraktım senin için
gül desenli yaylalara bilmedin

bilki sensiz uzak bir dağbaşı ıssızlığıyım
yoksan ürpertilerde tiril tirildir yapraklarım
seni özlemenin korkunç girdabında
göğünü ve yönünü yitirmiş göçmen bir bulut olup
her gece uçurumlara ağlarım

hasret ateşine bürünürken geceler
uzun ayrılıkların dağladığı sevdalarda
korkunç alevler içirdim seni seven yanıma
iç çekmeyi öğrendi bir yanım, acı çekmeyi bir yanım
ve ardından oturup ağladım küskün ırmaklar gibi
karışıp gitti gözyaşlarım çağlayanlara
silmedin

ey kırçıl saçlarımda yıldız tutuşturan
alıp savuran yangınlara yalnızlıklara
hazan bahçelerinde yaralı bir güldür kalbim şimdi
dört mevsim aşkı kanayan
sen ki, yüreğimde demlenen aysın her gece
gözlerimde çiçeklenen aşk
uzun saçlı hasretimsin
geçen bütün mevsimlerde seni bekledim
gelmedin

özlemlerle yaralı bir yağmur bulutuyum şimdi
firari bir hüznün girdabında yitirdim güldesenli sevinçlerimi
bil ki, çağlayan bütün nehirler benim gözlerimdir
benim yüreğimdir ağlayan bütün denizler
su içtiğim bütün pınarlarda seni susarım
seni sorarım geçtiğim bütün yollarda
düştüğüm her uçuruma bir tutam çiçek bırakır gibi
bir tutam kor ve bir demet gözyaşı bıraktım senin için
gelmedin bilmedin silmedin...

Bir gün gökyüzü gülünce ve geçince üşümesi kalbimin
bütün hasretleri yükleyip rüzgarın kanatlarına
yüreğimde taşıdığım sevda aleviyle
upuzun yollardan çıkıp geleceğim sana... Bekle..
Nuri Can
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
8 Ekim 2007       Mesaj #1319
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Dört tane kelebek bir gün bir ateş görmüşler.
Bunun nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istemişler.



Birinci kelebek ateşe biraz yaklaşmış
ve üzerinin aydınlandığını görmüş.
Arkadaşlarının yanına gelmiş ve:

--Bu ateş aydınlatıcı bir şey!, demiş..



İkinci kelebek bununla yetinmeyerek
daha fazla şey öğrenmek istemiş.
Biraz daha yaklaşmış ve ısındığını hissetmiş...
Demiş ki:

--Aynı zamanda bu ateş ısıtıcı bir şey!



Üçüncü kelebek bununla da yetinmemiş,
Biraz daha biraz daha yaklaşmış.
Bir anda ateşin kanatlarını yaladığını hissetmiş
ve yanmış kanatlarıyla geri dönmüş...
Şöyle demiş:

--Ve bu ateş yakıcı bir şey!



Sonuncu kelebek daha da çok şey öğrenmek istiyormuş.
Biraz yaklaşmış, aydınlandığını görmüş.
Biraz yaklaşmış, ısındığını hissetmiş.
Biraz daha yaklaşmış, ateş kanatlarını kavurmuş.



ve biraz daha yaklaştıktan sonra tamamen yanan kelebek
"poff !" diye ortadan kayboluvermiş...



Ateşin gerçekten ne olduğunu belki bir tek o öğrenmiş
ama geri dönüp söyleyememiş...
Çünkü o kaybolmuş ateş içinde
ve bir şeyi, ancak içinde kaybolan bilebilirmiş!...

MMDMR - avatarı
MMDMR
Ziyaretçi
8 Ekim 2007       Mesaj #1320
MMDMR - avatarı
Ziyaretçi
KÜÇÜĞÜM SEN DE ÖLME

Aynı sokakta oturuyorduk. Her gün başka bir kızla gelirdi eve. Herkes onun hakkında farklı şeyler söylerdi. Fakat kimse gerçeği bilmezdi. Kirli sakalları vardı. Kahverengi gözlü, kumraldı.
Hiç kimseyle konuşmaz, sadece gelip geçerdi. Bir gün onunla yolda karşılaştık. Çok güzel bir yüzü vardı. Bana baktı ve gülümsedi. Şaşırdım…! Ama yine de onu sevmemeye çalıştım. Fakat o çok farklıydı. Gece boyu lambası yanardı. Bazen uyumak yerine onun evini seyrederdim. Onu sevmediğim halde onun her şeyi ile ilgilenirdim.
Bir gün yine kendimi onu gözetlerken buldum. O an anladım ki hep kendimi kandırmışım. Ben ona çoktan aşık olmuşum bile…
Artık o eve gelmeden uyumaz oldum. Herkes onun kötü olduğunu söyleyince onu savunuyordum. Geçen gün yine onu yolda gördüm. Bana göz kırptı. Yanımdan geçerken onu çağırdım. “Acelem var KÜÇÜĞÜM” dedi bana. Eve gidip saatlerce ağladım. Karar verdim. Ne olursa olsun ona onu sevdiğimi söyleyecektim. Yolunu bekledim. Bir gün gelirken onu gördüm. Peşine düştüm. Eve girdi. Biraz bekleyip kapıyı çaldım. Kapıyı açıp “Ne var KÜÇÜĞÜM?” dedi. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Adını bile söyleyemeden “SENİ SEVİYORUM” dedim. Gülümsedi, cevap vermedi. Çok utanmıştım. Konuşamadım ve hemen dışarı çıktım. Sonra 1 ay boyunca onu görmemek için sokağa çıkmadım.
Bir gün kızlarla evde konuşurken mahalleye bir ambulans geldi. Onun evinin önünde durdu. Şaşırdık. Hemen dışarı fırladım. 3-5 dakika sonra görevliler onu sedyeyle dışarı çıkardılar. Önümden geçerken “ben de seni, KÜÇÜĞÜM” dedi ve gözlerini yumdu…
Herkes bana bakıyordu. Ağlayarak koşmaya başladım. Göz yaşlarım durmadan akıyordu. Eve geldiğimde annemler ondan bahsediyordu. Ailesi yokmuş. Kendi gayretleriyle bu yaşa gelmiş, okumuş. Sevdiği bir kız varmış. Ailesi vermeyince kız evden kaçmış. Bir hafta sonra kız ölmüş. Kimi sevdiyse ölmüş. Çok acı çekmiş. İntihar edip hastaneyi aramış. Polisler geldiğinde evinin duvarında “KÜÇÜĞÜM” yazısını bulmuşlar. “KÜÇÜĞÜM, sen de ölme…” yazıyormuş…
“KÜÇÜĞÜM, SEN DE ÖLME…”

Benzer Konular

3 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
11 Haziran 2013 / Misafir Forum Oyunları
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar
20 Haziran 2012 / ThinkerBeLL Edebiyat