Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Sayfa 171

Güncelleme: 17 Şubat 2016 Gösterim: 548.123 Cevap: 1.812
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
23 Aralık 2008       Mesaj #1701
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Ben Sana Mecburum Sen İmkansızlığa!
ismail sarıgene
Sponsorlu Bağlantılar




Ben seni unutmak için sevmedim. Şimdi sessizce yaşamalıyım seni. Son kelimelerini suskunluğuna ilmekleyip " gitmeliyim, mecburum" diyorsun. Ne diyebilirim ki haklısın. Yokluğunda da severim seni. Sana söz sevdiğim; seni sensizlikte bile seveceğim.. Bir dakika önce yürüdüğüm yollarda senin ayak izinde karşılaşma ihtimalinde sevdim seni. Unutmadan sana bir teşekkür borçluyum; bana " aşkı ve sevdayı " öğretip yamalı kalbime bir yudum sevgini verdiğin için.

Unutma ben sevgiyi hiçbir zaman haketmedim. Ne kadar bu cümlemi sevmesen de evet hiçbir zaman bir yudum sevgiyi haketmedim. Ellerim yine ayrılıkların cicekleri topluyor oysa o cicekler senin saclarında olmalıydı. Neyse sevdiğim şimdi kapat üzerime yalnızlığını. Kilit vur ağlayan sesime. Sessizliğinde nasıl yaşarım onu da bilmiyorum lakin bilmeni istediğim şu; sen gittin diye sevda elbisesini duvarıma asıyorum bir gün geldiğinde yeniden sana ve sevdana giyebilmek için. İşte bu gece yalnızlığının koynuna girip yokluğunun avuçlarında gözlerimi sana kapatıyorum bir gün geri döndüğünde " işte geldim helalim, sadece sana geldim " deyip yüreğimi yüreğinle öperek uyandırman için..

Yokluğuna akacak zaman. Takvimler yokluğunu anlatacak, aynalar sessiz isyanlarımı.. Şehrimin gölgelerine güneş doğacak, karakış bile bahara gülümseyecek..Oysa ben sensizlikte yavaş yavaş eriyeceğim. Tıpkı güneşin avuçlarında eriyen bir kar tanesi gibi. Usulca ve derinden.. Sakın üzülme sözlerim sitem taşıyor diye. . Üşüyen dudaklarımı sarmayacak, gözlerinle gecelerimi aydınlatmayacaksın. Şimdi gidiyorum. Lakin bir gün titrek sesimi ve utangaç yüreğimi görmek istersen bu şehrin yalnızlık sokaklarında gezinen eskicilere sor. Küflü bedenimle , yamalı kalbimle seni bekliyor olacağım. Herşeye inat yanımda tek dayanağım , kızımız Elifle seni yaşıyor olacağım..


Haydi tüm ışıkları söndürüp ayrılığını giydir üzerime. Şimdi son kez seni yazdım satırlara. Dışarıda kararmış hava, ben yalnızlığa yürürken sen imkansızlığın içinde seni arayacağım....Seni bana hatırlatan bu şehri, senin bir dakika önce geçme ihtimalindeki yollarda senin ayak izlerini arayacağım. Saatler geceyi yarıladığında eski anılarımı hatırlayıp gözyaşları içinde sesinin sıcaklığında " aşkın " imkansızlığına ağlayacağım.

Herşeye inat seni sensizlikte bile seviyorum canım...Şimdi dudaklarima kilit vurup son cümlemi sana hediye ediyorum kendi doğum günümde tek armağanı olarak..

" Ben sana mecburum ; sen imkansızlığa...."

Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
23 Aralık 2008       Mesaj #1702
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Camdan Kalp / Hülya Emir

Sponsorlu Bağlantılar
camdankalpkw6

Kendime ait birazcik param vardi ,bunun hepsini kendi hayallerim için harcayabilirdim. Babamin bana biraz para verebilecegini umsaydim ya da soylu amcamin tüm mirasini bana birakacagini bilseydim seyahat planimi biraz daha erteleme sansim vardi, böyle bir umudu hiçbir zaman göremedim.

Babam telefonda benden bir gocuk istedi. “Içi yünlü olandan al ki sicak tutsun’’ dedi..
Hangisini yapmaliydim düs seyahatine çikma kararini çoktan vermisken ,
yarin ki gelecek coskulu hayallerin cazibesine kapilmistim bile..

Tüm dünyayi tanimak hayali beni büyülüyor,karsima çikan insanlar ya da çikabileceklerse beni korkutuyordu.Yolda yürürken karsilastigim adam , belkide barda içki içerken tanisip bir sabah yanindan bir daha hiç kalkmak istemeyicegim adam.
Adamlar simdi beni simdi korkutuyor.

Jane Campion’un Isabel Archer’i gibi.Bir tabagin içinde binlerce agiz seni seviyorum sözcükleri söylerken, o sadece düs yolculugunu bitirmek istemisti.Çiktigim bu sesiz yolculukta CAMDAN KALBIM ‘i valizime korkan merhameti ve sevgiyide valize kilitledigim için rahatim.

Onun ziyaret etme karari verdigimde hertaraf günlük güneslik bahardan kalma bir gündü.Bahnofta dillerini bilmedigim insanlarla , markasini hiç tanimadigim plakasinin bas harfi S olan bir arabayla yolculuga çiktim.

Günün geceye dönmeyecegi bir yolculuk olmasi beni rahatlatiyordu.
Bir ara arabanin camini açmak istedim, içerdeki hava beni bunaltmisti nefes alamiyor kan ter içinde kalmistim. Disarda toz firtinasi var, camin arkasina yeniden siginmak zorunda kaldim.

Utanmayla iç içe geçti korkum ,insanlar bana bilmedigim dilde sözcükler söylediginde,diyebilecegim kelimem elimde henüz yoktu. Yolculugum sirasinda mevsimler sürekli degisiyordu ,biraz önce gelincik tarlasindan geçtik her yer kirmiziydi.Tarla kirmiziya hapsetmisti kendini.

Yanimdaki adam elindeki moda dergisine öylesine kaptirmisti ki kendi görme gözünü çoktan kaybetmisti.Simdi bozkirin ortasindan geçiyorduk, her taraf sariya hakimdi.Yavas esen meltem rüzgar hizla siddetlenmisti ,sesi simdi camlara çarpiyordu.Birazdan firtina baslayacakti.Agaçlar serin esen rüzgarla yapraklarini savuruyordu, arabanin silecekleri hizla gidip geliyor.

Sonbaharin renkleri beni hep büyülemistir, ova simdi saridan kirmiziya dogru gökkusagi renginde. Arabada benden baska yanimdaki adam, arabanin sürücüsü ve yanindaki kadin vardi.Sürekli arabayi kullanan adamin agzina bakiyordum, kocaman disleri,siyah kalin dudaklari vardi.

Yanindaki kiza komplimanmi yapiyordu, zannetmiyorum sadece anlatiyordu,dilini bilmiyordum ama anlattiklarinin çöp oldugunu düsünüyorum.

Kiz iki saat sonra inecek ve bir daha adami görmeyecekti ya da birkaç kez görüsüp yemek yiyeceklerdi. Çok samimi davraniyorlardi. Ben hiç samimi olmayi sevmem. Insanlarla aramda kilometrelerce uzakliklar beni rahatlatiyor, koca agizla yapilan sohbetten korkuyorum.

Kirilganim artik,sesizlik ve yanlizlik istiyorum. Mevsim degismisti simdi ,disarisi bembeyaz dona kesmisti her yer. Kar içimi ürpertirken bu yolculugu neden yaptigimi düsünüyorum.

Soguktan çok korkuyordum bir keresinde allerji krizim tutmus nefes alamamistim.Her defasinda ayni sey olacak diye korkuyorum.

Annem bugün telefonda üzgündü
‘’ hastalanmandan korkuyorum oralar soguk diyorlar ‘’dedi.
Hersey yolundaydi derin nefesler alabiliyordum,disarisi soguk olsada simdi içerisi sicak.Kar taneleri arabada sadece benim camima çarpiyordu onlarin düs yolculugunda kar yoktu, ‘’yanimdaki adam elindeki moda dergisine öylesine kaptirmisti ki kendini görme gözünü çoktan kaybetmisti’ düsüncesini hala yanimdaki adama karsi hissediyordum hiç bir sey degismemisti ki.

Karla vedalasmamiz çok sancili olmadi bir daha karsilasacaktik simdi beni sicaga teslim etmislerdi. Artik inmeliydim söför yanindaki kizdan ayrildigindan beri hiç konusmamisti,yanimdaki adam bir saat önce inerken moda dergisini arabada unuttu.Yazik saatlerdir sadece on sayfa bakabilmisti oysaki 100 sayfalik bir koca yaprakli dergi. Adamin dünyasi yarim kaldi.

Söför bir an önce benden kurtulmak istiyordu asil inmem gereken yerin burasi oldugunu söyleyerek beni birakip gitti.Gerçekte burda mi inmeliydim emin degilim. Elimdeki haritaya göre daha bir hayli yürümem gerekiyor. Kasabanin merkez tren istasyonuna gitmeliyim. Nerdeydim benim burda ne isim vardi , söyleyeceklerimi söyleyip gitmek istiyordum.Burasi onun dünyasiydi öyle söylemisti.Buraya yerlesmekten bahsediyordu.Ben burda yasarmiydim,su ana kadar bana ‘’ benimle burda yasarmisin’’ diye sormadi.

Mariana’ya ev tutup beraber yasamak istediginden bahsediyordu en son.Ben onunla yasarmiydim buraya gelene kadar henüz bende kendime bu soruyu sormadim.
Sözcükler artik bana artik agir geliyordu onlari tasiyamiyordum birazda o tasimaliydi ona birakip gitmek istiyordum.

Tren istasyonun arka kapisindaydim simdi burayi bulmak çokda zor olmamisti iki caddesi vardi bu kentin, içindeki uzun koridordan yürüyerek ön kapiya geldim.Koca beton bir avluyla karsilastim.
Iki küçük faise bankda müsteri bekliyordu , kirmizidan mora giden dudaklar,ince topuklu sari renkli ayakkabilar,üzerlerindeki etek minicikti.Etegimi yavasçça çekistirdim.Kirmizi puanli uzun bir etek giymistim , simdi ayaklarima kadar uzanmasini istiyordum.

Etimi sergilemekden onlarin yaninda utandim.Baska bir yerde baska bir zaman bende boynumda inci kolye , mini etegimle dolasabilirdim.Simdi ayaklarimda siyah iskarpinlerim üzerimde yesil bir hirkam vardi.Kadin kimligimi bu kentte göstermek istemiyordum.Saçlarim artik siyah ve kahküllü.Çocuklugumdaki gibi onlari arkadan örmeyi artik hiç ihmal etmiyorum.Babam yabanci yerde yürürken saga sola hiç bakma ve sert yürü derdi.Hep babamin sözünü tuttardim.

Annem çocukken her sabah saçlarimi örerdi,simdi hersey yine eskisi gibi bende artik saçlarimi örüyorum, sürekli etegimi çekistirip durmaktan yoruldum.
Kirmizi puanli etegimi simdi çok seviyorum.Bugünkü beni çok iyi anlatiyor birazda uzun olsaydi.Faiselerle aramda kilometrelerce uzaklik var,benden ürkmesinler diye görünmez olmak istesemde basaramadim,elimdeki valiz küçücük sasirmis olmalilar.

Mesin sari bir çanta bunu seçerken çokmu aramistim diye bana gülüyorlardir.Onlarin gülmesinden rahatsiz olmuyorum. Hava sicak saatlerdir tren istasyonun önünde elimde cam kalbim bekliyorum,telefonum yok gelmezse dönüs yolumu bulabilecekmiyim.
Iste karsidan geliyordu, ‘’beni hiç görmek istemedigini,sadece benim kirilmamam için bu daveti yapmisti’’

Bir an düsüp bayilacaktim elimdeki kalbim yere düsmemesi için ona sikica sarildim,rengini tanimadigim topraklarda ölmek istemiyordum. Valizimi odasina biraktik
‘’çok esya getirmisssin ,uzunmu kalacaksin’’ dedi. Sözcükler agir geliyordu bunlarimi söylüyordu yoksa binlerce kelimenin içinden ben sadece bunlarimi seçip aliyordum,duymak istedigimi aliyordum.

Cebimdeki kelimeler yolda hizla dökülüyordu artik eskiye ait söyleyecek sözcükler hizla azalmisti ani yasayip gitmek itiyordum. Valizi gizliden açip kalbimi yerlestirdim.
Onun görmesini istemiyordum, onla geçirecegim iki gün içinde kalbim çarpsin,kirilsin istemiyordum.

Simdi kirildiginda yerine koyacak hiçbirseyim yok. Uzun bir yürüyüse çiktik tarlalarin arasindan geçtik,topragin kokusu yoktu.Heryer çürümüs ölü lesi kokusundaydi.Küçük bir göle geldik gölün üstü katman katman kapanmisti.Korkmasam,üstünde yürüme cesaretim olsaydi,binlerce rengin içinde kaybolabilirdim.Farkinda degildi yasadigi yerde her sey hizla ölüyordu.

Onu burdan götürmeliydim.Ya mariana ona yasam veren tek sey onu kiskanmak la hiç dogru yapmamisim o simdi sadece onda nefes aliyordu.Kalbim iyi ki yanimda yok yeniden ona sevgi ve merhamet vermek istedim.

Benle gelirmiydi sözcüklerine hiç aldirmadan onu yanimda götürmek istesem, kendi bana dayanabilirmiydi.Beni hiç sevmedigini düsünüyordum , aramizdaki tek tutunma noktasi geçmisteki benim ona yazilan yazgim.Yazgilarda degisiyor artik.

Yazilan yazildigi gibi hiç yasanmadi ki. Saatlerdir yürüyorduk ,bilinmezlik hep beni ürküttsede onun yaninda kendimi ona hapsetmis durumdayim. Ondan korkmuyorum.Kayaliklara gelmistik ‘’bu dagin arkasi deniz , sana onu göstermek istiyorum ‘’ dedi.

Sonunda sakinlige erisecektik ,sesizligin içinde hapsolmayi özlemistim.
Kayalar gittikçe sarp ve diklesiyordu.Kalbim olmadigindan çarpintisini duymuyordum , hiçbir sey hissetmesemde garip bir duygu beni ürkütüyordu.Denizle artik karsi karsiyaydik kayalarin arasindan su sesiyle birlikte ayaklarim suya degmeye baslamisti.Bir kayaya uzanip biraz dinlendik.Konusma zamani gelmisti ‘’söyleyeceklerin vardi,seni dinlemek istiyorum ‘’ dedi..Söyleyeceklerimi çoktan unutmustum ,artik hiçbirsey yoktu.Yarin varmiydi onla ilgili yarin hayali ,son karsilama sözcügünden sonra kalmamisti.

Bunu ona anlatmak onu üzermiydi zannetmiyorum kalbinde merhametin olmadigina inaniyordum.

Ona ‘’merhamet ve sevgiyi sana tanridan hep diliyorum’’dedim.
‘’senle yarin yok,sadece simdi var ,anda seninle dinlenip ara soluk verip gitmek istiyorum’’ dedim.Söylemek istediklerim bunlarmiydi,
camdan kalbi valize koyma fikrinin simdi iyi bir fikir oldugunu düsünüyorum.Sözcüklerim bunlar olmasa bile söyleyecegim yeni sözcüklerlede degisecek bir sey olmayacakti.Sevgiyi çoktan kaybetmisti.
‘’önceki kadinlarinin devamiydim bende onlardan ayni parçalari tasiyordum ,benle kuracagi sadece buzdan bir sato olabilirdi’’ daha söyledigi binlerce sözcügü duymak istemiyordum.Saatlerdir burda konusuyorduk simdi kivrilip ona sarilip uyumak istiyordum kelimeler ve yarin onun olsundu.

Deniz hizla yükselmisti simdi burdan kalkip biraz daha yukari dogru çikmamiz gerekiyordu.Yoksa med-cezir yüzünden sulara gömülebilirdik.Telaslandim su her tarafimizi sarmisti.Geldigimiz yer simdi sular altinda görünmüyordu ,
Geriye ancak saatler sonra geri dönebilirdik.Yan kayaya geçmeliydim ki yukari tirmanabileyim aradaki uçurum beni korkutuyordu.Ikimizde sikismistik.
Uzakdan bir kadin belirdi ve simdi ikiside baska bir kayadalar.Marianay’la simdi tanisacaktim benide yanlarina almalarini istiyormuydum, simdi hayir.
Gelen kadinin bana uzanan eliyle annesi oldugunu görünce rahatladim.
Hersey simdi çok kolaydi , derin yalnizligin içindeki kurtarici.
Uçurumun kenarindaki diger kayayi biz farketmemistik oysaki ne kolaydi hayat yürümeyi ilk ögrendigimiz günde onun elini tutmustum.

Camdan kalbim olsaydi simdi çoktan kirilmisti,biliyorum ki odada bir valizin içinde beni bekliyor. Yalniz ve sadece beni.

ÖmÜrCeK - avatarı
ÖmÜrCeK
Ziyaretçi
24 Aralık 2008       Mesaj #1703
ÖmÜrCeK - avatarı
Ziyaretçi
KaLbime İyi Bak
Genç kiz feci bir hastalığın pençesinde kıvranıyordu. Yaralı kalbi artık bu dünyaya daha fazla dayanamamaya baslamıştı.Çok zengin olan ailesi tüm gazetelere, kalp nakli için ilan vermişlerdi. Canını feda edecek birini ariyorlardi.
Genç kiz ise hergün hastahane odasında biraz daha solmaktaydı. Yine yalnızdı odasında, gözü yaşlı, boynu bükük ölümü bekliyordu. Gözlerini kapadı, bu küçük odada gözyaşı dökmekten bıkmıştı. Yinede engel olamadı pınar gibi çağlayan gözyaşlarına. Sevdiği geldi aklına, fakir ama onu seven sevgilisi. Hergün aynı şeyleri düşünüyor, anıları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu. " Param yok ama sana verebileceğim sevgi dolu bir kalbim var" demisti delikanli. Genç kızda zaten baska birşey istemiyordu. Sevgiye muhtaç biri, sevdiğinin sevgisinden baska ne isteyebilirdi ki. Ama olmamıştı işte dünyalar kadar olan sevgilerinin arasına, o lanet olasıca para girmeyi bilmiş, onları ayırmıştı. İşte paranın geçmediği zamanlara gelmişlerdi. Ne önemi vardı artık? Şu son günlerinde, sevdiği yanında olsa yeterdi. Ayrılıklarından bu yana 5 bitmeyen, çile dolu yıl geçmişti. Her günü zehir, her günü hüsran. Ama genç kız hep sevgisini yüreğinde taşımış, kalbini kimseyle paylaşmamıştı. Sevdiğini düşündü işte o an. Acaba o neler yapmıştı bu kadar sene boyunca. Kimbilir kiminle evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştı. Gözlerinden bir damla yaş daha damladı kurumuş, bitmiş ellerine. Ellerine baktı, bir zamanlar ellerinin, ellerini tuttugunu hayal edip, her gün saatlerce ellerini seyrederdi. En çokta saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdiği öpmüş, koklamıştı onları. Her bir tanesi koptuğunda, kalbine bir ok daha saplanıyordu. Kalbi yine sızlamaya baslamıştı. Belki sevdiği yanında olsa, kalbi bu kadar yorulup, veda etmezdi yasama. Zaten artık ölüm umrunda değildi genç kızın. Sevdiğinden ayrı yasamanın ölümden ne farkı vardi ki. Tekrar o geldi aklına. Keşke yanımda olsa dedi. Son bir kez elini tutsa yeterdi. Gözlerini son bir kez öpse, rahatça ebediyen gözlerini kapatabilirdi artık. Gözleri pınar gibi çağlamaya başladı. Sevdiğini son bir kez görmeden ölmek istemiyordu. Ufakta olsa ondan bi hatırasını almadan bu dünyadan göçmek istemiyordu. Oysa sevdiği, kimbilir kiminle beraberdi. Kendi sevgi dolu kalbinin kimseyle paylaşmayı düsünmemişti bile, ama acaba o paylaşmış mıydı ? Onun sevgisini silmiş atmış mıydı acaba kalbinden? İçi birden nefretle doldu. Üstüne büyük bir ağırlık çöktü. Onu düşündükçe her dakikasının zehir olması artık çok daha ağır geliyordu genç kıza. Ölmek istedi, artık yaşamak istemiyordu bu dünyada. Ama sevdiğinden bi hatıra almadan ölmeyeceğine and içmişti. Tekrar gözlerini açtı. Kimbilir belkide sevdiği onu unutmuştu. Bu düşünceler içinde derinliğe daldı. Birden babası girdi odaya, kızına kalp nakli için bir gönüllü bulduklarını müjdeleyecekti. Fakat genç kız çoktan uykuya dalmıştı. Bir meleği andıran masum yüzü, sevdiğinin özleminden sırılsıklamdı. O gece biri gözlerini dünyaya kapadı, genç kız ameliyata alındı. Tekleyen ve görevini yerine getirmeyen kalbi değiştirilmişti. 1 hafta sonra tekrar gözlerini açtı dünyaya genç kız. Ama dünya daha farklı geldi ona. Sanki birşeyler eksikti. Aradan aylar geçmiş genç kız artık iyice iyileşmişti. Ama içindeki burukluğu bir türlü atamıyordu. Sevdiği aklına gelince kalbi eskisinden daha çok sızlıyordu. Bir kere, bir kere görebilsem diye mırıldandı. Kalbi yine sızlamaya baslamıştı. Yeni kalbi onu iyileştirmişti ama nedense her gece aniden hızlanıyor, onu uykusundan uyandırıyor ve sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya baslıyordu. Genç kiz bir anlam veremediği bu durumu doktora anlatmış, ama ameliyat kolay değil, bir ayda geçer demişti doktor. Aylar geçmişti ama hala aynıydı durum. Çiçeklerinin yanına gitti. Hergün onlarla saatlerce dertleşiyor, zaman zaman ağlıyordu onlarla. En çokta kan kırmızısı gülünü seviyordu. Çünkü kırmızı gülün onun için yeri apayrı idi. Oda genç kızla beraber gülüyor, onunla beraber ağlıyordu. Onu sevdiği gibi görüyordu genç kız. Ve gülünü sevdiğini ilk gördüğünde ona hediye edeceğine dair yemin etmisti. Baska türlü paylaşamazdı gülünü kimseyle. Kapı çaldı aniden. Kapıyı açtı ama kimse yoktu. Gözü yerdeki beyaz zarfa ilişti. Yavasça eğilip zarfi yerden aldı. Birden kalbi deli gibi atmaya başladı. Ne olduğunu anlayamıyordu. Zarfin üzerinde ne bir isim, ne bir adres vardı. Zarfı açtı, içinden beyaz bir kağıda yazılmış bir mektup çıktı. Kalbi daha hızlı atmaya basladı. Onun kokusu vardı kağıtta. Evet, onun kokusu vardı. Yıllar yılı özlemini çektiği, yanında olabilmek için canını bile verebileceği sevdiğinin kokusu vardı mektupta. Başı dönmeye basladı. Koltuğuna geçip oturdu yavasça. Kağıdı açtı. Ve elleri titreyerek okumaya basladı.



" Sevgilim, senden ayrıldıktan sonra, bir kalbe 2 sevginin sığmayacağını bildiğimden dolayı, ne bir kimseyi sevebildim, nede kimseye bakabildim. Her günüm diğerinden daha zor geçti, çünkü her gün özlemin dahada artıyordu. Sana kitapları dolduracak kadar şiirler yazdım. Her biri diğerinden dahada hüzünlüydü. Yazdım, okudum, ağladım. Hergün yazdım, her gün okudum, senelerce ağladım. Her gece seni düşündüm sabahlara kadar, her gece senin yanında olmayı istedim. Ve her gece sensizliğe lanet ettim, uykuları haram ettim kendime, sensiz olmanın acısını gözlerimden çıkardım. Ve bir gün herseyi değiştirecek bir firsat çıktı önüme. Fırsatı değerlendirmeyip, kendime haksızlık edemezdim. Ve değerlendirdim. Senden çok uzaklara gittim, belki seni unuturum diye. Ama tam tersi oldu. Seni daha çok özlüyorum artık. Senden çok uzaklardayım belki, ama yinede seni görmek için uzaklardan gelebiliyorum. Hemde her gece. Seni seviyor, seyrediyor ve eğilip sen uyurken yanağına bir öpücük konduruyorum. Bazen gözlerini açıp bakıyorsun, geldiğimi bildiğini sanıyorum ama yine o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Yarın birbirimizi sevmemizin 6. senesi. Hep ben geldim şimdiye kadar senin yanına, yarında sen gel olur mu sevgilim. Ha, unutmadan, sana hep sözünü ettiğim, kalbime iyi bak olur mu ?Çünkü gözyaşlarımla, adını yazdım ona. Seni senden bile çok seven bir sevgi var kalbinin içinde. Unutma, kırmızı gülüde unutma olur mu ??

Seni Seviyorum, Yanıma Gelinceye Kadarda Seveceğim
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
6 Ocak 2009       Mesaj #1704
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Simitçi
Her gün sabah kalktıktan sonra ilk işim camdan dışarı bakmak olurdu. Üç yıldır onu görmediğim gün olmadı. Anlayamadığım bir yakınlık hissediyordum. Okula giderken hep önünden geçerdim. Bana laf atar, simit almayacağımı bildiği halde yanına çağırırdı. Ben de hemen yanına gider, muhabbete dalardım. Babam evden çıkmadan yanından ayrılırdım. Derse geç kalmama sebep olmamak için bazen de o beni yanından zorla gönderirdi. Hafta sonları bile, annemden koparabildiğim izinlerimin çoğunu onun yanında geçiriyordum. Arkadaşlar maaş almam gerektiğini ya da ona âşık olduğumu söyleyip, benimle alay bile ediyorlardı.
Siyasetin, politikanın, askeriyenin birbirine karıştığı çalkantılı bir dönemde yaşıyorduk. Lise son sınıftaydım. Kazanma ihtimalim az olsa da sınava hazırlanıyordum. Evimiz gösterişli bir apartmanın en üst katındaydı. Halimiz vaktimiz yerindeydi. Annem hep endişe eder, babama bir şeyler olacağından korkardı. Bir albayın kızı olduğumu hep gizledim. Korkudan değil, daha çok hak etmediğim bir ilgi toplayacağım endişesinden saklardım babamın albaylığını. Bu büyük şehre taşınalı üç yıl oldu. Geleli çok olmadı ki Asım ile tanıştım. O da bizim gibi bu mahallede yeniydi. Küçüklüğünden beri simitçilik yapıyormuş ama bizim mahallede çalışmaya, biz geldikten bir kaç hafta sonra başlamış. Asım benden sekiz yaş büyüktü ama ona abi demek içimden gelmiyordu. O da bundan rahatsız görünmüyordu.
Sınava sayılı günler kala bir gün yine ilk iş olarak kalktıktan sonra cama koştum. Yoktu. Müthiş bir üzüntüye boğuldum. Alelacele bir şeyler atıştırıp, annemin yemeğimi bitirme ısrarlarına aldırış etmeden evden ayrıldım. Sokağın alt, üst köşelerine baktım, yoktu. Diğer sokaklara baktım, esnafa sordum.Yoktu. İlk dersi kaçırma pahasına mahallede oyalandım, ama gelmedi. Bana haber vermesi gerekirmiş gibi ona kızgındım. Aynı zamanda başına kötü bir hal gelmesinden de korkuyordum. Öğleye kadar vakit nasıl geçti bilmiyorum. Yemekhanede sırada iken annem aradı ve eve gelmemi söyledi. Babam bilmediğimiz bir sebepten hapse atılmış. İnsan böyle zamanlarda kendisinden beklenmeyecek bir cesaret gösterebiliyor. Bende haberin şok etkisinden olacak, heyecanımı hemen yenip, ağlayıp sızlamadan kimseye de hissettirmeden eve gittim. Olayın iç yüzünü bilmesem de babamın üstleriyle yaşadığı fikir ayrılıklarından dolayı askeriyede çok sevilmediğini biliyordum. Bu da beni korkutuyordu.
Annem perişan durumdaydı, evden çıkamadı. Babamı görmek için yanına gittim. On dakikacık görüşmeye izin verdiler. Babamın, tahmin ettiğim gibi, bir şeyden haberi yoktu. Binadan ayrılırken Asımı gördüm. Asker elbisesi içindeydi. Şaşkınlıktan ne yanına gidebildim, ne de seslenebildim. Olaylar netleşmeye başlıyordu. Biz taşındıktan hemen sonra mahallemizde simit satmaya başlaması, babam hapse atılana kadar her gün hiç aksatmadan evimizin karşısındaki yerini alması, benimle muhabbeti hep babamı izlemek içinmiş. İnanamıyordum. Üç yıldır, kuyumuzu kazmaya çalışan adamla dostluk yapıyormuşum. Ağlayarak eve gittim. Annem, babama üzüldüğümü düşünüp teselli etmeye çalıştı. Uzun bir gece oldu.
..................

Sınavı kazanamadım. Günler hızla geçti. Babam aklandı. Simitçi Asım bir daha ortalarda görünmedi. Bir polisle evlendim. Şark görevi için doğuya gittik. Üç yıl diye gittiğimiz doğudan yedi yılda ancak dönebildik. İki çocuğum oldu. Geri döndüğümüzde eşimin işyerine yakın bir yerde ev kiraladık. Babamlara uzak bir yerdi ama babam emekli olmuştu. İstediği zaman gelip torunlarıyla vakit geçirebiliyordu. Bunun için çok sık bize geliyordu.
O gün de babamın ve çocuklarımın parktan dönmesini bekliyordum. Sokakta tanıdık bir yüz gördüm. Asımdı. Simit satıyordu. Çok değişmişti ama tanıdım. Büyük bir hışımla yanına yaklaşıp kinayeli bir şekilde seslendim:
-İyi görevler...
Hafif dönüp baktı ve bana bir simit uzattı. Bu kadarı da fazlaydı. Gözlerim doldu, ağlamamak için hemen uzaklaştım. Bana yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de tanımazlıktan geliyordu. Mahalleyi iyi tanıyan bakkala gittim.
"Kim bu simitçi?" diye sordum.
-Ara sıra gelir, bedava simit dağıtır. Meczup adamcağız. Eskiden istihbaratçıymış. Sevdiği kızın babası hapis yatmasın diye yalan söylemiş. Kızın babası kurtulmuş ama yalan söylediği birkaç ay sonra anlaşılınca mesleğinden atılmış. Nasıl geçinir bilmem ama arada bir görünür. Şehrin her yerinde simit dağıtır. Çocukların alaylarına hiç kızmaz...
Daha fazla dinlemeden çıktım. Babam ve çocuklarım simit arabasının yanındaydılar. Son birkaç simidi de onlar almıştı. Asım, babamın cebinden çıkartmaya çalıştığı bozukluklara baktı, sonra bana ve çocuklara baktı. Elimde simit, boş simit arabasını ittirerek uzaklaşan Asım'ın arkasından bakarken, babamın söylenmelerini duymuyordum.

( Alıntı-Şiir Evi )
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
9 Ocak 2009       Mesaj #1705
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Sevgili Herenim..
Yaşamaya sebep seni seçtim : UMUDUMSUN'dan..

"bitanem bu yazı senin için sen güçlüsün benden daha güçlü ve bunuda atlatacağız diğerleri gibi bunu yürekten ve inanarak söylüyorum sadece inan ve güven......

*********************************
Seni bulmuşken kaybetmek o kadar acı ki.. kime yalvarsam boş sanki.. kime küfretsem? Yollara mı, zamana mı? Olmamışlığımıza,hamlığımıza mı?
Buna inanmak gerçekten çok zor.. özlemin soğukluğu bir kez daha yeniyor sevişmenin sıcaklığını ve ellerimizi birleştirecek köprü,daha üzerinden bir kez bile geçememişken yıkılmaya yüz tutuyor. Nasıl göze alamayız, gerçekten anlamıyorum…
Bambaşka rüyalardan çağırdın beni, biliyorsun… aklımdaydın, tekrar kalbime düştün… sonsuza dek… sonsuz… seni ne kadar çok sevdiğimi hiçbir zaman bilemeyeceksin. Hiçbir zaman beni, seni sevdiğim kadar sevemeyeceksin. Ve inan bana eğer bir gün başkasının olduğunu duyarsam, sonum olacak… ölmüş ruhumu, bedenime daha fazla yük etmem o saatten sonra… anlıyorsun beni…
Dün dokunduğum, parmaklarımı büyüsüyle yıkadığım o saçlarını, gelin olduğun gün bir başka erkek süslerse, bir başka erkek öperse yanağını, yanarım ateşimden… sönmek istemiyorum eğer benimle değilsen… aşkımdan özlemek korkusuyla kaçıp, başka bir şehirde bulursan aradığını, hatırlama beni artık… çünkü olmayacağım.
Seni gerçekten sevmiştim. Sana "benim" diyebilmeyi o kadar çok istemiştim ki… ama benim yüzümden gizli bir vicdan azabı duymanı da asla istemem… mutluluğunu bozacak hiçbir düşünceyi sokma lütfen aklına… beni bile..
Ben tüm yollardan döndüm ve yüzümü sana çevirdim. Ne zaman, hangi gün istersen bana gelip, beni isteyip, kollarımda uyuyabilirsin… belki bugün, belki seneye, belki 3 sene sonra, belki hiç… seni seviyorum… seviyorsan gel…
Sana hep söylemişimdir… ben Türk filmlerinden çıkıp gelmiş bir adamım diye. Yine öyle bir yazı oldu bu da… Ediz hun, Cüneyt arkın tadında bir aşktı yaşadığım ve tek isteğim Türkan Şorayım olmandı… Çok muydu?
Şimdi aç kulaklarını dinle. Ac gözlerini ve oku.. bu adam seni seviyor…sevmek hiç de ucuz değil … ve benim artık yeni sevgiler alacak ne param ne de arzum kaldı…
Git diyorsun... Denerim...
Son treni kaçırınca sabaha kadar istasyonda uyurum. Şehre dönmem , kıvrılır saklanırım bir köşede… gelmeni beklerim… bana “ gitme, sana geldim “ diyen sesini beklerim… kolumdan tutup, evimize götürecek aşkımı beklerim… al beni buradan… istasyon çok soğuk ve ben gitmek istemiyorum bu şehirden, senin kalbinden… eğer git dersen, bindirirsen beni sabah trenine, nereye gideceğimi de biliyorsun… aradığın zaman, çık gel sen de ilk trenle… al beni ve evime, kalbine geri getir… hadi gel… gitme, kal de bana… bak sabah yaklaşıyor… seni seviyorum……"


Yaşamaya sebep seni seçtim : UMUDUMSUN......

( Bitanem34'ün Space'inden )
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
9 Ocak 2009       Mesaj #1706
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Bir grup ögrenciden Günümüzde Dünya´´nin Yedi Harikasi´´nin neler oldugunu düsündüklerine dair bir liste yapmalari istenir. Aralarinda anlasmazliklar çikmasina ragmen asagidakiler en fazla oyu alanlardir:
1)- Misir´´in Büyük Piramitleri
2)- Tac Mahal (Taj Mahal)
3)- Büyük Kanyon (Grand Canyon)
4)- Panama Kanali
5)- Empire State Binasi
6)- St. Peter Bazilikasi (St. Peter´´s Basilica)
7)- Çin Seddi (China´´s Great Wall)
Ögretmen oylari toplarken, sessizce duran bir kiz ögrencisinin henüz kagidini vermemis oldugunu farkeder. Sonra ögrencisine kendi hazirladigi liste ile ilgili bir problem olup olmadigini sorar. Kiz ögrenci ise
´Evet, biraz. O kadar çok sey var ki, bir türlü karar veremiyorum´ der.
Ögretmen de ögrencisine
´Peki, söyle bakalim senin listende neler var, belki biz sana yardimci olabiliriz´ der. Kiz ögrenci önce duraksar ve sonra okumaya baslar:
´Bence Dünyanin Yedi Harikasi :
1)- görmek
2)- duymak
3)- dokunmak
4)- tatmak
5)- hissetmek
6)- gülmek
7)- ve sevmek...´
Odada sinek uçsa sesi duyulacak sekilde bir sessizlik oldu. Basit, siradan ve normal olarak düsündügümüz ve gözden kaçirdigimiz seyler gerçekte ne kadar da mükemmeldirler.
Hayattaki en degerli seyler satin alinamayanlardir.
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
15 Ocak 2009       Mesaj #1707
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi



"Onu çok sevmiştim"

Din adamı yeni kazılmış mezarın başında duasını bitirmek üzereydi. Birden, 50 yıllık karısını kaybetmiş olan 78 yaşındaki adam kalın sesiyle feryat etmeye başladı:

"Aaah, aaah! Onu ne kadar da çok seviyordum!" Onun bu feryat-fîganı cenaze merasiminin sessizliğini alıp götürdü. Mezarın etrafında duran diğer aile üyeleri ve arkadaşları şaşırdı ve utandı. Yüzleri kıpkırmızı kesilen yetişkin çocuklar babalarını susturmaya çalıştı:



"Tamam baba, acını anlıyoruz, ama sus şimdi." Yaşlı adam cenazenin mezara yavaşça indirilişini yaşlı gözlerle seyretti. Din adamı duasını tamamladı. Sonra da, aile üyelerini mezara toprak atmaya davet etti. Yaşlı adam dışında hepsi bu görevi yerine getirdi. Yaşlı koca bir kez daha feryat etti: "Ah! Onu ne kadar da çok seviyordum!" Çocukları onu engellemeye çalıştıysa da, o devam etti:

"Onu seviyordum!"



Mezarın etrafında bulunanlar yavaş yavaş ayrılmaya başladı, ama yaşlı adam inatla mezarın yanından ayrılmıyordu. Gözleri mezara dikili vaziyette oracıkta öylece duruyordu. Din adamı yanına yaklaştı:

"Neler hissettiğinizi biliyorum, ama artık gitme zamanı. Gitmeli ve hayatımıza devam etmeliyiz."

"Ah! Onu seviyordum!" diye inledi adam perişan bir şekilde.

"Ama bunu ona ya bir ya da iki defa söyledim!"
ÖmÜrCeK - avatarı
ÖmÜrCeK
Ziyaretçi
20 Ocak 2009       Mesaj #1708
ÖmÜrCeK - avatarı
Ziyaretçi
Düşündükçe gerçekle yüzyüze gelmenin sancılarını yaşıyorum.Kimi zaman soluğum kesiliyor,kimi zaman hayattan vazgeçiyorum.Yokluğunu hissetmenin yarattığı ızdırabı hangi kelime ifaade edebilir bilmiyorum...Yapayalnızım;sen yoksun,,,şu koskoca dünyaya sığmıyorum;SEN YOKSUN...Artık hiç olmayacağını bilmek..Tanrım,hayat ne kadar acımasız...
Biraz daha kalamaz mıydın?Hani diyorum biraz daha kalıp okşayamaz mıydın saçlarımı?Saçlarım...!kokusunu derinden soluyup,her telini bir bir sevdiğin saçlarım...Şimdi ellerini özlüyor ve gözyaşlarım özlüyor seni.
Görüyor musun herşey ölüm kokuyor hayatımda.Ne zaman toprağa baksam içim daralıyor,boğuluyorum..Ben artık ölümü seviyorum,ölümü özlüyorum.Hatırlıyorum da eskiden ürkütürdü beni adı bile..Zamanla nasıl da değişiyormuş insan,hiç sevmediği şeyi bir gün sevebiliyormuş oysa...
Hasret diyordum,evet hasret...Biliyor musun sensiz geçen her saniye içimde hasretin deli fırtınaları kopuyor..Yere düşüp yığılıyorum,gücüm tükeniyor.Ruhum yerinden fırlayıp tüm hızıyla,,,dünya'nın en derin uçurumlarına atıyor beni,ne zaman hissediyorsam hasretini...İşte o an;çaresizliğin o hoyrat,o çirkin suretini görüyorum,ellerim titriyor,yumruklarımla duvarları herşeyi yıkasım geliyor...Ölesim geliyor..ölemiyorum.
Kıvranışlarım bir ömür sürecek biliyorum,hasretin de öyle...Bazen hiç kavuşamayacakmışız gibi geliyor ama vazgeçmiyorum umudetmekten..Çünkü bana en umutsuz zamanlarımda ayakta kalabilmeyi öğrettin inanmakla.İnancım tükenmeyecek,senin için kendim için..bizim için..
BİZ...O kadar zamansız gittin ki aslında..Saatler öncesi gözlerime bir tuhaf tebessümle bakıp da "bana dokun lütfen,beni mutlu et"demiştin...Sanki bu gidişi biliyordun,sanki gitmeye çoktan gönüllüydün...Oysa ki aylar boyu savaş verdim,benimle kalabilmen için...O kadar inanmıştım ki gitmeyeceğine,öyle umut bağlamıştım ki gözlerinin daima güleceğine ve o içime sığmayan ışığı kaybetmeyeceğine...
Belki gidebileceğini söylediğinde"HAYIR "demiştim sana "yakma yüreğimi gitme dayanamam"
Sen ise o güzel bakışlarını gözlerime doğrultup yine saçlarımı okşayarak "Geçer...unutursun birgün yavrucum" demiştin..Dudaklarından nasıl da dökülmüştü bir çırpıda bu sözler..
Peki neden susmuyor bu sancı ANNE?Birtek ben mi yarımkaldım yokluğunda,bir tek ben mi yandım Anne...?
nice zaman oldu,herşey senin istediğin gibi işte..Evini hergün silip süpürüyoruz,bize öğrettiğin yemeklerden pişiriyoruz Babama.Sahi Anne,Babam sen sonrası hiç gülmüyor,"ömrümden ömür gitti,canımın yarısı gitti"diyor içleniyor.O hep ağlıyor Anne,hiç böyle olmazdı..Babam ağlamazdı.yüreğimiz acıyor Anne yüreğimiz..
Bütün odalarında sen varsın bu evin,her gün pencereden bakıyorum karşı yola,hani hep derdin ya "Beni bekle".Seni bekliyorum Anne,gelmiyorsun.Kim beyazlara bürünse;sanki sen,Hangi Ananın gözleri dolsa;sen...
Ön bahçeye diktiğin ağaçlara sarılasım geliyor bazen,kokun vardır kimbilir!Kimbilir Annem!
Hasret ANNE...bu yolun sonu gelesi değil gibi.Çarçabuk geçse bi şu zaman,bi geçse,kapılar açılsa bana...Ben artık yaşamı sevmiyorum Anne.hiç bu kadar yalnız kalmamıştım,resimlerin konuşmuyor benimle...Oysa ben attığım her adımda,aldığım her solukta seni yaşıyorum ve diyorum yoksun.Korkuyorum anne,binalardan,evlerden,ağaçlardan,herşeyden korkuyorum.Bütün bunların arasında senin bebeğin kaybolmaktan korkuyor.Ellerimi tutan yok anne,ne de kokumu senin kadar seven...saçlarımı öpüp koklayan,ağladığımda "ağlama yavrum,kıyamam gözyaşlarına"diyen yok.çok özlüyorum seni anne.
O kadar güzelsin ki..tıpkı bir melek gibi...beyazlar çok yakışırdı sana,hani hep söylerdim ya sana da.Hiç gelinlik giyememiştin sen anne ve bir gün kına yaktılar ellerine,ayaklarına...bembeyaz giydirdiler sonra seni...ve götürdüler,benden aldılar...Tertemiz sularla,dualarla yıkadılar..Gelin oluyordun öyle ya!!! beyaz yine yakışmıştı sana,o gün söyleyememiştim,şimdi söyleyim bari:yine çok güzeldin anne! melekler kıskanmış mıdır acaba?
Elimden aldılar seni anne,musalla taşına koydular.hoca başında,cemaat...."iyi bilirdik" dediler anne....oradaydım...ya da değildim.İYİSİ AZDI ANNEM...sen bu dünyanın en tatlı annesisin,annelerin en güzeli en şefkatlisi...
Sahi anne,analık ne kutsal şey...bir gün ben de anne olursam,kızıma adını vereceğim ve senin bana verdiğin sevgiyi...seninle gurur duyuyorum anne,senin evladın olmakla gurur duyuyorum.insan kaybedince anlıyor bazı şeylerin değerini...Hep dua ediyorum anne,hiçbir evlat kırmasın incitmesin...her gün her saat öpüp koklasın,çünkü ben sana doyamadım...
YÜREĞİM ÇOK ACIYOR ANNE,YÜREĞİMİN ACISI ÖLDÜRÜYOR...
hadiseyim - avatarı
hadiseyim
Ziyaretçi
25 Ocak 2009       Mesaj #1709
hadiseyim - avatarı
Ziyaretçi
Sahne senin Kız Kulesi

Kız kulesi
Karşında duran bank’a
Bazen acı verirsin bazen huzur

Oturmuşsun, İstanbul’un dalgalarına
Çilelerin mi sevinçlerin mi temsilcisin
Bilmiyorum

yıldızlar gökyüzüne olan aşklarını nasıl gece yaşıyorlarsa
mecnunlar da gece bulurlar huzuru /sende.


Aşıkların tek durağısın
Yağmurun ıslatmadığı ama aşıkların gözyaşları ile ısladığı
Rüzgarın teğet geçtiği
Tek kubbesin
Bazılarının ortak hayallerinin şahidisin
Bazılarının karşılıksız duygularını dinlersin
Herkes medet umar senden
çare bulamazsın aşklara



karşılıksız duygular için,
1453 dalga ile boğmalı seni
gömmek gerek seni dalgalara
gömsünler ki şahit kalmasın hayallere ,umutlara
seninle yaşlanıyoruz.

Her nefeste senden ötesini keşfedemiyoruz

Sanık defterinde ismin var
İkamet ettiğin yerde ilelebet kalacaksın
Aşıkları anlayan tek kulesin
Başuçlarımızda duran tek renksin
Ezdin İstanbul’u

Aşıkların tek kelimeye bin anlam yükleyince
Gelecekleri tek mekansın
Senden öğrenirler harfleri,şekilleri
Beyaz sesinle büyülersin şehri
Uçuyorsun İstanbul’un eteklerini

Bu şehri güzel yapan sensin
Tıpkı kadınlar gibi
Güzel kadınlarla güzel şehirler birbirine çok benzermiş.

Sadece balıkçılar tanır seni
Bir de aşıkların nefesi
Martılar, kaptanlar selam verir
İstanbul’un limanısın
senin melodilerini nağme nağme dinleriz


Ama şahit olduğun büyük aşk’ı sildiğin gibi
Bizleri,bizim aşklarımızı da sileceksin

Bana bir aşk borcun var.
€c€m - avatarı
€c€m
Ziyaretçi
31 Ocak 2009       Mesaj #1710
€c€m - avatarı
Ziyaretçi
Aslında iyi oldu gidişin..
Gidişinle her istediğine, istediğinde sahip olamayacağını öğrendi içimdeki kız.
Her kayan yıldızda tutulan dileğin, her gün duaya katılan isimlerin, hakettiğinde fazlasını mutluluğu için vermenin onu getirmeyeceğin öğrendi.
"Seni Seviyorum"ları ne kadar çok, "Hayır"ları ne kadar az kullandığımı da öğrendi elbette.

Aslında iyi oldu gidişin..
Gidişinle sensizliğin acısı dolanırken her sabah parmak uçlarıma, bensizliğin sancısı kürtajla alınmış bir aşkın doğamamış ellerinin vicdanıyla oturdu sol tarafına.
Belki gerçekten terkedebilseydim seni yokluğumda aynı yere oturabilecek değerim gururunu kırmana yardım edebilirdi.
Ama ben hep sana aittim.
Ve bunu ilgi isteyen bir çocuğun ağlamadan istediğini alması gibi, daha istemeden sana söylerdim.
Alıştın, arsızlaştın..
Canımı acıttın..

Aslında iyi oldu gidişin..
Zamanla tabuların insan hayatındaki önemini öğrendim.
Terkedilmişlerin nefret ederken bir yandan, bir yandan unutamamışlığını nasıl gizlediğini öğrendim.
Yeni bir nefesin yerini doldurmasada acılarını hafifleteceğini öğrendim.
Zamanla buğulu camlara adını yazmayı alışkanlık haline getiren ellerimin, aslında adımı yazması gerektiğini öğrendim.
Benimsememem gerektiğini öğendim..
"En yakınımsın" cümlesini söylerken, "En yakınıyım" diyebilmenin gerekliliğini, çocukluğumun tertemiz gülüşlerini teslim etmenin benim tercihim olduğunu ve hep yanlış tercihler yaptığımıda öğrendim elbette.

Aslında iyi oldu gidişin..
Aradığında açmayacağıma dair verdiğim sözlerin anlamsızlığını öğrendim aramadığın her günde.
Bir gün "Affet beni yaptıklarım için, döndüm.." dediğinde sonu hep kavuşmalarla bitecek olan red sahnelerinin hep hayalimde kalacağını öğrendim.
Tanışacağım hiç kimsede sendeki gibi kalbimin atmayacağını, konuştuğum hiç kimsede sendeki gibi ruhumun havalanmayacağını öğrendim.[/i]
Yanımdayken acıların nasıl kolay,imkansızların nasıl yakın olduğunu öğrendim.
Oysa şimdi hiç olamayacağı gibi..

Aslında iyi oldu gidişin..
Artık hıçkıra hıçkıra ağlamamayı öğrendim..
Unutulmaya yüz tutmuş gururumu artık takınmanın vaktinin geldiğini, bazen gururu yüzünden çok şey kaybetmiş insanların bazen de gururu yüzünden çok şey kazandığını öğrendim.
Beni kaybetmeyi senin seçtiğini öğrendim..
Sana sunduğum onca seçeneğe rağmen gitmeyi, beni hayatından çıkarmayı seçen birine daha fazla değer verip kendimi küçültmeyi bir tek içimdeki aşkın yaptırabileceğini öğrendim.
Ama o aşkın yıpranabileceğini sen hiç öğrenemedin..

Benzer Konular

3 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
11 Haziran 2013 / Misafir Forum Oyunları
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar
20 Haziran 2012 / ThinkerBeLL Edebiyat