Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Sayfa 170

Güncelleme: 17 Şubat 2016 Gösterim: 589.447 Cevap: 1.812
hadiseyim - avatarı
hadiseyim
Ziyaretçi
25 Kasım 2008       Mesaj #1691
hadiseyim - avatarı
Ziyaretçi
chatte gerçekleşen aşk... (gerçek hiikayemiş)

Sponsorlu Bağlantılar

Bir gün bir kız chat´ten bir oğlan ile tanışır. Bu kız oğlan ile haftalarca chatleşir, sabaha kadar! Konular açıldıkça açılır.
Kız bu oğlandan öyle hoşlanırkı, o oğlana aşık olur.
Her gün okuldan geldikten sonra bilgisayarın başına geçer ve oğlanın gelmesini bekler. Bazı günler olur, sabaha kadar chatleşirler, sabah olunca sevimli cümleler yazdıktan sonra okula gider.
Bütün gün onu düşünür, eve gitmeyi sabırsızlıkla bekler. Ama Aşkını bir türlü itiraf edemez, çok utanır.
Bir gün var gücünü toplayarak bilgisayarın başına geçer ve e-mail ile bir aşk mektubu yazmaya karar verir.

"Ercan, senden kaç zamandır hoşlanıyorum, ama bunu sana bir türlü yazamıyorum. Senin buna karşı bir tepki vermenden çok korkuyorum ki bilemezsin. Ama burada bir gerçek var. Seninle yazışırken, bambaşka bir dünyada oluyorum. Her satırını sabırsızlıkla bekliyorum.
Ercan Seni seviyorum."


Ardından 5 dakika geçmez e-maile cevap gelir. Ve kız e-maili titreyerek açar. Açması ile kapatması bir olur.
Kız adeta şoka girer ve kendine 10 dakika gelemez.
Kendine geldikten sonra bir kere daha açıp maili bir kere daha okur.
Aynen şu cevap gelmiştir:

"Aylin, ben seni sevmiyorum, benden uzak dur. Artık bir daha bana yazma ve unut beni"




Kızın gözlerinden yaşlar akmaya başlar, gözü yaştan bir şey göremez olur. Banyoya gider, dolaptan uyku hapı alır ve odasına döner.
Bir ufak not bırakarak tüm hapları yutup bilgisayarın başında ölür!
Notta şunlar yazar:
"Ben sevdim ama sevilmedim. Bu hayata ELVEDA deyip ayrılıyorum. Ercan seni çok Seviyorum. ELVEDA!"

Akşam kızı ölü halinde bulurlar, annesinin birden gözü bilgisayara takılır.

Bir e-mail!!!!

Ercandan!!!!

Ercan şu maili göndermiş:

"Aylin senden çok özür diliyorum, benim ufak kardeşim sana bu saçma maili göndermiş. Ben sana bu sözleri asla yazamam. Çünkü ben seni SEVİYORUM!! Ercan!"

ÖmÜrCeK - avatarı
ÖmÜrCeK
Ziyaretçi
25 Kasım 2008       Mesaj #1692
ÖmÜrCeK - avatarı
Ziyaretçi
İki güzel dostun kötü biten sonu..!

Sponsorlu Bağlantılar

Arkadaşlıkları 13 yıl önce baslamıs.Aynı is yerinde calısıyorlarmıs. Arkadaslıkları zamanla sıkı bir dostluga dönüşmüş.Coğu zaman birbirlerine ailerinden daha yakın olmuslar.O kadar ki altlı üstlü yasamaya karar vermisler.Bir dolu badireyi hep beraber asmıslar.''Bosanmıslar,tekrar evlenmisler,tekrar bosanmıslar,iş değiştirmisler,parasız kalmıslar,en yakınlrının kayıplarını yasamıslar.Hani evlenirken söylenen bana cok sahte gelen '' İYİ GÜNDE KÖTÜ GÜNDE ''cümlesi varya onlar icin asla sahte olmamıstı.Nikahlarda,mahkeme salonlarında,cenazelerde hep yan yana durmuslar.
Hayatları duygusal acıdan iyice zorlastıgı bir dönem,bu iki dosttan biri biraz hırcın bir hal almıs.Sadece en yakın dostunu değil etrafındaki herkesi kırmaya baslamıs.'' Olabilir naSıl olsa gecer diye düsünmüs digeri.Gecmemis hatta dozu gün gecdikce artmıs.Sonunda daha sakin olan isle ilgili bir nedenle patlamıs.Uzun zamandır susmanın ardından gelen bir patlama oldugundan sesi biraz yüksek cıkmıs.Diğeri bunu kaldıramamıs ve ilişkilerini noktalamıs.İncir cekirdeğini doldurmayacak bir nedenle yılların dostlugu sona ermis.Kimse Kmseyi aramamıs.İkiside kendini haklı gördügü icin adımın digerinden atılmasını bekliyormus.O adım hiç atılmamıs.2 yıl öyle sessiz sedasız gecmis.Sonra biri diqerinin cok mutlu bir süre beraberlik yasamaya basladıgını duymusiBir süre tereddüt ettikten sonra telefonuna mesaj cekmis:
'' Hayatına birinin girdiqini duydum.
Gecmise inat cok mutlu Olursun insallah.''
Heycanla beklemeye baslamıs.Yarım saat gectikten sonra:
'' Pardon da siz kimsiniz,numaranız bende kayıtlı değil.''
ßu dostlugun gercekten bittigini isde O zaman anlamıs mesajı ceken.!

hadiseyim - avatarı
hadiseyim
Ziyaretçi
25 Kasım 2008       Mesaj #1693
hadiseyim - avatarı
Ziyaretçi
LİSE 1.SINIF Ingilizce dersinde yanimda bir kiz oturuyordu onun için “benim en iyi arkadasim” diyordum..ama ben onun ipek gibi saçlarina bakip onun benim olmasini istiyordum..Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum, dersten sonra kalkti ve geçen gün sinifta olmadigi için o günün notlarini istedi ona notlari verirken bana tesekkür etti ve yanagimdan öptü. Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum.. LİSE 2.SINIF Telefonum çaldi, arayan oydu ve agliyordu bana askin nasil kalbini kirdigini anlatti, beni evine çagirdi, yalniz kalmak istemedigini söyledi, bende tabiki gittim, koltuga, onun yanina oturdum, güzel gözlerine bakmaya basladim ve onun benim olmasini diledim, 2 saat sonra Drew Barrymore'un bir filmi basladi ve onu izledik filmi izledikten sonra uyumaya karar verdi, bana her sey için tesekkür etti ve yanagimdan öptü. Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum.. SON SINIF Mezuniyet balosundan bir gün önce yanima geldi ve "çiktigim çocuk hasta ve partiye gelemeyecek" dedi, benimde çiktigim biri yoktu ve 7. sinifta birbirimize söz vermistik eger çiktigimiz biri olmazsa partilere birlikte gidecektik, "en iyi arkadas" olarak. Ve partiye birlikte gittik, o aksam çok güzeldi, her sey yolunda gitti, partiden sonra onu evine kapisinin önüne kadar biraktim, kapinin önünde ona baktim o da bana o güzel gözleriyle gülümseyerek bakti. Onun benim olmasini istiyordum..Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum, bana "hayatimin en güzel zamanini geçirdigini" söyledi ve yanagimdan öptü. Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum.. Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çatti.. Sürekli onu izledim onun mükemmel vücudunu seyrettim. Diplomasini almak için sahneye çikarken sanki havada süzülen bir melek gibiydi. Onun benim olmasini istiyordum..Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum. Herkes evine gitmeden önce yanima geldi ve aglayarak bana sarildi sonra basini omzuma koydu ve "sen benim en iyi arkadasimsin, tesekkürler" deyip yanagimdan öptü. Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum.. Aradan yillar geçti.. Bir kilisedeyim ve o kizin nikahini izliyorum..evet artik evleniyordu, onun "evet, kabul ediyorum" demesini, yeni hayatina girmesini izledim, baska bir adamla evli olarak. Onun benim olmasini istiyordum..Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum. Yeni hayatina girmeden önce yanima geldi ve "nikahima geldin tesekkürler" deyip yanagimdan öptü. Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum.. Yillar çok çabuk geçti.. Su an benim bir zamanlar en iyi arkadasim olan kizin tabutuna bakiyorum, esyalari toplanirken lise yillarinda yazdigi günlügü ortaya çikti..Hemen günlügünü aldim ve günlükte okudugum satirlar söyleydi.. "Onun gözlerine bakarak onun benim olmasini diledim..Ama o bana benim ona baktigim gözle bakmiyordu bunu biliyordum. Onu sadece ARKADAS OLARAK İSTEMEDİĞİMİ BİLMESİNİ İSTİYORDUM, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utaniyordum..Keske bana beni bir kez sevdigini söyleseydi.." Böyle kaybetmektense sevdiginizi söyleyerek kaybedin...
ÖmÜrCeK - avatarı
ÖmÜrCeK
Ziyaretçi
3 Aralık 2008       Mesaj #1694
ÖmÜrCeK - avatarı
Ziyaretçi
AŞK
Güzel bir bahar gecesinde başlamıştı çocuk ile kızın ilişkileri. Nereye varacağını bilmeden girmişlerdi sevdaya. Kim başlangıcında nereye varacağını biliyordu ki zaten. Güzel başlayan ilişkileri, aynı güzelliğini muhafaza ediyor ve gün geçtikçe hızla sıradanlıktan çıkıyor, güçlenip sevgi ve aşka bırakıyordu kendini. Çocuk iyice kapılmış ve geleceğe dair planlar yapmaya başlamıştı. Gelecekle ilgili umutlarını kıza da anlatıyor, kimi zaman beraberce umut ediyorlardı geleceklerini. Önceleri tek sorunun birbirlerine uzak şehirlerde yaşamalarının, olduğunu düşünen çocuk, asıl büyük sorundan habersiz, içinde oluşan derin sevgiyi her koşulda yaşıyor, yaşatmaya çalışıyordu.
Fakat dedim ya, asıl büyük sorun diye. Kızın aklından ve gönlünden silemediği eski (bitmeyen, bitiremediği) aşkı, onun bu ilişkiden alabileceği mutluluğu ve heyecanı engelliyordu. Çocuk, arada çıkan sebepsiz tartışmaları sevgisiyle bastırmaya çalışıyor, çoğu zaman mağlup düşüp “tamam”, “peki” ile sevdiğini kırmamak adına susuyordu. Çocuğun içindeki bu büyük sevgi öylesine kör etmişti ki. Kızın yazılarında bile unutamadığını anlattığı, eski (bitmeyen, bitiremediği) aşkını fark etmesini engelliyordu. Bekli de böyle olduğuna inanmak istemiyordu.
Kız nasıl biri olduğunu bilmediği biriyle başladığı bu ilişkide, çocuğun daha önce karşısına çıkanlardan farklı olduğunu her geçen gün daha bir fark ediyor, onun sevgi dolu ve iyi bir insan oluşundan dolayı onu seviyordu. Ama dedim ya. Sevgi dolu ve iyi bir insan oluşuydu ona bu sevgiyi kazandıran. Çocuğun kişiliğini seviyordu. İçindeki sönmemiş sevdası, âşık olmasını engelliyordu.
Kızda bu durumun farkında ve çocuğun her geçen gün gelecek için yorumları kızı içinden çıkılması zor bir durumda bırakmıştı. Bir tarafta kişiliği ve ona karşı olan büyük bir sevgiyle dolu çocuk, diğer tarafta ise ruhunun en derinlerinde, eski (bitmeyen, bitiremediği) sevdası. Kızın zor bir karar vermesi gerekiyordu. Ya karşılık veremediği ilişkisini bitirecek, ya da içinde söndüremediği sevdasını bitirecekti. Zaten bu ilişkiye başlamasının sebebi de ona acı veren sevdasını bitirmekti. Bunu denemiş ve zaten başaramamıştı.
Geriye tek seçenek olan ilişkisini bitirmek kalıyordu. Aslında bu kararı birazda karşısındaki değer verdiği çocuğu daha fazla üzmemek için almıştı. Üzmemek tabi ki mümkün değildi. Aldığı kararı söylediğinde çok acı vereceğini biliyordu. Ama buna daha fazla göz yumamaz, hem kendini, hem de çocuğu daha fazla kandıramazdı. Aldığı kararı uygulamaya geçirecekti ve bir bahaneyle kararını uyguladı. Kız hiç üzülünmeyecek bir gerekçe sunmasına rağmen saklamaya çalıştığı gözyaşlarının fark edilmesini engelleyemiyordu. Çocuk ise şokta ve gözyaşlarını saklamıyordu. Çocuk, kızın sunduğu gerekçeye bir türlü anlam veremiyor, bir çözümü olup olmadığını soruyordu. Sorularına bir cevap alamayan çocuk, sevdiğini yine kıramamış çaresiz onun istediği gibi olmasını kabullenmişti.
Çocuk için o gece sabah olmuyor, aklından türlü türlü düşünceler geçiyordu. Ayrılığı bir türlü kabullenemeyen çocuk sabah ezanıyla irkildi. Aklındaki türlü düşüncelerle savaşan çocuk, abdestini alarak zihnini boşalttı. Beynindeki uğultulara kulaklarını tıkadı ve sabah namazını kılmak üzere camiye gitti. Namazını kıldıktan sonra derin bir düşünceye dalan çocuk, bir karar vermişti. Sevdasını bir kez daha arayıp bitmemesi için yalvaracaktı. O gün son derece yorgun ve moralsiz olan çocuk, işyerinden izin alarak eve gitti. Eve vardığında kızı aradı. Suçu olmayan çocuk sanki kabahat işlemişçesine kıza yalvarıyor, son bir şans daha vermesi için haykırıyordu. Ama her şeye rağmen sonuç değişmiyordu. Çocuğun artık konuşacak takati kalmamıştı. Kıza mutlu olması dileklerini sunarak telefonu kapattı. Gözyaşlarına hâkim olamıyor, yalnız olduğu evinde tüm serbestliğiyle tutarsızca ağlıyordu. İyice içini döktükten sonra, gözyaşlarını sildi. Artık her şeyi kabullenmişti ve yapacak bir şey kalmadığını görüyordu.
Aradan tam iki yıl geçti;
Kız, hâla içindeki çaresiz sevdasını yok edemedi.
Çocuk, kızla aynı durumda. İçinde silemediği bir sevdaya sahip. Fakat bu durumun zorluğunun farkında ve bunu kimseye yaşatmamak için, yeni bir ilişkiden kaçınıyor. Ne zaman içindeki ateşi söndürecek, o zaman yeni bir sevdaya doğru kulaç atacak.
mmuhsin - avatarı
mmuhsin
Ziyaretçi
10 Aralık 2008       Mesaj #1695
mmuhsin - avatarı
Ziyaretçi
cok güzel
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
13 Aralık 2008       Mesaj #1696
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Orda Bahar Geldi Mi Bilmem Ama...



Bir gün kasabamızın küçük patikasından yukarı doğru tırmanıyordum. Güzel bir bahar gününün tadını küçük bir gezintiyle çıkarmak üzere dışarı çıkmıştım. Önünden geçmektenvirgs çocukluğumdan beri korktuğum o kocaman bahçelivirgs siyah boyalıvirgs kasvetli eve yaklaştıkça geri dönmek istiyordum fakat içimdeki mutluluk o gün korkumu yendi. Evi biraz geçmiştim kivirgs kapıdan biri çıktı. Bir süre yavaş yavaş beni takip etti. En sonunda dayanamayarak arkama döndüğümde karşımda solgun yüzlüvirgs on-on bir yaşlarında küçük bir çocuk gördüm. Kendisine döndüğümü görünce ürkerek geriye birkaç adım attı. Tam gidecekken:
_ Dur küçükvirgs benden bir şey mi istiyorsun? dedim. Ne kadar çekindiği gözlerinden okunuyordu. Yanına yaklaştım ve gülümseyerek:
_ Söyle küçükvirgs çekinme! dedim. Biraz duraksadıktan sonra:
_ Şeyyvirgs' aslında ben size bir şey sormak istiyordum ama' Buna izin verir misiniz?
_ Tabi sorabilirsin' Ama mümkünse kolay bir şey sor! dedim ve gülümsedim. O da gülümsedi fakat dudaklarındaki gülümsemede manasını çözemediğim bir acı vardı. Ancak o zaman bu küçüğün yüreğindeki acıyı sezinledim.
_ Ben şeyy' Ben cennete bir mektup göndermek istiyorum. Ama bunu nasıl yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok. Vevirgs bunu bana söyleyecek kimsem de yok' Bahçede otururkenvirgs evin önünden ilk geçecek olan kişiye bunu sormaya karar verdim ve siz de' diyerek devam etti. Bir süre söylediklerini hiç duymadım. Demekvirgs bu kez beni o evin önünden geçerken cesaretlendirenvirgs Allah'ın benim bir çocuğu sevindirmemi istemesiydi. Bir süre sonra sözlerini bitirdi. Sustuğunu fark ettiğimde yüzüne baktım. Öyle ümit dolu ve yalvaran gözlerle bakıyordu ki dayanamadım ve:
_ Belki de sana yardım edebilirim küçükvirgs ne dersin?
_ Gerçekten mi? Bunu yaparsanız inanın çok mutlu olurum. Vevirgs ve size bu mektubu okurum. Biliyor musunuzvirgs ben sadece bu mektubu yazabilmek için aylardır kendi kendime okuma-yazma öğrenmeye çalışıyorum. Babam beni hiç okula göndermedi de' Bir an durduvirgs bir başka yarası kanamıştı belli ki' Yere eğdiği başını kaldırdı ve sesini biraz daha yükselterek:
_ Hemvirgs bana yardım ederseniz bu iyiliğinizin karşılığını büyüdüğümde mutlaka size öderim.
_Ah küçükvirgs bana hiçbir şey ödemen gerekmiyor. Ne şimdivirgs ne de büyüdüğünde. Madem cennete bir mektup göndermek istiyorsun öyleyse benivirgs mektubu göndereceğin kişinin mezarına götür.
_Hemen şimdi mi?!
_Tabi şimdivirgs yoksa hemen göndermek istemiyor musun?
_Evetvirgs tabi ki istiyorumvirgs hemen gidelim' Ama durun bir dakika. dedi ve cebinden yeşil bir zarf çıkardı:
_Bunu size okuyacağımı söylemiştim. Eğer söylediysemvirgs bunu yapmalıyımvirgs öyle değil mi? Amavirgs siz isterseniz tabi'.
_ Ama küçük buvirgs senin için çok özel olmalı.
_Haklısınız çok özelvirgs ama size okumak istiyorum...
_Peki öyleysevirgs madem bunu istiyorsun. dedim ve elimi omzuna attımvirgs sonra da yürümeye başladık. Gülümseyerek zarfı açtı sonravirgs hiç değişmeyen o acı gülümsemesi ile'
_Aslında bu bir şiir' Anneme ancak böyle anlatabileceğimi düşündüm duygularımı' dedi. Kağıdı açtı ve okumaya başladı:
ORDA BAHAR GELDİ Mİ BİLMEM AMA'
Hanivirgs bir zaman bacağını kırdığım için
Çok kızdığınvirgs küçük bir masam vardı'
Onu tamir etmek için çok uğraşmıştın hani'
Şimdi o kırık masavirgs
Benim tek arkadaşım.
Şimdi o kırık masanın başındavirgs
Ağlamakla geçiyor günlerim.
Unutmadanvirgs beni hiç yalnız bırakmayan
Belki de bırakamayan demeliyim
Bir de küçük pencerem var odamda'
Aaavirgs o da nevirgs penceremin önüne
Küçükvirgs zavallı bir güvercin kondu'
Kim bilirvirgs kime ait'
Kim bilirvirgs annesi nerde'
Belki onun annesi de cennettedir
Senin yanındadır belki de'
Biliyor musunvirgs
Ben de ona benziyorum bir parçavirgs
Onun gibi zavallıvirgs yapayalnız bu dünyada'
Ama bu güvercini
Burada ilk defa görüyorum ben'
Bir şeylerin habercisi olmalı'
Yoksa tabiat anadan mektup mu getirdi bana'
Aman Allah'ım!..
Yoksa bahar mı geldi?..
Yoksavirgs kışın o soğuk
O kapkaranlık günleri sona mı erdi?..
Lütfenvirgs lütfen izin ver anneciğim'
Emin ol birkaç dakika sonra tekrar döneceğim'
'Bu kadar anlayışlı olduğun için
Gerçekten çok teşekkür ederim'
'
Şimdi geldim anneciğim.
Seni beklettiğimvirgs
Birkaç dakika da olsa
Mektubu geciktirdiğim için
Çok özür dilerim'
Bu birkaç dakikada neler gördüm bir bilsenvirgs
Bir bilsen anneciğimvirgs
O kuş cıvıltıları
O yumuşacık güneş ışınları
Ve hiçbir zaman bana arkadaşlık etmemiş olan
Hayalimdeki sevgili arkadaşlarımın kahkahalarıvirgs
Sen gittiğinden beri
Benden nefret eden babamın bakışları ile
O kadar karşıt ki birbirine'
Hayat bu mu anneciğim?..
Hayatvirgs baharda kış yaşamak mı her zaman?..
...Hanivirgs bana kardeşlikvirgs mutluluk hikayeleri anlatırdınvirgs
Hani hep bahardanvirgs onun güzelliklerinden bahsederdin.
Çiçeklerden'
Yemyeşil çimenlerden'
Ve onların üzerinde zıp zıp zıplayan
Bembeyaz tüylü keçilerden'
Sen gittiğinden beri
Bunları anlatan kimse yok bana.
Aslında kimsenin
Anlatacağı hiçbir şeyi yok'
Halbuki benim o kadar çok var ki'
Ama kimevirgs nasıl anlatırım?..
Nasıl paylaşırımvirgs şu küçücük kalbime sığmayan
Kocaman sevgiyi'
Nasıl paylaşırım senin sevgini'
Hem kim dinler ki beni
Kim umursar ki?..
Şimdi yanımda olsaydın
(Ki herhalde yanımdasındır!)
Herhalde bu güzel bahar gününde
Benimvirgs bu karanlık odada
Bu kırık masanın başında
Yalnız başıma oturmama izin vermez:
'Hadi birlikte dolaşmaya çıkalım.' derdin.
Beni mutlu etmeyi çok iyi bilirdin.
(Ve ben de seni!..)
Teklifini duyar duymaz
Hemen boynuna sarılır öpücüklere boğardım seni..
Sonra birlikte küçük tepemize tırmanır
Orda ıslak çimenlere otururduk'
Başımızı gökyüzüne kaldırır
O sonsuz maviliği seyre dalardık'
Dizlerine koyardım başımı sonra'
Ama sen yoksun ki'
Belkivirgs birlikte en mutlu olacağımız zamanlarda
Beni bırakıp gittin...
Yoksa ordavirgs
Burada olduğundan daha fazla mı mutlusun?..
Oradaki çiçekler daha fazla mı güzel?
'Orda bahar geldi mi bilmem ama
Burada geldi'
Kimi canlılar yeniden başladılar yaşamlarına.
Rengarenk çiçekler açtı yeniden'
Tabiat hayata döndü anneciğim'
Kış günlerininvirgs bu karanlık mevsimin bitişi
Hayata döndürdü onlarıvirgs
Sen neden dönmüyorsun anne?...
Yoksa kışın bittiğininvirgs hala farkına varmadın mı sen?..
Kış bitti anneciğimvirgs
Duyuyor musunvirgs bitti!..
Neden hala hayata dönmüyorsun
Diğer çiçekler gibi'
Orda mevsim hep bahar mı yoksa?..
Kış oluncavirgs burada solacağından mı korkuyorsun?..
Yoksavirgs yoksa bıktın mı bahardan!..
'Yoksa orda hiç mi gelmiyor bahar?..
Özledin mi?..
Öyleyse buraya gelvirgs
Yeniden mutlu olalım seninle'
Hayata yeniden başlayalımvirgs birlikte'
Korkuyor musun yoksa?..
Orda bahar geldi mi bilmem ama
Burada çoktan geldi ve SENİ BEKLİYOR!..
Mektubu bitirdiğinde ikimizin de gözleri yaşlarla dolmuştu. Farklı olarak ben gözyaşlarımı gizlemeye çalışıyordum sadece. Birazdan mezarın bulunduğu yere ulaştık. Bu mezarlığı daha önce hiç görmemiştim. Kapıda durduğumuzda:
_Özür dilerimvirgs sizi üzmeyi asla istemezdim. Affedin beni lütfen' Şimdi ne yapmam gerekiyor?..dedi. Ben de:
_Aaavirgs önemli değil küçükvirgs asıl ben sana teşekkür ederim ki böyle özel bir şeyi benimle paylaşman gerçekten çok mutlu etti beni. Şimdi yapman gereken tek şeyvirgs annene ona bir mektup getirdiğini söylemek ve mektubu mezarın üzerine bırakmak. Yarın gelip baktığında mektubu aldığını göreceksin. dedim .
Birlikte annesinin mezarının olduğu kısma doğru yürüdük. Benim ürperişlerime karşılık ovirgs şaşılacak derecede soğukkanlıydı. Fakat bu ancak annesinin isminin yazılı olduğu mezar taşını görünceye kadar devam etti. Onu böyle hıçkırıklara boğan bir mermer parçasıydı işte' O güne kadar hiç böyle içten ağlayan birini görmemiştim. Gördüğüm manzara karşısında fazla dayanamadım ve ben de ağlamaya başladım. Ellerimle gözyaşlarımı silerek onu annesiyle baş başa bırakmak için kapıya kadar yürüdüm. Kapıda durup onu izlemeye başladım sonra. Ağlamayı bırakmışvirgs gözlerini mezar taşına dikmişti. Kımıldamadan öylece oturuyordu. Ne garipvirgs her taraf bir ölüm sessizliğiyle kaplanmıştı. Daha biraz önce cıvıl cıvıl şarkılar söyleyen doğa birden bire susup küçük bir çocuğun hıçkırıklarını dinlemeye başlamıştı sanki. Birazdan elindeki zarfı bıraktı ve yanıma geldi. Yeniden elimi omzuna koyarak:
_Mutlu olmalısın küçük' dedim. Gözlerini bana kaldırarak:
_Neden? diye sordu kısık bir sesle.
_Çünkü cennete mektup gönderen ilk insan sensin!.. dedim. Kalbimi sızlatan o acı gülümsemesiyle cevap verdi:
_İstersenizvirgs sevgili ablacığımvirgs bu oyuna daha fazla devam etmeyelim!
_Nevirgs nasıl yanivirgs ne demek istiyorsun sen küçük?
_Ben cennete asla mektup gönderemeyeceğimi biliyorum aslında'
O an şoka uğradım işte' Ne diyeceğimi bilemedim. Belliydivirgs bir şey söylememi bekliyordu. Ama ben sadece eğildim ve sıkıca sarıldım ona. Sonra elinden tuttum ve geldiğimiz yoldan yavaş yavaş geri döndük. Onu evinin kapısına bıraktığımda dönüp bir kez daha baktım eve. Bu kez o kadar da korkunç görünmüyordu. Demek bu evin içinde de böyle bir yürek yaşıyordu'
O günden sonra birkaç kez daha karşılaştım küçükle. Hep aynı yönevirgs annesinin mezarına doğru gidiyordu. Ama nedense ikimiz de hiç birbirimize bakmadıkvirgs hiç konuşmadık. Bir ay sonravirgs bir yağmurda fazlaca ıslanarak zatürree olduğunu öğrendim. Çok üzüldüm ve korkumu bir kez daha yenerek evine gittim. Kapıyı çaldımvirgs fakat kapı açıldığındavirgs ne söyleyeceğimi hiç düşünmemiştim. Nihayet kapı açıldıvirgs orta yaşlıvirgs esmervirgs iri yapılıvirgs deyim yerindeyse tam tahmin ettiğim gibi bir adam açmıştı kapıyı. Buvirgs onun babası olmalıydı:
_Buyurunvirgs bir şey mi istediniz? dedi. Sesinin tonu çekingenliğimi bir kat daha artırmıştıvirgs cevap veremedim.
_Bir şey mi istediniz? dedi tekrar. Kendimi biraz toparladım ve:
_Şeyyvirgs' Benvirgs oğlunuzun hasta olduğunu duydum da' Acaba onu görebilir miyim? Ben onun bir arkadaşıyım' diyerek cevap verdim. Sonra da içimden derin bir 'oh' çektim. Adam biraz şaşırdı ve 'Arkadaşı ha!' diye homurdanarak beni içeriye davet etti. Ev dışarıdan göründüğü kadar korkunç değildi. İki kat merdiven çıktıktan sonra en son kata ulaştık. Merdivenin karşısındaki kapıyı iki kez tıklattı ve açtı. İçeriye başını uzatarak:
_Seni görmek isteyen biri varvirgs arkadaşınmış dedi ve kapıyı biraz daha açarak bana tekrar:
_Buyurunvirgs dedi ve kendisi çıktı. İçeri girdim sonra. Solgun yüzlü küçük daha bir sararmışvirgs daha bir zayıf düşmüştü. Hafifçe başını kaldırdı ve gülümsedi. Bu kez içten bir gülümseyişti bu:
_Geleceğini biliyordum! dedi. Ben de ona gülümseyerek:
_Ne o küçükvirgs hasta mı oldun? Seni yaramazvirgs ne işin vardı o yağmurda senin dışarıda?
_Anneme gitmiştimvirgs her zaman olduğu gibi bana cevap vermesi için yalvarmaya... Hava çok güzeldi ama birden bire'
_Birden bire yağmur bastırdıvirgs değil mi? Eevirgs bahar buvirgs ne olacağı belli olmaz ki!..
_Haklısınvirgs bahar bu!
_Bak bunu çok sevdim.
_Neyi?
_Bana 'sen' demeni. Bundan sonra senin tek arkadaşın o kırık masa olmayacak. Çünkü ben varım.
_'Bundan sonra'... Benim için bundan sonra olursa tabi'
_Evet tabii'
O sırada duraksadımvirgs sözümü tamamlayamadımvirgs kırık bir masa çekmişti dikkatimi. Küçük bir pencere bir de. Gerçektenvirgs oda tıpkı şiirde söylediği gibiydivirgs karanlıktı. Masanın üzerinde aynı yeşil zarfla kağıt vardı. Masaya baktığımı görünce:
_O masavirgs dedi.
_Evet diye karşılık verdim.
_Geleceğimi nerden biliyordun sen bakalım?
_Annem söyledi!
_Annen mi söyledivirgs nasıl yani?..
_Şimdi gerçekten mutluyumvirgs biliyor musun.
_Nedenvirgs yani' neden şimdi?
_Çünkü şimdivirgs gerçekten cennete mektup gönderen ilk insan olduğumu biliyorum...
Kafam karışmıştı. Hiçbir şey anlamıyordum küçüğün söylediklerinden. En sonunda:
_Annem dün gece mektubuma cevap verdivirgs dedi.
_Nasıl?.. Ya küçük ne diyorsun sen?
_Dün gece rüyamda gördüm onu. Mektubu aldığınıvirgs şiirimi de çok beğendiğini söyledi. O da mektup göndermek istemişvirgs ama bu mümkün olmadığı için yapamamış ve rüyamda benimle konuşmaya karar vermiş.
_Eevirgs sonra?
_Aslında yanıma da gelmek istiyormuş ama maalesef bu da mümkün değilmiş!... Vevirgs biliyor musunvirgs ben onun yanına gidecekmişim'
Bunu duyunca beynimden vurulmuşa döndüm. Bazen rüyaların gerçekle ilişkisi olduğunu ya da ölülerin rüyalara girdiğini filan duymuştum ama' Demek yakında' Hayırvirgshayır bu olmamalıydıvirgs ölmemeliydi küçük. Oturduğum sandalyeden kalktım ve yatağınavirgs onun yanına oturdum. Sankivirgs ona yakın olup elini tuttuğumda gitmeyecekti. Bir an duraksadıvirgs yutkundu ve devam etti. Ara sıra bir öksürük nöbeti bölüyordu konuşmasını:
_Biliyor musunvirgs orda da mevsim baharmış. Tıpkı burada olduğu gibivirgs çok güzel geçermiş orda da bu mevsim. Senden bahsettiğini söylemiştimvirgs değil mi? Ah evetvirgs senin bugün buraya geleceğinivirgssana teşekkür etmemi ve seninle vedalaşmamı söyledi.
_Heyvirgs ne vedası küçükvirgs nereye böyle!.. Hem bak elin de bendevirgs bırakmıyorum seni' dedim ve hıçkırıklara boğuldum.
_Ağlamavirgs bana böyle mi veda ediyorsun?!.. Hem sen de bana mektup yazarsın. Emin ol bütün mektuplarına cevap veririm. Bilirsin sözüm sözdür'
_Bilirim küçükvirgs verirsinvirgs sözünü tutarsın sen'
_Ama' sen de bana yazacaksınvirgs söz mü?...
_Söz küçükvirgs yazacağımvirgs ama ne diyorum ben böylevirgs sen bir yere gitmiyorsun kivirgs küçük lütfen!..
_Hoşça kalvirgs seni çok seviyorum... Teşekkür ederim'
_Güle güle demeyeceğim küçükvirgs gitme lütfen'
_...
_Küçükvirgs hey sana söylüyorumvirgs gitme diyorumvirgs gitmevirgs gitme' Ve cesede sarıldım. Öylece belki akşama kadar ağladım. İsmini de cenazenin olduğu gün öğrendim. Sormaya hiç gerek duymamıştımvirgs o da söylemeye'Ona 'küçük' demek hoşuma gitmişti. Mektuplarıma da hep 'Küçüğe!' diyerek başladım. Fakat hiçbir mektubuma cevap vermedi küçüğüm. İlk defa sözünde durmuyordu belki devirgs ama bu onun elinde değildivirgs ne yazık!.. Çok merak ettimvirgs ama bir kere olsun anlatmadı bana cennetin baharını. Bugün ölümünün birinci yıldönümü. Evet küçüğümvirgs tam bir yıl oldu sen gideli. Pırıl pırıl bir güneş ve kuş cıvıltıları içinde güzel bir bahar günüvirgs tıpkı geçen yıl bugün olduğu gibi' Ve şimdivirgs sana söylemek istediğim tek bir şeyim var küçük:
'Orda bahar geldi mi bilmem ama
Burada çoktan geldi ve SENİ BEKLİYOR!...'
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
14 Aralık 2008       Mesaj #1697
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Bir Hikaye...Gerçeklerden..
Genç kız feci bir hastalığın pençesinde kıvranıyordu. Yaralı kalbi artık bu dünyaya
daha fazla dayanamamaya başlamıştı. Çok zengin olan ailesi tüm gazetelere,
kalp nakli için ilân vermişlerdi... Canını feda edecek birini arıyorlardı...
Genç kız ise her gün hastane odasında biraz daha solmaktaydı.

Yine yalnızdı odasında, gözü yaşlı, boynu bükük ölümü bekliyordu...
Gözlerini kapadı, bu küçük odada gözyaşı dökmekten bıkmıştı... Yine de
engel olamadı pınar gibi çağlayan gözyaşlarına. Sevdiği geldi aklına,
fakir ama onu seven sevgilisi... Her gün aynı şeyleri düşünüyor,
anıları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu...

"Param yok ama sana verebileceğim sevgi dolu bir kalbim var" demişti
delikanlı... Genç kızda zaten başka birşey istemiyordu...Sevgiye muhtaç biri,
sevdiğinin sevgisinden başka ne isteyebilirdi ki... Ama olmamıştı işte,
dünyalar kadar olan sevgilerinin arasına, o lanet olasıca para girmeyi bilmiş,
onları ayırmıştı... İşte paranın geçmediği zamanlara gelmişlerdi...
Ne önemi vardı artık? Şu son günlerinde, sevdiği yanında olsa yeterdi...

Ayrılıklarından bu yana beş bitmeyen, çile dolu yıl geçmişti...Her günü zehir,
her günü hüsran... Ama genç kız hep sevgisini yüreğinde taşımış, kalbini
kimseyle paylaşmamıştı. Sevdiğini düşündü işte o an.. Acaba o neler yapmıştı
bu kadar sene boyunca.. Kimbilir kiminle evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştı...
Gözlerinden bir damla yaş daha damladı kurumuş, bitmiş ellerine. Ellerine baktı,
bir zamanlar ellerinin, elerini tuttuğunu hayal edip, her gün saatlerce ellerini
seyrederdi... En çok da saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdiği öpmüş,
koklamıştı onları. Her bir tanesi koptuğunda, kalbine bir ok daha saplanıyordu.
Kalbi yine sızlamaya başlamıştı. Belki sevdiği yanında olsa,
kalbi bu kadar yorulup, veda etmezdi yaşama... Zaten artık ölüm umrunda
değildi genç kızın. Sevdiğinden ayrı yaşamanın ölümden ne farkı vardı ki...

Tekrar o geldi aklına... Keşke keşke yanımda olsa dedi. Son bir kez elini tutsa
yeterdi. Gözlerini son bir kez öpse, rahatça ebediyen gözlerini kapatabilirdi artık...
Gözleri pınar gibi çağlamaya başladı. Sevdiğini son bir kez göremeden ölmek
istemiyordu.. Ufak da olsa ondan bi hatırasını almadan bu dünyadan göçmek
istemiyordu... Sevdiği, kimbilir kiminle beraberdi? Kendi, sevgi dolu kalbini kimseyle
paylaşmayı düşünmemişti bile ama acaba o paylaşmış mıydı? Onun sevgisini
silmiş atmış mıydı acaba kalbinden? İçi birden nefretle doldu. Üstüne büyük bir
ağırlık çöktü. Onu düşündükçe her dakikasının zehir olması artık çok daha
ağır geliyordu genç kıza... Ölmek istedi, artık yaşamak istemiyordu bu dünyada...
Ama sevdiğinden bir hatıra almadan ölmeyeceğine and içmişti.

Tekrar gözlerini açtı. Kimbilir belki de sevdiği onu unutmuştu.. Bu düşünceler
içinde daldı... Birden babası girdi odaya, kızına kalp nakli için bir gönüllü
bulduklarını müjdeleyecekti. Fakat genç kız çoktan uykuya dalmıştı...
Bir meleği andıran masum yüzü, sevdiğinin özleminden sırılsıklamdı...

O gece biri gözlerini dünyaya kapadı, genç kız ameliyata alındı. Tekleyen ve
görevini yerine getirmeyen kalbi değiştirilmişti. Bir hafta sonra tekrar gözlerini
açtı dünyaya genç kız. Ama dünya daha farklı geldi ona. Sanki bir şeyler eksikti...

Aradan aylar geçmiş genç kız artık iyice iyileşmişti. Ama içindeki burukluğu bir
türlü atamıyordu. Sevdiği aklına gelince kalbi eskisinden daha çok sızlıyordu...
Bir kere, bir kere görebilsem diye mırıldandı... Kalbi yine sızlamaya başlamıştı.
Yeni kalbi onu iyileştirmişti ama nedense her gece aniden hızlanıyor, onu
uykusundan uyandırıyor ve sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlıyordu...
Genç kız bir anlam veremediği bu durumu doktora anlatmıştı ama
ameliyatı kolay değildi, bir aya kalmadan geçer demişti doktor.

Aylar geçmişti ama hâlâ aynıydı durum. Çiçeklerinin yanına gitti. Her gün
onlarla saatlerce dertleşiyor, zaman zaman ağlıyordu onlara.. En çok kan
kırmızısı gülünü seviyordu. Çünkü kırmızı gülün onun için yeri apayrı idi.
O da genç kızla beraber gülüyor, onunla beraber ağlıyordu. Onu sevdiği gibi
görüyordu genç kız. Ve gülünü sevdiğini ilk gördüğünde ona hediye edeceğine
dair yemin etmişti. Başka türlü paylaşamazdı gülünü kimseyle...

Kapı çaldı aniden. Kapıyı açtı ama kimse yoktu. Gözü yerdeki beyaz zarfa ilişti.
Yavaşça eğilip zarfı yerden aldı. Birden kalbi deli gibi atmaya başladı. Ne
olduğunu anlayamıyordu. Zarfın üzerinde ne bir isim, ne bir adres vardı.
Zarfı açtı, içinden beyaz bir kağıda yazılmış bir mektup çıktı. Kalbi daha hızlı
atmaya başladı. Onun kokusu vardı kağıtta. Evet, onun kokusu vardı.
Yıllar yılı özlemini çektiği, yanında olabilmek için canını bile verebileceği
sevdiğinin kokusu vardı mektupta... Başı dönmeye başladı. Koltuğuna geçip
oturdu yavaşça... Kağıdı açtı ve elleri titreyerek okumaya başladı.

"Sevgilim, senden ayrıldıktan sonra, bir kalbe iki sevginin sığmayacağını
bildiğimden dolayı, ne bir kimseyi sevebildim, nede kimseye bakabildim... Her
günüm diğerinden daha zor geçti, çünkü her gün özlemin daha da artıyordu...

Sana kitapları dolduracak kadar şiirler yazdım. Her biri diğerinden daha da
hüzünlüydü. Yazdım, okudum, ağladım... Her gün yazdım, her gün okudum, senelerce
ağladım... Her gece seni düşündüm sabahlara kadar, her gece senin yanında
olmayı istedim. Ve her gece sensizliğe lanet ettim, uykuları haram ettim kendime,
sensiz olmanın acısını gözlerimden çıkardım... Ve bir gün her şeyi değiştirecek
bir fırsat çıktı önüme. Bunu fırsatı değerlendirmeyip, kendime haksızlık edemezdim.
Ve değerlendirdim... Senden çok uzaklara gittim, belki seni unuturum diye...
Ama tam tersi oldu. Seni daha çok özlüyorum artık...

Senden çok uzaklardayım belki ama yine de seni görmek için uzaklardan
gelebiliyorum. Hem de her gece...Seni seviyor, seyrediyor ve eğilip sen uyurken
yanağına bir öpücük konduruyorum.. Bazen gözlerini açıp bakıyorsun, geldiğimi
bildiğini sanıyorum ama yine o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Yarın birbirimizi
sevmemizin altıncı senesi... Hep ben geldim şimdiye kadar senin yanına, yarın da
sen gel olur mu sevgilim.. Ha, unutmadan, sana hep sözünü ettiğim, kalbime iyi bak
olur mu? Çünkü göz yaşlarımla, adını yazdım ona... Seni senden bile çok seven bir
sevgi var kalbinin içinde unutma. Kırmızı gülü de unutma olur mu?
Seni Seviyorum, Yanıma Gelinceye Kadar da Seveceğim...

SEVGİLİN


(Aldım Bir yerlerden..)

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
14 Aralık 2008       Mesaj #1698
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
aslında hiç olmamışsin ki

Düşüncelerim bos, düşüncelerim anlamsız,
düşüncelerim sensiz artık..
Hissedemiyorum eskisi gibi !
Duyamıyorum insanların çığlıklarını..
Duyularımı kaybettim ben, belki de hayatimi.
Anlaşılan şu oldu ki; acılar boşa çekildi.. zamanlar boşa tüketildi. Değmezmiş demek bile fazla artık senin için.. Hislerin öldüğü yerde yalnızlık baslar. Benimkisi daimi olur bundan sonra. Gece yarıları akıtılan göz yaşları boşuna.. bir sigaranın son dumanına kadar gizlenen duygular boşuna.. aslında sen boşunasın.
Ya da kendini zorla böyle gösterdin bana... Seni hayatımda artık herhangi bir insana cevirdim.. Herhangi bir yerde, herhangi bir zaman, herhangicesine bana gözüküp bir anda hayatımdan kaybolan herhangi..
Saçmalıyorum belki de..
Ama zaten hayat saçma değil mi ?
Bir doğum sancısından sonra başlayan bu anlamsız süreç saçma değil mi ?
İnsanlar saçma değil mi ?
Bu teknolojik zamanda monotonlaşan sevgiler saçma değil mi.. ??
Bence tümü saçma.. Benim saçma olduğum gibi.. Askının saçma olduğu gibi.....
Seni kazandığımı düşündüğüm her noktada aslında kaybetmişim. Rol yapmışsın sen, sevmemişsin..
Ya ben ?
Umarsızca, hicbirşeyi önemsemeyecek kadar yolunu kaybetmişçesine neden bağlandım sana ?
Sen duygularını 1-2 SMS `ye sığdırabilecek kadar basit, ben ise satırlara sığdıramayacak kadar mağdurum.. Kuru bir yer arıyorum artık mendillerimde.. Ağlayabilmek için.. Sana olan nefretimi sonsuza dek saklayabilmek için..
Nefret ediyorum ! Sen öldün benim karanlık dünyamda.. Bulunamayacak kadar derine saklandın.. Karşıma çıkamayacak kadar eziksin artık.. Duygusuzsun.. Nötrsün sen..
var misin sen ?

bence yoksun ki..
( aslında hiç olmamışsın ki.. )


(Bitanem34 ün Space inden )
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
22 Aralık 2008       Mesaj #1699
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
ŞİMDİ BU HAYATIN NERESİ BENİM...


Odamda rüzgâr var bugün. Rüzgâr tülleri uçuruyor, tüller dağınık kağıtlarımı... Sır sandığımı açtığımdan beri; sussam kanım içimde donar, konuşsam kelimelerim kan ağlar. Gülsem kan tomurcuğu sol yanağımda, ağlasam kan damlar alın yazıma...
“sizin hiç gözyaşınız alnınıza aktı mı” diyen şair, bilir alınyazısının aslında nasıl bereketli bir suyla yıkandığını. Bilir...ve çığlıktan geçilmez sükûtları.

İçimde küs yapıp oturmuş küçük bir çocuk var. Saçları darmadağın, eli yüzü sokak kokuyor. Çocuğun içinden sokak geçiyor. Kollarını göğsü üstünde birbirine dolayıp oturmayı yani benim yarım aklımla küs yapıp oturmayı ilk öğretmeni öğretti ona. “kelebek yapın bakalım, arkanıza da yaslanın” derdi, derse başlamadan.
Öğretmenim... Tıpkı altı yaşımda öğrettiğiniz gibi kelebek yapıyorum kollarımı, arkama da yaslandım ama başım öne eğik. Küs yaptım sizin kelebeğinizi... Abaküsüm de burada, sayı boncuğum yani. Her boncuğa bir acımın adını veriyorum, sayıyorum!!!

Şimdi aklıma gelmişken sorayım; çarpım tablosunu neden öğrettiniz bana? Hayat savaşının hiçbir çarpışmasında işe yaramıyor, hesap makineleri ne güne duruyor. Ama belki de şunun için öğrettiniz; sıfırla hangi sayıyı çarparsak çarpalım yine sıfırdır! Ve sen –bir-din ey hayat. Kime çarpsan onu kendine getirirdin, ben de kendime geldim yine sıfırım işte.

Deliliği bir muska gibi bağrımda asılı taşıyorum. Deliyim; delilsiz deliliğimle iftihar ediyorum. Aklı reddediyorum ki aklımla sevemem seni, aklımla onaylayamam sevgimi ey hayat. Sen aklıma yasaksın diye aklı yasaklıyorum kendime. Deliliği bir muska gibi bağrımda taşıyorum sevebilmek için seni. Deliyim, bırakın uslandırmayın beni...

Gözlerin palet artığı. Tuvalimdeki bütün renklere inat bir renkle gözlerin palette kalan, resmedilemeyen yani... Her defasında değişen, aynı gözle yalnızca bir kez görülen. Ve ellerin... Ellerin yorgun birer çocuktur/ çıkmaz gecelerin en kanamalı sabahlarına/ en geç sabahlarına kavuşan/ ve kavuştukça birbirine küsen/ yorgun birer çocuk... İmlâ, imgelerimin ortasına düştüğünde/ alaylı, tümcelerime ironi eklediğinde/ ve sen her gece darağacına küsüp, parmaklarının arasında çarmıh devirende/ küskün çocuk kalır ellerin birbirine....

Öğretmenim... Anlamını bilmeden kullandık kurşun kalemleri. Şimdi kurşunlar ciğerimi delip geçerken, hangi kurşun ve hangi kalem yazacak yanmış yerlerimi...
İçimde küs yapıp oturmuş küçük bir çocuk var. Saçları darmadağın, eli yüzü sokak kokuyor. Çocuğun içinden sokak geçiyor. İçimde senden geçilmiyor ey hayat, içim senden geçilmiyor. Geçilmiyor içimden, içimde sokaklar; içimde adım başı sen var. Senden geçilmiyor içimde; ben, dışımda senin içinden geçemiyorum.

Islak caddelerde, yağmur kokusu... Yalnızlık kapımı yıllar önce çaldı, boş bulundum içeri aldım. Misafirimdi... Artık ev sahibim! Nereye taşınırsam taşınayım, yalnızlığın kiracısıyım. Şimdi bu hayatın neresi benim.!!!

Odamda rüzgar var bugün... İçimde küs yapmış bir çocuk. Çocuğun içinde sokak!...
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
22 Aralık 2008       Mesaj #1700
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Ayrılığın Darağacında Hançerlendi Aşk
Arda Edip

Yargısız bir infaza hüküm giydi aşk ve hükmünü yitirdi; ayrılığın darağacında idama mahkum oldu.

"Rüzgarlar, ağaçlar, gökyüzü ve yeryüzü ve şu umman, yıldızlar, şu asuman; hep var oldukça ve ben, burada oldukça, sen de olacaksın. Bedeli bu muydu sevmenin? Korkulara yenilir miydi savaşçı yürekler? Bunların hiçbirinin cevabını bilmiyorum şu an. Üzgünüm. Hoşça kal!"

Kalabalık yalnızlıklarla doluydu ayrılığın darağacına giden yol. Kalanlar vardı o kısacık yolda, düşenler; gücünü tüketerek dar zamanın öksesinde. Yitirmişlerdi yeni bir yaşama merhaba deme şansını; saramamışlardı yaralarını ve kanamışlardı oluk oluk. Yürüyenler vardı; koşanlar, arada bir durup arkasına bakanlar, umutlananlar, soluklananlar, ayakları geri geri gidenler. Korkaklar da vardı, cesurlar da. Kalabalıktı alabildiğine ayrılığın darağacına giden yol ve ben de o kalabalıkların içindeydim artık.
Arkamdan yükseliyordu yargıcımın sesi;
"Her gün biraz daha derinden hissediyorum yokluğunu." Ben yokluğunun en içindeydim oysa hep. "Uzaklaşıyorsun benden." Evet uzaklaşıyordum; uzaklaştırılmıştım çünkü. Ayaklarına prangaları vurarak ayrılığın darağacına yollamıştın aşkı. "Gökyüzü var oldukça, sen var oldukça değil. Yok oluyorum git gide, biliyorum. Hak ediyor muyum? Belki."
Verilmişti hükmü aşkın; geri dönüşsüzdü. Geri dönüşsüzdü darağacına giden yolculuğum; durup geriye bakmak anlamsızdı. Korkuyordum evet; kendime değildi korkum; güçlüydün biliyordum ama yine de yalnızlanmandan korkuyordum. Dönüşsüz yolculukların başladığı yerdeydim. Sen, gitmeliydin artık ve vazgeçmeliydin durup durup arkana bakmaktan.

"Gitmekten korkuyorum" diyordu yargıcım; "çünkü gitmenden korkuyorum." Ben, ölüyordum sen korkuyordun. Korkuyordum korku duymandan. "Korktuğum zaman ellerimi bir an bırakacağın hissinden de korkuyorum."
Ölüler nasıl tutabilirdi ki? Henüz bilmiyordum.
Çığlıklarımı susturamıyordum. Nasıl adaletsiz bir korkuydu o ve nasıl bir infazdı ki tüm korkuları içinde barındırıyordu. Adaletsiz, asaletsiz korkular. Yargıcına teselli veren mahkum gibi hissediyordum kendimi. Çaresizliğin ve saygısızlığın öfkeleri çöreklenmişti içime. Bir an sorunuydu artık bizim için son. Her şeye hazır olmalıydık. Susmalıydık. Yaklaşıyorduk son’a. Metanetin en gerekli olduğu anları yaşıyorduk ama o da, darağacına yaklaştıkça uzaklaşıyordu benden. Teselli arıyordu yüreğim; çaresizdi, geri dönüşsüzdü yolları.
"Nasıl izbe bir gecede bıraktın beni, nasıl izbe bir yerde tek başıma? Yolun sağı solu uçurum. Sesin yok, elin, gözlerin yok... Ne leylim bir gece. Uykular rakkase!"
"Her yıl bu zamanlar kanayacak yüreğim. Nasıl bir yer bu gittiğimiz, kör kuyu?"
Gelmişti vakit. Susmalıydık; susturamıyordum seni, yüreğimi susturamıyordum. Yaklaşırken darağacına ben, hiç olmadığı kadar titriyordun. Güçlü olmalı ve gitmeliydin hemen. Kasırgalara dayanaksızdın çünkü. Ben ise kasırganın kendisiydim artık ve meydan okuyordum uçurumlara. Tüm heybetiyle karşımdaydı son.

"Sen de mi gidecektin uğrunda ölümlere gidip geldiğim. Sen de mi hançer vuracaktın ayrılık yollarında? Bir sana susamıştım çöllerde bil ki; bir sendin susadığım. Olmasa da varlığın şimdi canım; yokluğunu varlığın sayarım…"
"Suçlama beni, bırakıp gidiyorum diye seni. Bağrımı yakan bir yaradır bu ayrılık şimdi. Belki kanımdadır sevişmelerin yangını, öylece girerken günlerin bağrına. Taşıyorum sımsıcak gülüşünü. Suçlama beni. Ben var oldukça, sen de bende olacaksın. Unutmak kolay mı sanıyorsun? Hiçbir şeyi unutmama özelliğimi bir tek sende sevdim. Suçlamıyorum, bırakıp gidiyorsun; biliyorum senin de yüreğini yakan bir yara bu ayrılık."
"Artık ışıklar sönmeli, kapanmalı kapılar, durulmalı sular. Artık son kez gelmeli ve gitmeliyiz ikimiz de. Yolundan çekilmeliyim. Ve benimle anılmamalısın."

Boğuluyordun, biliyordum. Kendi med cezirlerinden yorulmuştun. Korkularının esiriydin. Bir savaşçı değildin. Aşamadığın engellerin ardında yitip gidiyordun. Korkak mıydın? Belki! Ama bir vurgundu bu; yürek vurguncusuydun. Gidiyordun yiterek korkularının kuytusuna. Ve bilmiyordun, yakışmadığını savaşıma. Bir yıkımdı yaşanan evet. Gitmeliydin artık.

Ve tırmandım darağacının merdivenlerinden. Ayaklarım hayır, geri kaçmadı hiç. Eğmeden başımı iskemlenin üzerine çıktım. Ve gamsız kementle burun buruna geldim. Gözlerimin önündeydi işte ve anlamlı anlamlı sallanıyordu. Benden öncekilerin izleri görülüyordu garip bir şekilde; çığlıklarını da duyabiliyordum.
Çığlık çığlığaydı yargıcım da;
"Gittin. Bilmiyorum nerdesin? Belki de yüreğinin bir köşesindeyim, yaşamındayım senin ama şu terkedilmişlik duygusu gelip çöreklendi yüreğime, yapıştı; bırakıp gitmiyor. Bencil miyim? Belki."
Belki’siz bir bencillikti seninki evet. İzbesindeydim gecenin ve darağacının üzerindeydim; sınırındaydım varlıkla yokluğun. Terk eden sendin ellerimizi, terkedilmişliğimi çalan da sendin. Gasptı yaptığın tam da ve çöreklendirmiştin yüreğine terkedilmişliği.
Ben ise, henüz gitmemiştim, darağacındaydım. Nasıl izbe bir gecede nerelere yuvarlamıştın beni ki, görmüyor ve bilmiyordun; dahası duymuyordun da.
Az sonra boynuma geçeceğini düşündüğüm kementle burun buruna idim. Ve habersizdim; ihanetin kementi usulca boynuma geçmişti; fark etmemiş, hissetmemiştim. Bir ılıklık yayıldı önce yüreğime. İçimi titreten bir ılıklıktı bu. Farklı benden olmayan, bünyemin dışladığı. Neler oluyordu, bilmiyordum o an.
Savunmasızdım ve iskemlemi aniden tekmeleyişin oldu gidişin. O an anladım ki sen hançerlemiştin de beni; aldatmıştın. Ayrılığın darağacında hançerlemiştin aşkı. Ve ben bunu anladığımda kendimi o aşağılık kementte sallanıyor buldum. Son sözsüz, özsüz, bayağı bir son olmuştu bu.

Ağır bir ceza olmuştu evet ayrılığın. Asılmıştı yüreğimin duvarına verdiğin hüküm. Savunmasızdım; infazın da yargısız oldu.

Geçti. Saatler geçti önce; o her biri günler süren. Sonra birikti, aylara döndü; ve yıl nihayetinde. Şimdi yerkürenin en ıssız, en ücra köşesindeyim. Mezarımın üstü örtüsüz, topraksız; öylesine bırakıp gittiğin yerdeyim hala. Ve hala açık sensiz bebekleriyle gözlerim. Hala boynumda o aşşağılık kementinin izleri ve yüreğimde saplı hala hançerin.
"Ay gecede tutsak, sen uzaklıklara. Uzaklıklar değil ayı tutsak eden de, biziz tutsağı uzaklıkların. Birkaç saat süren bir tutum değil bizim tutulmuşluğumuz. Uzatmışız çağlardan çağlayıp gelen kementlere boynumuzu; parçalamak dururken sınırları. Azatsız köleleri olmuşuz acıların…"
Yüreğimde o hançer saplıyken nasıl direnebilirim zamana şimdi? Ve nasıl direnebilirim nefrete, o acımasız duyguya? O zamanın silahına, gittikçe keskinleşen ve belirginleşen duyguya. Sevgimle direneceğim desem de o nefret onunla beslenmiyor mu zaten? Ne kadar büyükse insanın aşkı o kadar da hazır değil midir nefret duymaya?
Bir yürekti açtığım; kaçmadım da hançerinden sevgili. Vur şimdi gecelerde sefil ihtiraslarla dolu kadehlere sen. Benimse içtiğim yokluğundur; dün de , ondan önce de…
"Zamana yenilmeyelim ne olur?!"
Yenildik, bitti. Işıklar söndü, kapandı kapılar ve duruldu sular.

Benzer Konular

3 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
11 Haziran 2013 / Misafir Forum Oyunları
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar
20 Haziran 2012 / ThinkerBeLL Edebiyat