Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Sayfa 161

Güncelleme: 17 Şubat 2016 Gösterim: 548.620 Cevap: 1.812
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
22 Mayıs 2008       Mesaj #1601
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
ÇİÇEKLE SUYUN HİKAYESİ

Sponsorlu Bağlantılar

Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar.

İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder
birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için.


Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan
içi içine sığmaz artık ve anlar ki, su'ya aşık olmuştur.


İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar,
"Sırf senin hatırın için ey su" diye...


Öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı
birşeyler hissetmeye başlamıştır. Zanneder ki,
çiçeğe aşıktır ama su da ilk defa aşık oluyordur.


Günler ve aylar birbirini kovalalar ve çiçek acaba
"Su beni seviyor mu?" diye düşünmeye başlar.


Çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle... Halbuki çiçek,
alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz.


Çiçek, suya "Seni seviyorum der. Su, "Ben de seni
seviyorum" der. Aradan zaman geçer ve çiçek
yine "Seni seviyorum" der. Su, yine "Ben de" der.
Çiçek, sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler...


Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz
etrafa ve son kez suya "Seni seviyorum." der.


Su da ona "Söyledim ya ben de seni seviyorum." der
ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır çiçek
artık. Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin.
Yataklardadır artık çiçek. Su da başında bekler
çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine...


Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla
başını döndürerek çiçek, suya der ki; "Seni ben,
gerçekten seviyorum." Çok hüzünlenir su bu durum
karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır
nedir sorun diye...Doktor gelir ve muayene eder
çiçeği. Sonra şöyle der doktor: "Hastanın durumu
ümitsiz artık elimizden birşey gelmez."


Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık
nedir diye ve sorar doktora. Doktor, şöyle bir
bakar suya ve der ki: "Çiçeğin bir hastalığı yok dostum...
Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için" der.


Ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece
"Seni seviyorum" demek yetmemektedir...

nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
22 Mayıs 2008       Mesaj #1602
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Bahar ve Ayrılık

Sponsorlu Bağlantılar
Bahar, alıp başını gitmelerin mevsimidir. Sebepsiz yere bazen... Önünü ardını hesaplamadan... Hesapsız, kitapsız çekip gitmelerin mevsimidir bahar...

Bir bakarsınız kekik kokulu bir nisan sabahı koparıp alıverir sizi hayattan... Çiçek açmış bir kiraz ağacının hayaliyle yollara düşersiniz.

Demir alır gönlünüzün limanındaki gemiler... Açılır gidersiniz...

Aradığınız belki yüzülmemiş denizlerdir, belki keşfedilmemiş sevdalar, belki hiç yazılmamış satırlar...

Yüzmenin, sevmenin, yazmanın heyecanıyla coşarsınız.

Dünyaya sırtınızı dönüp yürürken, o yaşanmamışlıkların izini sürersiniz kuytularda... Ve çoğu zaman kendinizle karşılaşırsınız umulmadık bir köşebaşında...

Elele tutuşur yürürsünüz içindeki çocukla...

O'nu büyütmekten korkarak...



C.Dündar
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
23 Mayıs 2008       Mesaj #1603
arwen - avatarı
Ziyaretçi
İyiki Varsın... İyiki Aşksın..

Can yakıyor hayat bazen... Acıtıyor.
Hiç yılmadan çalışıyorsun ve bunların bedeli olarak aldığın şey kocaman bi hiç oluyor ya hani, işte en çok o zaman yanıyor insanın canı.

Oysa senin yanındayken hayat canımı yakmıyor benim, aksine gülümsüyor bana.
Zaman duruyor seninleyken, saniyeler geçmiyor, dakikalar atmıyor.
Büyük bi mutluluk sarıyor dünyayı...
Sevgin umutsuzlara bile umut ışığı oluyor.
Sen varsın ya, güneşte gülüyor bana, ayda, dünyada...

Seni sevmek o kadar güzel ki...

Yağmur olup aşkını yağdırıyorsun üzerime, güneş olup ısıtıyorsun içimi, dünya olup dönüyorsun etrafımda...

Beni mutlu edebilmek için yürüdüğün yolda kar demedin, yağmur demedin, soluksuz kaldın ama durmadın, yorgunluktan ağlamadın.
Çünkü çok sevdin beni, bende seni...

Bir roman yazdın benim için...
Herkes bizim aşk romnımızı okurken bakışlarımda kaybolmak, derinlerde uzun bi yolculuğa dalmak yetti sana.
İşte bu yüzden çok sevdim seni.
Bu yüzden sana duyduğum aşk aylardır hiç eksilmedi; her gün, her dakika, her saniye biraz daha arttı.

Riyakarları sokmadın hayatımıza, kırgınlıkları almadın yanımıza...
Sadece beni aldın yanına, bende seni...

Kelimelerden biri...
"Sevgi..."
Onun tuzağındayım şimdi.
Bu dünyada bir tek sana yenildim ben.
Seni sevdim.

Şimdilerde mantığım çok uzaklarda...
Gerçekse benden kopmuş gibi...

Yaşattığın bütün güzellikler için teşekkür ederim sana.
İyi ki varsın!!!
İyi ki aşksın!!!
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
24 Mayıs 2008       Mesaj #1604
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Kalem & Kağıt


Kalem, uzun zamandır kağıda hasretti…Elinde olsa, tek başına ayakta kalabilse bir saniye bile düşünmezdi.Tüm güzellikleri yazıp kağıda,ona olan sevgisini anlatırdı.Ne yazık ki hayatları bir başkasının yönlendirmesine bağlıydı.Hem kendi yaşamlarını hem de sahiplerinin yaşamlarını taşımak ağır geliyordu.Ortada tek bir sahne vardı ama oynanan iki oyun…Kalem ve kağıdın oyununu sadece çok hissederek izlerseniz görebilirdiniz.O kadar derindeydi yaşantıları…

Kalem kimi zaman hiç istemediği acıları, ayrılıkları, ölüm haberlerini yazmak zorunda kalıyordu kağıda. Kimi zamansa büyük bir aşkın mucizelerini ya da birilerini büyük bir başarıya götürecek antlaşmaları yazıyordu. Kalem tüm bunlardan etkilenmemek için önce acımasız olmayı öğrendi.Ama sadece olaylara karşı bu zırhı kullanacaktı; asla kağıda karşı değil…

Fakat uzun zamandır kalem kağıda dokunmamıştı.Sahibi nedense en son yazdığı mektuptan sonra bir daha eline almamıştı kalemi. Kalem, o günü çok iyi hatırlıyordu. Ne kadar katı olmaya çalışırsa çalışsın bu mektuba dayanamamıştı çünkü ve her kelimesini hafızasına kazımıştı.

"Umut etmek bu saatten sonra sadece zavallılık olur biliyorum.Bu durumda ben duvarların içinden rüzgarın ve güneşin geçip gelmesini bekleyen bir zavallıyım." demişti sahibi mektubun bir yerinde. Kalem bu cümlelerden derinlemesine etkilenmişti. O da umut ediyordu kağıda sonsuza dek kavuşacağı günü…Sanki sahibi ile yaşamları paralel ilerliyordu.Aynı acı, aynı yokluk, aynı umutsuzluk…Ama dayanmalılardı; nasıl olsa bir noktada ışık onları yeniden bulacaktı.

Günler geçti…Kalem artık tükenmeye, kağıtsa sararmaya yüz tutmuştu.

Umutsuzluk sahnedeydi işte…Yalnızlık ve korkular belirmişti arkasındaki karanlık perdede.

Derken bir gün kalem apar topar uyandırıldı uykusundan…Tozlu raftan onu alan el sahibinin değildi ne yazık ki. Ters giden bir şeyler olduğu kesindi.

Birden adam yazmaya başladı hoyrat elleriyle…Kağıda kavuşmasını bile kutlayamayan kalem, onu yıprattığı için utandı kendinden. O böyle hayal etmemişti bir sonraki buluşmalarını.

Sonra birden ister istemez yazılanlara odaklandı kalem…Hiçbir şey bunca canını yakmamıştı…

"Bayan ………….; size bu satırları yazmaktan büyük bir üzüntü duyuyorum. Fakat şu sıralar evinde ölü bulunan Bay ……………….., bıraktığı mektupta adınızdan oldukça sık söz etmiş. Size ait bir takım eşyaları gelip almanız için. bir an önce haber vermeyi uygun gördüm. Saygılarımla…"

Nasıl olabilirdi….Nasıl bu kadar çabuk pes edebilirdi sahipleri? Ve O, gözlerinin önünde ölürken onlar nasıl fark etmemişlerdi…

Koskoca bir çınara benzeyen köklü bir aşk, ölüme yenik düşmeli miydi?

Kalem kağıda sessizce veda ederken üzerine damlattığı mürekkep lekesini sahibinin gözyaşlarına benzetti…Anladı ki yaşamları gibi sonları da aynı paralellikte uzanıyordu gökyüzünde…

Ve Kağıt gitti,

Ve Kalem öldü bir anlamda; “susarak”…


alıntı..
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
24 Mayıs 2008       Mesaj #1605
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
GÜL YAPRAĞI

Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini
aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli
olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan
açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı
geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi.
Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden
kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu.
Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist,
kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan
sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı,
tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu.
Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar
suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı.
Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz
demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir
gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı.
Gül yaprağı suyun üsünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.
İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak
yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir
gül yaprağına her zaman yer vardı.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Mayıs 2008       Mesaj #1606
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Kolay değil belki, ama imkansızda değil.

Hangi küskünlük bitmemiş, hangi dostluk başlamış ha !

Yüreğin senin elinde dostum. insanları değiştiremezsin, ancak onlara
olan
düşüncelerini değiştirebilirsin.

Herkesi olduğu gibi kabul et, sen de olması gerektiğince ol. inancının
kazanmasını , ondan uzaklaşarak elde etme saçmalığından kurtul.

Hatırla, iYiLiğiN HALLEDEMEDiğiNi KöTüLüK Hiç HALLEDEMEZ Ki. . Yüreğine
de
kaydet bunu.

üCRETSiZ BiLETTiR TEBESSüM YüREK YOLCULUğUNDA. .

Sevgiye davet çıkar sen de hadi. Kanaat getir, olumsuzlukları
eriteceğine.
Geçmişe üzülme. Yaptığın hatalardan ders aldıysan, mutlu edebildiysen
eğer;
bugünü bugünle yaşa. Fakat biraz dur.

Hayatına deneyimler eklemen için şart değil yanlışlardan geçmen.
Başkalarının edindikleri doğruları yerleştir zihnine. ölümün ne zaman
geleceğini bilmediğinden, yolu uzatıp kaderini zorlama. Güzellikleri de
bizzat kendin uygula.

Savrulma sakın. Bak BATSA DA GüNEş, BIKMAMIşTIR DOğMAKTAN. SONUNDA
TOPRAK
OLSA DA CANLI, YORULMAMIşTIR NEFES ALMAKTAN.

Dostum, bedelsiz değildir ki mutluluklar unutma. ;O bedellerle olmanın
neresi zarar; de, yorulma. Dertlere de yenilme hiç, galiptir iyilikler
sen
ilerledikçe.
Sonra benim varlığıyla mutluluk duyduğum güzel dostum. Bir martının
yanında
yer al. Gökyüzü meskenin olsun senin de. Kat kendini maviye, hayran
bakışları çek üzerine. özgürlüğü uçuşlarınla anlat. Hem , kırık olsaydı
kanadın ne önemi kalırdı ki genişliği dünyanın.
Kaldır başını ve eğilme, sakın güçsüzce.Dipsizse de karanlık, dal
içeri...öyle bir dal ki; sen değil
o korksun.. ;Ne çıkar; deme, bir nur da senden olsun.

GüLüMSE... Fakat cenneti kazanmışçasına değil, doğduğun güzel fıtrat
için...

GüLüMSE.... O;nun ümmetlerinden biri olarak yaşadığın için...

GüLüMSE... Duyduğun ezan sesi, kıblen KABE olduğu için..

GüLüMSE... öldüğünde Azrail;le buluşup, RABB; ine kavuşacağın an
için.

Hiç
DEğiLSE DEğERLi iNSAN, RAZI OLDUğUN ALLAH ;ın rızası için gülümser misin???
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Mayıs 2008       Mesaj #1607
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Hadi aç gözlerini yaşamalısın bütün sevdiklerin için hadi aç gözlerini!..ambulans yok mu ambulans çağırın lütfen diye haykırıyordu genç kız umutsuzca.. sevgilisinin başından kanlar süzülüyordu ve bunu gördükçe daha bir kötü oluyordu Didem..



O gün ayrılık kararını almıştı ve bunu sevdiği adama nasıl söyleyecekti bilmiyordu bildiği tek şey bu ilişkinin yürümemesiydi..Fatih iyi biri olmasına rağmen Didem’le yeteri kadar ilgilenmiyor ve sürekli işi nedeniyle görüşmelerine fırsat ayıramıyordu..Didem ilgisizliğe daha fazla dayanamıyordu ve bu ilişkiyi noktalamak istiyordu artık..





Telefonun sesiyle irkildi birden arayan Fatih’ti.

_günaydın bitanem nasılsın

_iyiyim Fatih sen nasılsın diyebilmişti kendi sesini bile duymakta zorluk çekti genç kız

_bence iyi değilsin sesin kötü geliyor bir sorun mu var aşkım

_hayır yok bişey

_hasta mısın sende bir haller var soğuk konuşuyorsun

_hayır bişeyim yok ama bugün buluşalım mı?seninle konuşmak istediklerim var

_telefonda söyleyemez misin bugün burdan çıkmam imkansız çok işim var hayatım

her zamanki gibi yine işlerin var demek diye düşündü Didem ..

_alo ordamısın aşkım

genç kız verdiği kararın doğru olduğunu bir kez daha anlamıştı..

_evet buradayım diyebildi güçlükle

_bak Fatih seninle konuşmak istiyorum ve daha sonrayı bekleyemem

çok önemli en kısa zamanda görüşmek istiyorum seninle hiç olmazsa 1 saat görüşelim

sonra kaldığın yerden devam edersin işlerine..dedi ve iki tarafta sessizliğe gömüldü..

Fatih bişeylerin yolunda gitmediğini geçte olsa anlamıştı..Bu kadar ısrarla buluşalım demezdi Didem kesin kötü bişey olmuştu meraklandı tamam geliyorum diyebildi..

_yarım saat sonra Kadıköy’de buluşalım her zamanki çay bahçesinde

_olur tamam dedi bu kez Fatih zorlukla..



Yolda Fatih’in aklında bir sürü soru işaretleri vardı..Acaba çok mu ihmal etmiştim Didem’i bir derdi vardı ve bana söyleyemedi..Kendine yol boyunca kızdı ve Didem’e hak vermişti..Ama yolda kendine bir söz vermişti artık sevgilisiyle daha fazla ilgilenecek ve daha fazla vakit ayıracaktı..Gerekirse patronuyla bile görüşüp izin alacaktı ve sevgilisiyle bir hafta olsa bile tatile çıkacaktı..Sonunda Kadıköy’e varmıştı genç adam çiçekçinin önünden geçerken gözü kırmızı güllere erişti ne zamandır çiçek almıyordu sevgilisine hemen bir demet gülü aldı ve çay bahçesine geldi..

Didem çoktan gelmiş oturmuştu bile masaya sevgilisini bekliyordu arkası dönüktü genç kızın..

Masaya doğru yaklaştı arkadan çiçekleri uzatıp yanağına öpücük kondurdu Fatih..

Didem böyle bişey beklemiyordu şaşkındı ve ne diyeceğini bile bilmiyordu..

6sene olmuştu çıkmaya başlayalı ilk günlerde yapmıştı bikaç kere böyle ama şuan yapmamalıydı..sonra nasıl söyleyebilirdi ki ayrılmak istediğini Fatih’e..

_nasılsın hayatım bak senin için aldım gülleri en kırmızısından sen seversin..

_teşekkür ederim Fatih hiç gerek yoktu..

_nasıl? bu kadar mı öpmek yok mu?

_bana yalnızca kızdığın yada kavga ettiğimiz zaman adımı söylerdin sorun nedir söyler misin sabahtan beridir soğuk konuşuyorsun çiçekleri görünce bile değişmedin nedir bütün bu olanlar anlatır mısın?

Genç kız durdu bir an bütün gücünü toplayabilmek için derin bir nefes aldı nasıl anlatacağını söze nerden başlayacağını bulamamıştı..Güçlükle ;

_Fatih

_ayrılmak istiyorum ben dedi

Fatih’in yüz ifadesi değişti tamam ters gidiyordu bişeyler ama bu çok ağırdı hazırlıksızdı ve böyle bişey aklının ucundan bile geçmiyordu..birbirlerine söz vermişlerdi ölünceye kadar hatta öldükten sonra bile sürecekti sevdası..

_Çok düşündüm Fatih bu ilişkinin sonu yok artık..işlerinden ilgisizliğinden bıktım artık

Fatih hiç bişey söyleyemeden sadece anlattıklarını dinliyordu Didem’in..

_Sürekli bişeylerle meşgulsün bana zaman ayıramıyorsun bile..Hadi onu bırak geçen hafta doğum günümdü ve sen yine her zamanki gibi yanımda değildin Fatih..

_Çok önemli bir iş seyahatindeydim ama biliyorsun..Gitmem şarttı sadece bu sene kaçırdım yanında olamadım bu yüzden mi 6 seneyi bitirmek istiyorsun yani sen?

_hayır sadece bu değil diğer sebeplerde var geçen sene mezuniyet balosuna senle gidemedim başka biriyle gitmek zorunda kalmıştım babam hastaneye yattığında kendimi çok çaresiz savunmasız hissettiğimde de sen yoktun yanımda hatırladın mı?

_İyi ama herşeyi geleceğimiz için ikimiz için yapıyorum çalışıyorum bunun için ayrılamazsın benden

genç kız bütün gücünü topladı ve sigarasından derin bir nefes çekti

_sadece bu yüzden değil Fatih ben bir senedir biriyle konuşuyordum ve ona karşı ilgisiz olmadığımı farkettim dahası ne zaman başım sıkışsa ne zaman ihtiyacım olsa yanımda hep o vardı benim..

mezuniyet balosuna beraber gittik... Babam için doktor tanıdığı varmış çok ilgilendi ve doğum günümde de yanımdaydı...

_ne yani beni aldatıyor muydun? Bunu senden beklemezdim Didem sen diğer kızlardan başkaydın seni diğer kızlardan ayırıp farklı bir yere kalbime yerleştirmiştim bunlara inanamıyorum ölseydim de bunları senden duymasaydım yazıklar olsun sana !..

Genç adam koşarak caddeye fırladı ve karşıdan gelen araba ancak genç adama vurduktan sonra durabildi..Didem koşarak Fatih’in yanına gitti gözyaşları içinde kayboluyordu genç kız adeta...





Hadi aç gözlerini yaşamalısın bütün sevdiklerin için hadi aç gözlerini!..ambulans yok mu ambulans çağırın lütfen diye haykırıyordu genç kız umutsuzca.. sevgilisinin başından kanlar süzülüyordu ve bunu gördükçe daha bir kötü oluyordu Didem..





İnanamıyordu bu olanlara genç kız kendini suçluyordu sımsıkı sarılıyordu bırakma beni diye Fatih’e

Belki de gerçekten sevdiğini anlaması için böyle bir olay gerekliydi..Fakat artık çok geçti..genç adam hastaneye yetişemeden yolda can vermişti..

Didem yaptıklarından ötürü kendini hiç affetmedi Fatih’i çok sevdiğini geçte olsa anlayabilmişti

Kendisini affettirebilmek içindir belki de kim bilir her gün mezarının başına gider ona dualar eder ve mezarının üzerinde kan kırmızısı gülleri eksik etmezdi hiçbir zaman..Didemin kalbi bu olaylara dayanamadı yada biran evvel sevgilisine kavuşmak için midir bilinmez oda sevdiği adamın acısına yalnızca 3 sene dayanabildi...Didemi Fatihin yanındaki mezarlığa gömdüler vasiyeti üzerine ve mezar taşlarının üzerinden hiçbir zaman kan kırmızısı gülleri eksik olmadı...
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
29 Mayıs 2008       Mesaj #1608
arwen - avatarı
Ziyaretçi
İşte böyledir hazan.
Güzeldir ama nazlıdır.
Çirkindir ama sevimlidir.
Solgundur ama sadedir.
Üşütür ama sıcaktır.


Hepimiz, göğünde yıldızı olmayan gecelerin sabahına zor tebessümler dağıtan, kanatları kırılmış titrek bir hayatın çaresiz çocukları gibiyiz. Bir bağbozumunda daha özlemlerimizin arkasına gizlenip, kendi yalnızlığımızın kıyılarında soluklanarak içimizi ısıtacağımız hüzünlü mevsimlerin eşiğindeyiz. Sakın! Sıcaklığını yaza teslim eden güneşin size sahte gülücükler dağıtan cilveli duruşuna aldanmayın. Bundan böyle, vaktini kuşanmış zamanın kollarında bitmek bilmez açmazlarınızı düşünürken, aralık duran pencerenizden teninize değen soğuk rüzgârlarla irkileceksiniz. Ve hazan yüzüne kapanan her pencereyle biraz daha kuşatacak yaşamınızı. Ne düşünmesi gerektiğini düşünen kararsız ruh halinizin boşlukta bıraktığı anlamsız izler, bakışlarınızla birlikte balkon demirlerinin aralıklarından sıyrılıp sararmış yapraklarla sokaklara saçılacak. Bekleyen de-beklenen de, gelen de - getiren de, giden de-götüren de yaşamınızın kuytu köşelerinde yankılanan cılız, ama zarif bir ses gibi en beklenmedik anda her köşe başında karşınıza çıkan sonbahar olacak.


Gelen hazandır, hüzündür = yalnızlaştırır.


Oy yüreğim! zor mevsimlerde yaşamak zordur deyip de sakın korkma. Her şey, kafdağında ölen ankanın kanatlarında hiçbir zaman ulaşamayacağımız yerlerde yok olmadı. Bil ki gelen hazansa, ya getirdiği vardır, ya da gelmesi bile yalnızlığına yetmiştir. Sakın üzülme. Zamana yenildiğini düşünsen de ;Nisan yağmurları gibi kendi saflığının içine akıttığın damlaların her zaman olacaktır.Yeter ki sen, kendi yaşamının yağmurlarında ıslanma fırsatlarını kaçırma


Gelen hazandır, hüzündür = yalnızlaştırır


Sonbahar masumdur.Hayat, ağaçların dallarından savrulan sevdalarınızla can bulur.

Sonbahar sevimlidir;. Sizlere yazdan sıyrılan lodosların telaşlı bulutlarda yağmur aramalarını izletir.

Sonbahar hüzünlüdür;. İki elinizi paltolarınızın yan ceplerine soktuğunuzdan beri, ayaklarınızın altına serdiği sararmış yapraklarla bir başınıza yaptığınız düşünceli yürüyüşlerinize eşlik eder.

Sonbahar son bakıştır;. Çöllerde leylasını arayan mecnun misali ufuklara başınızı çevirtir, güneşin solan yüzünü izletirken de içinize hiç olmadığı kadar veda sözcükleri doldurur.

Sonbahar belli ki bir hatırlatıştır;Yere düşen her yaprak, kuruyan her ağaç aslında hep kaçtığınız, ama kaçtıkça yaklaştığınız ;o son günün en büyük tanığı ve en büyük habercisidir.


İşte böyledir hazan;


Güzeldir ama nazlıdır.
Çirkindir ama cilvelidir.
Solgundur ama sadedir.
Üşütür ama sıcaktır.

Sonbahar bir şiirle karşılar, bir hüzünle konuk edilir, bir masalla uğurlanır.
Onu tanımadığınız adreslerde ararken susuzluğunuzda bulur, vahalarda yüreğine dokunur, son nefesinize yetiştirdiği kuru bir yaprakla kaybedersiniz..
masum güsel - avatarı
masum güsel
Ziyaretçi
30 Mayıs 2008       Mesaj #1609
masum güsel - avatarı
Ziyaretçi
Ölmeyen sevgii
Genç adam kollarında bir buket çiçek, sahile koşarak geldi. Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı.
Ellerinde yine her zamanki çiçeklerden vardı.
Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı. Kırmızı, kıpkırmızı, kan kırmızısı güller...
Sanki dalından yeni koparılmış gibi
tazeydiler. Buram buram sevgi kokuyor,
aşk kokuyor en önemlisi de
özlem ve hasret kokuyordu güller...



Hepsinin üzerinde damlalar vardı. Sanki ağlıyor gibiydiler. Genç adam güllere baktı, sanki onlarla konuşuyormuş gibi,
"Neden ağlıyorsunuz, bakın ben ne kadar mutluyum" dedi. Az sonra sevdiğini
göreceği için kalbi yine deli gibi atmaya başlamıştı. Ne zaman onu düşünse,
onunla buluşacağını hayal etse
kalbi hep böyle yerinden çıkacakmış
gibi oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerinde rağmen ikisi de
sevgisinden hiç birşey kaybetmemişti.
Onları hiç birşey ayıramazdı... Ne hasret,
ne ayrılık, ne de ölüm...



Genç adam telaşla saatine baktı. Sevdiği
yine 1 dakika geç kalmıştı. Üstelik o,
sevdiğini bekletmemek için dakikalarca
önce koşarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Oysa o, her zaman kendisini bekletiyordu. Herkesin bir kusuru
olurmuş diye düşündü. Ve gözlerini
önündeki uçsuz bucaksız denize dikti...



Denizin sonu yok gibiydi, tıpkı sevdiği
kıza olan aşkı gibi denizin de sonu yoktu. Sonsuzluğa uzanıyordu... Aslında bugün onlar için çok özel bir gündü. Kendi
aralarında sözleneceklerdi. Delikanlı önce bunu sevdiğine açmış, sonra da gidip
2 tane yüzük almıştı. Bu kadar önemli bir günde bari, onu bekletmemeliydi. Ama
alışmıştı artık beklemeye, zararı yok biraz daha beklerim diye düşündü. Güllerin yaprakları nedense hâlâ yaşlı idi.
Bir türlü anlamıyordu onları. Herşey bu
kadar güzelken neden ağlıyorlardı ki?
İşte az sonra sevdiği gelecek, ona
sarılacak, kucaklaşacaklardı...
Sonra söz yüzüklerini takıp, evliliğe
ilk adımlarını atacaklardı. Genç adam
öyle heyecanlıydı ki, sevdiğine
kavuşmak için can atıyordu...



Martılara baktı, birbirleriyle oynaşıp,
uçuşan martılara... Ne kadar güzel dansediyorlardı havada.
Tekrar saatine baktı genç adam. Endişelenmeye başlamıştı. Sevgilisi
yine geç kalmıştı, hem de çok... Bu kadar
geç kalmaması gerekiyordu.



İşte hergün burada buluşmak için sözleşmiyorlar mıydı? Her gün sahilde, martılara bakarak, denizin onlara
anlattığı masalları dinleyerek birbirlerine sarılıp hasret gidereceklerine
söz vermiyorlar mıydı ? O zaman neden gelmemişti yine ?? Aklına kötü
düşünceler gelmeye başladı. Hayır! Hayır, olamazdı. Sevdiğine birşey olamazdı.
Onsuz hayat yaşanmazdı ki...
O ölse bile devamlı benimle yaşar diye düşündü genç adam. Bunun
düşüncesi bile hoş değildi.
Gözlerini yere indirdi. Gözyaşlarını
kimsenin görmesini istemiyordu.
Zaten nedense etrafındaki insanlar
ona sanki kaçık gibi bakıyorlardı.
Rahatsız olmaya başladı bakışlardan.
Artık bıkmıştı... Yine sevgilisi geldi aklına...



Neden gelmedi acaba diye düşünmeye başladı. Gözlerini kapattı. 7 sene oldu
dedi. 7 senedir hergün bu sahildeydi. Sevdiğini bekliyordu. Daha fazla
dayanamadı. Kalbi parçalanacak gibi oluyordu. Gözlerinden bir damla yaş
daha güllerin üzerine damladı. Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun
evine gideyim diye mırıldandı...
Hiç olmazsa gülleri her zamanki gibi
yanına koyar, ona vermiş olurdu...
Genç adam ayağa kalktı, sevdiğiyle
buluşmak üzere, yeşil tepenin ardındaki
kabristana doğru yürümeye başladı...

Zenginlik_başarı_sevgi
Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının
karşısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı
görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine
davet etti; "Burada böyle oturduğunuza göre, üçünüz de
kesinlikle acıkmış olmalısınız" dedi. "Lütfen içeri gelin,
size yiyecek birşeyler hazırlayayım."

Üç yaşlıdan biri, kadına, eşinin evde olup olmadığını sordu.
Kadın, eşinin biraz önce çıktığını, şu anda evde olmadığını
söyledi. Yaşlı adam, başını iki yana salladı; "Eşiniz evde
değilse, biz de davetinizi kabul edemeyiz" dedi.

Akşam eşi geldiğinde, kadın karşı kaldırımdaki yaşlı
adamlarla arasında geçen konuşmayı anlattı. "Senin evde
olmadığını öğrenince, içeri girmek istemediler" dedi.
Yaşlı adamların bu davranışlarını öğrenince, kadının
eşi üzüldü. "Bir bakıversene dışarı" dedi. "Hâlâ
oradalarsa, şimdi davet edebilirsin eve."

Kadın kapıyı açar açmaz, karşı kaldırımdaki beyaz
sakallı üç yaşlıyla yeniden karşılaştı. "Eşim geldi,
şimdi evde" dedi ve onlara davetini yineledi; "Yemeğimizi
birlikte yemek için sizi şimdi davet edebilir miyim evimize?"

Kadının davetine yaşlılardan biri yanıt verdi; "Biz
hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz" dedi ve kısa bir
duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı; "Sağ
yanımdaki arkadaşımın adı: Zenginliktir. Bu yanımda
oturan arkadaşımın adı: Başarı, benim adım ise Sevgidir.

Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra Sevgi,
kadına ilginç bir öneride bulundu: "Şimdi evinize gidin
ve eşinizle başbaşa verip, bir karara varın" dedi.
"İçimizden sadece birimizi davet edebilirsiniz evinize.
Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin,
sonra gelin, kararınızı bize bildirin."

Kadın, Sevginin önerisini eşine anlattığında, adam
sevinçten göklere fırladı. "Aman ne güzel, ne güzel" dedi.
"Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre,
biz de içlerinden Zenginliği davet ederiz ve
evimiz de bir anda zenginliğe kavuşmuş olur."

Eşinin kararı, kadının hiç de hoşuna gitmedi.
"Başarıyı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş
olmaz mıyız, kocacığım?" dedi.

Kayınvalidesiyle, kayınpederinin bu konuşmasına,
içerideki odada bulunan gelinleri de kulak misafiri
olmuştu. Koşarak içeri girdi ve o da kendi önerisini söyledi.
"En doğru karar, Sevgiyi davet etmek değil midir?" dedi. "Düşünsenize, evimiz bir anda sevgiye kavuşacak."

Gelinin bu önerisi, kayınpederin de, kayınvalidenin de
çok hoşlarına gitti. "Tamam, en doğru karar bu olacak"
dediler. Sevgiyi davet edelim..."

Kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu; "İçinizde hanginiz
Sevgi? Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun..."

Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı.
Arkadaşları da ayağa kalktılar ve Sevginin arkasından,
onlar da eve doğru yürümeye başladılar. Kadın, büyük bir
şaşkınlık ve heyecan içinde, Zenginlikle Başarıya sordu:
"Siz niçin geliyorsunuz? Ben yalnız Sevgiyi davet etmiştim."

Kadının bu sorusuna, üç yaşlı birlikte yanıt verdiler:
"Eğer içimizden yalnız Zenginliği ya da Başarıyı
davet etmiş olsaydınız, davet edilmeyen ikimiz dışarıda
bekleyecektik. Fakat siz Sevgiyi davet ettiniz. Bu durumda
üçümüz birden gelmek zorundayız evinize."

Ve kadının "Niçin?" diye sormasını beklemeden,
Zenginlik ve Başarı sözlerini şöyle sürdürdüler:
"Çünkü Sevginin olduğu her yerde, biz Zenginlik
ve Başarı da her zaman, onun yanında oluruz
Son düzenleyen masum güsel; 30 Mayıs 2008 04:29 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
30 Mayıs 2008       Mesaj #1610
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Aşkımı verdim sana yüreğimi verdim. Aşk sendin sen yüreğimdin. her atışı senin iki hecelik ismini fısıldardı, kimse bilmezdi ama sen duyardın.
Hak etmiş miydin bunu böyle derin bir aşkı? Sevgiyi hak etmiş miydin? Geç kalınmış bir soru bu. Nasıl hissetiysem öyle yaşadım ben aşkımı yüreğimi teslim etmiş olmasaydım sana, bunun adı aşk olmazdı zaten.
Böyle yaşadım hep beğensende beğenmesende. Hesaplı aşklar bana göre değildi. Ne verirsem onu alırım diyenlerden olmadım. Senin için attı yüreğim bunu söylemekten hiç çekinmedim.
Umutlarımı, hayallerimi verdim sana. Bir gelecek düşledim seninle yarım aşkları kaç kovala oyunlarını, göstermelik aşkları bırakıp bir kenara. Bugünü dolu dolu yaşarken yarına dair hayaller, umutlar besledim. Hepsinde sen vardın sensiz olmayacaktım. Bugünüde yarınıda seninle yaşayacaktım.
Ruhumu verdim sana bedenimi verdim, olmadığım zamanlarda ruhumu bıraktım sana yalnız kalmasın diye. Çünkü sensiz olmazdı ruhum içimi sıkıntılar basardı. Bu yüzden özgür bırakırdım hep onu ve ruhumun gideceği tek yer senin yanındı.
Ya bedenim! gözlerim gördüğü hiçbirşeyi ayırt edemezdi sensizken. Ellerim dokunmazdı hiçbir şeye, yürümezdi bacaklarım senin olmadığın yollarda. Sana her dokunuşum yeniden doğuşum olurdu benim.
Hayatımı verdim sana "can" deseydin onu da alırdın benden gözümü bile kırpmadan. Zaten aşk bu değil midir? Sevgiliye dokunduğun anda ölsem umrumda değil demek değil midir? Bunu diyemiyorsan eğer niye yaşıyorsun ki aşkı?
Bütün bunlar yetmedi sana biliyorum. Yetseydi eğer şimdi bunları san yazıyor olmazdım. İsyan sanma bunları ben hayatı sende aradım. Belki küçük bir şey yeterli olacaktı her şey için. Her zaman ki gibi sen istedin bitti.
Ama sana olan sevdam, sana olan aşkım mezarda biter.
BEN İKİ GÜNLÜK AŞKLARIN İNSANI DEĞİLİM!!!

Benzer Konular

3 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
11 Haziran 2013 / Misafir Forum Oyunları
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar
20 Haziran 2012 / ThinkerBeLL Edebiyat